24 Şubat 2016 Çarşamba

HAREKET YÖNTEMİ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Bu günkü dersimizin konusu;

İslami kimliğin gerekliliği.
İslamın sancağını ayaklar altından kaldırıp eskiden olduğu gibi tekrardan göklerde dalgalandıran mevcut yapıların bu hale nasıl geldiği ve fertlerin bundaki etkisi nedir.?
Dünyanın gündemini oluşturacak ve Büyük eylemlere imza atacak hale gelen guruplar, hangi merhalelerden geçerek bu hale geldiler?
İslami kimliğe sahip olan bir müslümanın üzerine düşen görevler. ve İslami kimliğini belirginleştiremeyen sapkın guruplar. Üzerine olacak inşeallah.


     Arkadaşlar öncelikle şunu bilmenizi isterim ki, bu yapılanmalar içerisinde yer alan dava ve hareket adamı kardeşlerimiz de tıpkı bizler gibi birer insandırlar. Haşa Allah’tan herhangi bir vahiy almadılar, olağanüstü bir güce sahip değiller ve Annelerinden de şuanda oldukları şekilde doğmadılar.

Onlar da, ilk başta tıpkı bizler gibi bu şekilde ders halkaları oluşturup öncelikle dinlerini öğrendiler, öğrendiklerini pratiğe döktüler yani öğrendikleri ile anında amel ettiler ve islami bir kimliğe sahip birer dava adamı oldular ve sonra da bu muazzam şekli aldılar.

Böyle bir yapılanma içerisinde yer almak ve aynı şekilde bir hareket ve dava adamı olmak isteyen bir kimse, onların ilk olarak işe nereden başladığını bilip, aynı yerden kendisininde başlaması gerekir.

        Onlar kendilerine öncelikle, hak olsun batıl olsun farketmez, kendisine bir misyon belirlemek isteyen herkesin cevabını belirginleştirmesi gereken şu soruları sorarak başladılar.

 Ben kimim?
 Niçin varım?
 Neyi hedefliyorum?

        İlk olarak bu sorulara cevap bulunması gerekir çünkü,  Bu tür sorulara verilen cevaplar kişinin kimlik tanımlamasıdır. Bu sorulara verilen cevaplar neticesinde kendimize biçtiğimiz misyon, kimliğimizi oluşturacaktır.

        Bu misyon ve kimlik, aynı noktada birleştiğimiz insanlarla, birlikteliğe ve yardımlaşmaya sevkederken, diğer taraftanda, farklı misyon ve kimliklere sahip olan insanlardanda farklılaştırır ve onlardan ayırır.

        Bu kimliğe sahip olanlar, sıradan bir canlılar topluluğu olmaktan çıkıp, izzet ve sorumluluk bilincine sahip bir ümmet olma bilincine varırlar.
        Bu bilince sahip olan kişinin öncelikli hadefi, yeryüzünde ilahlık iddiasında bulunan zorba güçlerin otoritelerinin sarsılması ve hükmün yanlızca  Allahın olduğu inancını, sadece sözde değil, fiilende gerçekleştirmesidir.

       Allah bizlerden, tağutu inkar etmemizi sadece lafzen değil, sadece ifadeyle ve sloganlarla değil, pratik hayatımızda da inkar ve reddetmemizi, ondan beri olmamızı istemektedir.
       İslami bir kimlik sahibi olmak bunu gerektirir.
       
        İslami kimliğin hakkını verebilmek için girişilen mücadelenin sonuç vermesi ve başarıya ulaşması için ise, ancak tağuti sistemin kurumları, kuralları, yönlendirmeleri ve dayatmalarından bağımsız, hem de toplumun ve geleneğin cahili etki ve kalıplaşmış adetlerinden arınmak, yanlızca kur’an ve sünneti ölçü ve rehber edinmek gerekir.

        Öyleyse islami kimliğin en belirgin özellikleri, hem tağuti sistem ve otoriter güçlere karşı, hem de toplumun ve geleneğin cahili etki ve kalıplaşmış adetlerine karşı alınan tavırlardır.

       Bu yolda iki temel unsur ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi AMAÇ ikincisi ise bu amaca ulaşmak için takip edilecek  YOL dur.

       Amacın açıklık ve netliğe kavuşturulması, hedefe ulaşmak için belirlenmesi gereken yoldan çok daha önemlidir. Zira amacını netleştirmeyenlerin, doğru bir istikamet tutturabilmeleri imkansızdır.
     
       AMAÇ = Allah’ın dinini yeryüzüne hakim kılmak ve O’nun rızasını kazanmaktır,

       YOL =  Allah’ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için, yer ve zamana göre tüm şer’i yollara baş vurmaktır.

      Takip edilen bu yolda ferde düşen ise. Allah’ın  kullarına yüklediği görevleri kur’an ve sünnet çerçevesinde yerine getirmeye çalışan, davet ile cihadın arasını ayırmayan, iyiliği emredip kötülükten men eden bir, mücadele süreci içinde yer almaktır.

        Bu arada şu önemli konuyu da hemen belirtmek istiyorum. kendisine karşı mücadele ettiğimiz, günümüz müşrik ve cahili sistemleri, dünkü konumlarından çok daha donanımlı ve organize bir güce sahiptirler.

       Bunun karşısında, yegane görevi tevhid akidesini yeryüzüne hakim kılmak olan biz Müslümanların, bu uğurda karşımıza çıkacak problemler ne olursa olsun, İslam,ı bir bütün olarak potansiyel tehlike gören, hatta İslam’a duyarlı olan her türlü oluşuma karşı kin ve öfkeyle dolu olan, tüm egemen ve emperyalist işbirlikçi küfür güçlerine karşı dik durup davamızdan taviz vermememiz gerekir.

        Sevgili kardeşlerim;  Bu mücadele sürecinde başarı çizgisi inişli çıkışlı bir yön çizebilir. Ancak amaca ulaştıracak mücadele sürecini, içinde bulunduğumuz anın gereklerini ciddiye alarak ve üzerimize düşen görevleri yerine getirerek olgunlaştırabiliriz. Şunu çok iyi bilmenizi ve kavramanızı isterim ki. İslami mücadele hareketi plansız, programsız ve kendiliğinden gelişen bir hareket değildir. Bunun için, her fert kendisini bir hareket ve bir dava adamı olarak görecek, din adına kendisine verilen görevleri bu bilinç içerisinde yapacak. Çünkü.

         İslami yapının meydana gelmesi, islami kişiliği oluşmuş öncü şahsiyetlerin varlığına bağlıdır. İslami mücadelede öncü olacak bir yapı, ancak tevhidi bilince sahip olan insanlarla gerçekleştirilebilir.  Allah için malını ve canını adama kararlılığına sahip, fedakar, emin, olgun, cesur, karşılaşılan problemler karşısında yılmayan, üretici ve çalışkan, basiretli, azimli ve ümitvar olan insan, islami yapının temelini oluşturabilir. Bu sıfatlara sahip olabilmek için birbirimizi düzeltme yoluna gitmeliyiz. İslami yapının temelini bu sıfatlara sahip kimseler oluşturuyorsa. O zaman ya düzeleceğiz, ya düzeleceğiz. Dava adamı bir Müslüman için ikinci bir şık yoktur.

        Hal böyle iken: Tembel, hantal, pısırık, teklif sunarak, kınama, zorlama ve yönlendirmeyle hareket edenlere gelince, islamın böylelerine ihtiyacı yoktur. Bugün islam’a yük olacaklara değil, islam’ı yükleneceklere ihtiyaç vardır.
                                                         
      BU YAPININ TEMELİNİ OLUŞTURMA SÜRECİ İÇERİSİNDE YER ALAN FERD,İN KENDİSİNE DÜŞEN GÖREVLER

1-  Allah’ın Müslümanlara sürekli “biz” bilincini aşılamak istediğini, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek eyleminin, bireysel (ferdi)  bir güçle gerçekleşemeyeceğini bilip. Hak yolda yürüyen bir cemaate tabi olmak. Böyle bir İslami yapıya veya cemaate tabi olurken ise. Duygusal, sığınmacı ve taklitçi bir şekilde değil; bilinçli, katılımcı ve sorumluluk taşıyan bir bilinçle gerçekleşmelidir. Netleşmemiş, bulanık bir kimliğe sahip olmak değil, ilkeleri ve amaçları belirsiz bir birliktelik değil, Rasulullah’ın (s.a) çevresinde oluşan ilk nesil gibi bir birliktelik şeklinde olmalıdır.

2-   Dinlemek.   Bu yolda yürürken kendisine yol gösteren kişi veya kişilerin sözünü dinleyip, her olur olmaz şeylere itiraz etmemek.

3-   İtaat etmek.  Sizden olan emir sahiplerine de itaat edin” emri gereğince bu kişilere itaat etmek. Bu kimselerle hareket etmeyi kabul etmez ise, onun emirlerine uyma zorunluluğu yoktur. Fakat kabul ettiği andan itibaren itaat kişinin üzerine farz olmuştur.

4-   Küfür diyarında yaşamasının ancak iki şeyle, yani İslam dinini öğrenmek veya öğretmek neticesinde caiz olabileceğini bilerek, önce kendisi ilim öğrenme yoluna gidecek, sonra da,  “en yakın olanı uyar.” (Şuara,26/214)  emri gereği, önce kendi ailesini daha sonra yakın akrabalarını güzel bir üslup ile İslam dinine davet etmek.

5-  Birlikte hareket ettiği yapının mahremiyetine dikkat etmek.

6-  Bu yapılanmadan sorumlu olan kişilere, saygı çerçevesi içerisinde ve usulüne uygun bir şekilde nasihat etmek.
Temim ed-Dari  (radıyallahu anh) anlatıyor:  Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Din nasihattir”  buyurdu. Biz “Kimin için ya Rasulallah?” dedik.  O  “Allah için, Rasulü için, Müslü¬manların imamı için ve bütün halk için” buyurdu. ( Buhari, Müslim)

Ömer (radıyallahu anh) şöyle demiştir:  “Boş kalan kimse önce kendisini hesaba çeksin ve yöneticisine nasihatte bulunsun.” (Ebu Bekr Abdurrezzak b. Hemmam es-San’ani, el-Musannef.)

Buradaki nasihatten maksat; ona itaat edilmesi, henüz haberdar olmadığı bazı doğruların hatırlatılmasıdır. Ayrıca haktan saptığında onu doğrultmak, zulmettiğinde de sabır göstermektir. (Muhammed b. Abdurrahman el-Mubarekfuri, Tuhfetu’l Ahvezi bişerhi Cami’i Tirmizi.)

7-  Şer’i çerçeve dışına çıkıldığını gördüğü an, dışarıda konuşup reklam etmek yerine, olaya müdahale ederek düzeltme yoluna gitmek.

8-  “Ahde vefa gösterin! Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsra/34)

  “Güvenirliliği olmayanın imanı yoktur, ahde vefa gösterme¬yenin de dini yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, İbn Hibban.)      

        Ayet ve hadisi gereği;  Birlikte hareket etmek için sözleştiği arkadaşlarını, üzerinde durması gereken asıl meseleyi unutup en ufak meseleler yüzünden yarı yolda bırakmayacak. İslami birliktelik, öncelikle islami kimlik sorununu çözmüş olmayı gerektirir. İslami kimlik meselesini yeterince halledememiş beraberliklerin varlığı; yüzeysel, duygusal ve çoğu zaman da ilkesiz tavırlara dayanır. Öteden beri Böyle olan birlikteliklerin ömrü çok kısa olmuştur bunuda bilmelidir.

9-  “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraşmaması, İslam’ının güzelliğindendir.” (Tirmizi rivayet etmiş ve hasen demiştir.)

       Hadisi gereği, yapılanma içerisinde olan şeylerin hepsini bilmesi gerekliymiş gibi tavır ve davranışlarda bulunmaması, eğer böyle bir hastalığı var ise bir an önce tedavi edip bu huyundan vazgeçmesi ve fazla meraklı olmaması.

10-   Bu yapılanma içerisinde yer alan Ferdin en önemli görevlerinden birisi de, içinde bulunduğu yapının bir temsilcisi olduğunu hiçbir zaman unutmaması, attığı adımlara ve ağzından çıkan sözlere dikkat etmesi, kendisinin yaptığı hataların ve boşboğazlığın, içinde bulunduğu yapıya malolacağını bilmesi ve ona göre hareket etmesidir.

11-  Kırılgan, alıngan ve nazlı olmaması.  İslami yapılar çocuk avutma yerleri değildir ve de olmamalıdır, ama malesef ki, şu zamanda müslümanların çocukça hareket etmelerinden, küsmelerinden ve en ufak bir meselede bile alıngan olmasından dolayı, islami yapılar bir hareket okulu yerine, adeta bir ana okulunu andırmaktadır.  Asıl amacı islamı hakim kılmak olan hareketler, etraflarındaki kişilerin sorunlarıyla ilgilenmekten, onların gönüllerini hoşnut etmekten, sürekli aralarındaki problemleri düzeltmekle meşgul olduklarından, asıl meseleye zaman bulamamaktadırlar.            
        Bundan dolayı, dünyanın heryerindeki müslümanlar izzeti yakalamak için harekete geçmişken, bizler hala zillet içerisinde yaşamaya devam etmekteyiz.

12-  Bu sıfatlara sahip olmayan kişilerin İslam,a faydasının olmayacağını da bilecek ve bir dava adamı gibi davranarak bu sıfatlarla donanma yoluna gidecek.. Yoksa da sapkın guruplar içerisinde yerini alacak.

                                          SAPKIN GURUPLAR

         Günümüzde  islami kimliğe sahip oldukarı iddiasıyla ortaya çıkan birçok yapılanma ve oluşum bulunmaktadır. Ama bunlar geleneksel bir anlayışa sahip, egemen şirk sisteminin baskıcı ve saptırıcı politikalarının da etkisiyle, Allahı’n rızası yerine sistemin rızasını kazanma yoluna girmişlerdir. Çünkü bunlar mevcut şirk sistemine karşı, islami ölçüler ve ilkeler le durup, islami bir kimlik geliştirmek yerine, uzlaşmacı bir yol seçmiş ve giderek teslimiyetçi  bir kimlikle öne çıkmışlardır.  Çünkü bunlar bal ile necaseti birbirine karıştırarak yemeye çalışmışlardır.  Hak ile batıl hiç iç içe yaşayabilirmi.?

        Ama şunu iyi bilmelidirler ki, Uzlaşma, kur’ani mesajın parçalanmasıdır. Laiklik, demokratlık, milliyetçilik, gibi modern; mezhepçilik, saltanatçılık, tarih kutsayıcılığı ve tasavvuf gibi geleneksel sapmaların kirine ve pisliğine bulaşan fertler ve kitleler, uzlaşmacı kimliklerden arınmadan, sahih ve kuşatıcı bir islami dönüşüm gerçekleştiremezler.

        Kardeşlerim sizleri çok fazla sıkmak istemiyorum böyle ortamları çok gördüğüm için biliyorum, bazı hocalarımız mikrofonu eline aldımmı bırakası gelmezdi insanlar uyurlar, dersten hiç birşey anlamaz hale gelirlerdi de hoca efendiler bir türlü susmazdı bende aynı hatalara düşmek istemediğimden ve faydanın hasıl olması için dersimi burada sonlandırmak istiyorum hepiniz hakkınızı helal edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder