29 Ocak 2016 Cuma

IRAK VE SURİYE’DEN SONRA NERESİ?

İran ve Irak Şia’sı; Afganistan’da ve Irak’ta ABD ve Batılı koalisyonla işbirliği yapıp 500 yıllık İslam karşıtı Safevî- Haçlı işbirliğini yeniden ayağa kaldırdı.

İslam’ın geçmişini ve tarihi rolünü ayaklarının altına alan Türkiye ise, bunun karşısında seyirci kaldı ve o da Batılı ittifakın yanında silahıyla yer almasa da, sessiz kalarak Emperyalist küfr diyarının ordularının İslam âlemindeki işgalini seyretti. Şimdi Irak ve Suriye elden çıkıyor, yarın sıra Yemen’de ve Arabistan’da.

7 Ocak 2016 Perşembe

TASAVVUFTA VELİ/ŞEYH

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Müminleri El-Velî ismiyle dost edinip onlara yakın olan Allah'a subhanehu ve teâlâ hamd olsun. Salât ve selam 'Onun velisi Allah, Cibril ve salih müminlerdir' denilen Muhammed Mustafa'ya olsun.

Tasavvufun sıkça kullandığı kavramlardan biri 'Velayet'tir. Tasavvufta öncü olan zatların bu makama eriştiği, Allah dostu olup ilahi lütuflara mazhar olduğu inancı, tasavvufun temel öğretilerindendir. Şeyh olarak anılan tasavvuf büyüklerinin aynı zamanda Allah dostu/Veliyullah olduğu iddia edilir.

4 Ocak 2016 Pazartesi

MEKKE'NİN FETHİ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Mekke’nin Fethi


Hudeybiye anlaşmasına göre, Huzâa kabilesi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in tarafında; Bekr kabilesi de Kureyş’in tarafında yer aldı. Sonra Huzâa’dan birisi, Bekr’den birisinin Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’i hicveden bir şiir söylediğini duydu ve döverek başını yardı. Böylece araları bozuldu. Bekr kabilesi Huzâa ile savaşmaya karar verdi. Kureyş’ten yardım istedi. Kureyşliler onlara silah ve hayvan yardımı yaptılar. Aralarında Safvan b. Umeyye, İkrime b. Ebî Cehil ve Suheyl b. Amr’ın da bulunduğu bazı Kureyşliler gizlice onlarla çatışmaya girdiler.

HUDEYBİYE ANLAŞMASI VE SONUÇLARI

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Hudeybiye Anlaşması

Altıncı yılda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem halkı umreye davet etti. Hemen bin dört yüz kişiyle silahsız olarak yola çıktı. Yanlarında sadece yolcu silahı vardı ki bunlar da kınlarındaydı. Kendisi ve ashâbı kurbanlık hayvanları da yanlarında götürdüler. Kureyş bunu öğrenince onu Beyt-i Haram’dan uzaklaştırmak için birlikler topladı.

AHZAB (HENDEK) SAVAŞI

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Ahzâb/Hendek Savaşı 


İki görüşten en doğru olanına göre, beşinci yılın şevval ayında “Hendek Savaşı” diye meşhur olan Ahzâb savaşı olmuştur.

Bu savaşın çıkış sebebi şöyledir: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem dördüncü yılda, kendisini öldürme girişiminde bulundukları için Beni’n-Nadir’i sürgün edince, onların eşrafından bazıları Mekke’ye gidip Kureyş’i Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile savaş için kışkırtmaya başladılar. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e karşı onlara yardım edeceklerine söz verdiler.

BEDİR SAVAŞI

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Büyük Bedir Savaşı 

Hicretin ikinci yılının Ramazan ayında, büyük Bedir savaşı oldu. Bunun sebebi şudur: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, Kureyş’in Şam’dan dönmekte olan büyük bir kervanını vurmak için, üç yüz on üç sahabîsiyle birlikte yola çıktı. Bu kervanın başkanı olan Ebû Sufyân, son derece dikkatli ve ihtiyatlıydı. Karşılaştığı herkese Müslümanların hareketlerini soruyordu. Sonunda onların Medîne’den çıktıklarını ve Bedir’in yakınında olduklarını öğrendi. Sahil yolundan gitmek ve tehlikelerle dolu Bedir yolunu bırakmak için, kervanın yönünü batıya çevirdi. Sonra, Mekkelilere mallarının tehlikede olduğunu, Müslümanların da kervana saldırmaya hazırlandıklarını bildirecek birisini gönderdi.

UHUD SAVAŞI VE ALINACAK DERSLER

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Uhud Savaşı
Hicretin on üçüncü yılının şevvalinde Uhud savaşı olmuştur. Allah, Bedir’de Kureyş’in eşrafını öldürünce ve onlar benzerini görmedikleri bir musibete uğrayınca, öç almak ve kaybettikleri onurlarını yeniden kazanmak istediler. Ebû Sufyân, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve Müslümanlara karşı tahrikte bulunmaya ve birlikler oluşturmaya başladı. Kureyş’ten, müttefiklerden ve Ehabiş’ten yaklaşık üç bin kişi topladı. Erkek savaşçılar, hanımlarını da getirdiler, böylece savaştan kaçamayacaklar ve hanımlarını korumak için savaş alanından ayrılmayacaklardı. Sonra Ebû Sufyân onları Medîne’ye doğru harekete geçirdi ve gelip Uhud dağının yakınında konakladılar.

RASULULLAH'IN CESARETİ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Rasûllah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Cesareti

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, insanların en cesuruydu. Tevhîd ve ibâdeti Allah’a halis kılmak üzere tek başına küfrün karşısında durması, bütün kâfirlerin onun karşısına çıkıp hep birlikte onunla savaşmaları, ona en ağır eziyetleri yapmaları, defalarca onu öldürmek için suikast düzenlemeleri ve bunların onu korkutmaması, yumuşatmaması, aksine davasında daha da ısrarlı olması ve hakka sarılması bunu açıkça göstermekteydi. O, yeryüzündeki tağutlara meydan okuyarak hiç çekinmeden şöyle demişti: “Vallahi, bu işten vazgeçmem şartıyla, güneşi sağ elime, ayı sol elime koysalar, Allah üstün getirmedikçe veya onun için ölmedikçe onu bırakmam.”

RASULULLAH VE KADIN

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

İslâm düşmanları, ısrarla İslâm’ın kadına zulmettiğini, onu ezdiğini, haklarını vermediğini, kadını erkeğin hizmetçisi ve eğlence vasıtası yaptığını söylemektedirler.

Ancak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in, kadına değer verilmesi, görüşüne başvurulması, ona yumuşak davranılması, bütün durumlarda âdil davranılması ve daha önce hayal bile edemediği bütün haklarının verilmesiyle ilgili sözleri bu asılsız iddiayı çürütmektedir.

PEYGAMBERLİK ALAMETİNİN EN BÜYÜĞÜ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Peygamberlik Alâmetlerinin En Büyüğü

Peygamberimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in en büyük peygamberlik alâmeti Kur’ân-ı Kerim’dir. Allah, Araplara ve başka milletlere, benzerini getiremeyecekleri konusunda Kur’ân ile meydan okumuştur. Şöyle buyurmuştur:

RASULULLAH'IN HAYATI -1-

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in, Doğumu, Emzirilişi ve Allah’ın Onu Koruması

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, Rabîulevvel ayında pazartesi günü doğmuştur. Rabîulevvelin ikisinde, sekizinde, onunda ve on ikisinde doğduğu söylenmiştir.

RASULULLAH'IN FAZİLETİ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in Fazîletleri
Peygamber’imizin faziletleri ve övgüye değer yönleri çoktur. İşte bunlardan bazıları:

1- Allah’ın ona nispet ettiği güzel huy ve güzel özellikler. Allah onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz sen bü- yük bir ahlâka sahipsin.”(Kalem,4)

RASULULLAH'IN HAYATI -2-

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Soyu

Künyesi Ebu’l-Kâsım’dır. Babası, Abdullah; dedesi Abdulmuttâlib’tir. Öbür dedeleri sırasıyla şunlardır: Hâşim, Ab- dumenaf, Kusay, Kilâb, Murra, Kâb, Luey, Galib, Fihr, Mâlik, en-Nadr, Kinâne, Huzeyme, Mudrike, İlyas, Mudar, Nizar, Ma’ad ve Adnan. İttifakla belirtilen soyu budur.

Adnan’ın, İsmail aleyhisselâm’ın çocuklarından olduğunda da ittifak edilmiştir.

RASULULLAH'IN HAKLARI

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.
Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Hakları

Allah tebârekeveteâlâ, Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem’i göndermekle ve onun risâlet güneşinin doğmasıyla bize bü- yük bir ikrâm ve lütufta bulunmuştur. O şöyle buyurmuştur: “Allah, iman edenlere; âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber gön- dermekle (büyük bir) iyilikte bulunmuştur. Hâlbuki onlar, ön- celeri apaçık sapıklıkta idiler.”Al-i İmran, 164.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in, üzerimizde, yerine getirmemiz, dikkat etmemiz, ihmal etmememiz veya basite almamamız gereken birçok hakkı vardır. İşte bu haklardan bazıları:

3 Ocak 2016 Pazar

İSİM VE SIFAT TEVHİDİ -4- (ve kitap içerisindeki kavramlar)

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 


İman Unsurlarını Sabit Kılmada Kur'ân'ın Metodu: 

İptalcılar, itikâdın rükünlerini sabit kılmaya önem vermeyi, onun hududlarını müdâfa etmeyi, etrafındaki inhirafcıların ve sapıkların şüphelerini defetmeyi, müslümanlar için boş bir meşguliyet, doğru yoldan sapma ve zemmedilmiş bir aşırılık olduğunu iddia ettiler.

İSİM VE SIFAT TEVHİDİ -3-

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 


Allah'ın Sıfatlarına İnanmanın Mü'min'in Kalbinde Bıraktığı Tesirler: 

Allah Azze ve Celle, Zatı'nın varlığına iman etmemizi emrettiği gibi meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kazâ ve kadere de inanmamızı emretmiştir. Şüphesiz Allah'a imân rükünlerin en büyüğüdür. Bilâkis imânın diğer rükünleri Allah'u Teâlâ'ya imân etmeye yöneliktir. Allah'u Sübhânehu ve Teâlâ'yı göremediğimizden, ki O'nu dünyada göremeyiz, Peygamberimiz (s.a.v.)'in: "Biliniz ki ölmeden önce Rabb'inizi, göremeyeceksiniz." (37) İfadesinde de buyurdukları gibi; bu yüzden, Allah'u Teâlâ'nın varlığını tasdik etmemiz Zatı'na şahidlik ettiği şeylerle, şahidlik etmemiz için kendisini nitelendiriyor.

İSİM VE SIFAT TEVHİDİ -2-

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

İKİNCİ BÖLÜM 


Fâsid Bir Te'vile Ve Zanni Bir İctihâda Tâbi Olmak Dalâlet Esaslarındandır: 

İsim ve sıfat tevhidini inkâr eden veya bilmeyen birisi, iddiada bulunarak dedi ki: "Tevhidin bu kısmı eğer önemli olup küfür ve imanı buna bağlayıcı kılsaydı, müslümanların, hayır ve faziletine şahidlik yaptığı kıymetli âlimler ve değerli insanlar, bu meseleyi ihmâletmemiş ve bunda sapıtmış olmazlardı." Bunu diyenin sözü, batıl ve dalâlet esaslarından büyük bir esasdır.

İSİM VE SIFAT TEVHİDİ -1-

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

BİRİNCİ BÖLÜM

Muhakkak ki bütün hamdler Allah'a mahsustur. Binaenaleyh O'na hamd eder O'ndan yardım ister ve mağfiret taleb ederiz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden de O'na sığınırız.

Allah kime hidayet ederse onu hiçbir kimse sapıttıramaz. Kimide sapıttırırsa onada kimse hidayet veremez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur ve eşsiz olarak birdir. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Resûlü'dür.

2 Ocak 2016 Cumartesi

"LEVLAKE" (Sen Olmasaydın Alemleri Yaratmazdım) UYDURMA HADİSİ ÜZERİNE (Reddiye)

SORU: Esselamu aleyküm, Levlake hadisi sahih midir?

Bir kardeşimiz "Levlâke levlâke Lema halaktül-eflâk = Sen olmasaydın, sen olmasaydın, Ben âlemi yaratmazdım." ile ilgili "Nurcuların" bir siteye şöyle bir soru sormuş:

“Levlake…” hadisi, ne Kütüb-ü Sitte’de, ne Buhari’de ve ne de Tirmizi vb. de kaynağı belirtilmemiş; nasıl hadis olabilir? demiş. Sitede soruya madde madde güya cevaplar verilmiş, dini tahrif, alimlere iftira ile dolu ilmi olmaktan uzak, duygusal cevaplarla soru cevaplanmış.

NAMAZ KILMAYANA ZEKAT VERMEK

Soru: Bizim namaz kılmayan fakîr bir komşumuz var. Öğüt ve nasihat verdiğimiz hâlde bunda ısrar ediyorlar. Fıtır zekâtını onlara vermemiz ve onlara tasaddukta bulunmamız câiz midir?

TARİKAT EHLİ İLE EVLENMEK

Soru: "Îmân edinceye kadar müşrik kadınları nikahlamayın" âyet-i kerîmede söz konusu edilen şirk, Tîcânîlik, Kâdirîlik, Nakşibendilik gibi bazı tarîkât mensuplarını, üzerlerine Kur'ân'dan olan ve olmayan muskalar takan, İslâm'a ittibâ edip de bir takım putperestlik âdetleri olan kimseleri de kapsamakta mıdır? kısaca Şirk Koşan Tarîkât Ehli ile Evlenilir mi?

ZEKAT KİMLERE VERİLEBİLİR?

Soru: Kendilerine zekât verilecek olan kimseler kimlerdir?

CEVAP: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Zekât verilecek kişiler Yüce Allah'ın şu buyruğunda zikrettiği sekiz sınıftır: 'Sadakalar, Allah'tan bir farz olmak üzere, sadece fakirlere, miskinlere, sadaka toplayan memurlara, kalbleri İslam'a ısındırılacak olanlara, kölelerin kurtarılmasına, borçlulara, Allah yolundakiler ve yolda kalmışlara aittir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir; hikmet sahibidir.' (Tevbe, 60)

MEALCİLERİN HÜKMÜ NEDİR?

Soru: Kendilerini meâlciler olarak adlandıran kimseler bulunmaktadır ve sayıları gittikçe artmaktadır. Bunlar Kur'ân'dan başka kaynak tanımamaktadırlar. Bunların hükmü nedir, kafirmidirler?

BİD'ATÇİ KİŞİLERDEN İLİM ALMAK

Bid'atçi Kişilerden İlim Öğrenmenin Hükmü

Soru: Bid'at ehlinden ders alıp ilim öğrenmenin ve onların talebesi olmanın hükmü nedir?

CEVAP: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Biz deriz ki: Dalâlet ulemâsının ve bid'at ehlinin yanında ilim talebinde bulunmak veya onlardan ilim öğrenmeye çalışmak câiz değildir. Çünkü onlar, Allah'ın yolundan saptırır, bid'at ve dalâletlerini öğrencilere de bulaştır ve alıştırırlar.

Şİİ (RAFIZİ, CAFERİ vb.) BİRİSİ İLE EVLENMEK

Şii Râfızî, Caferî, Alevi Biri İle Evlenmek Câiz midir?

Soru: Sünni bir kızın mezhebini muhafaza etmekten emin olarak, şiî bir kimseyle evlenmesinin hükmü nedir?

TAKLÎD VE İCTİHÂD

TAKLÎD VE İCTİHÂD

'Ümmetin her kesimden cumhûru nazarında, ictihâd da –genel anlamda- câizdir, taklîd de –genel anlamda- câizdir. Ne ictihâdı her bir ferde vâcip kılıp taklîdi harâm kılarlar; ne de taklîdi her bir ferde vâcib kılıp ictihâdı harâm kılarlar.

1 Ocak 2016 Cuma

MEVLANA VE MESNEVİSİ

MESNEVİ: MEVLANA CELALEDDİN RUMİ
DÜNYA EDEBİYATINDAN TERCÜMELER ŞARK İSLAM KLASİKLERİ

Çeviren: Veled İzbudak/ Gözden Geçiren: Abdulbaki Gölpınarlı/ Şark İslam Klasikleri/ Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları

MESNEVİ’NİN ÖNSÖZÜ

Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakin sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı’nın en büyük fıkhı, ­Tanrı’nın en aydın yolu, Tanrı ‘nın en açık bürhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer (24Nur, 35). Sabahlardan daha aydın bir sûrette parlar. Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler… Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi, Mısır’daki Nil’e benzer: Sabırlılara içilecek sudur, Firavun ‘un soyuna, sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da “Hak, onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da, yolunu doğrultur(17İsra, 9)” demiştir.

Mevlananın mesnevisindeki sapkınlığını ve sapıklığını okuyun ve Alparslan Kuytulun akidesini görün. Alparslan kuytul denen şahıs bu sapıklıkları nasıl tevil ediyor acaba?

TARİKAT FETVA HATTI

İsmailağa cemaati'nin (Mahmut efendi, Cübbeli Ahmet) kurduğu fetva hattında işledikleri şirk hakkında bakın nasıl bir rezalet cevap veriliyor.

HADİS ELDE ETMENİN YOLLARI

İMAM HAFIZ EL-MÜNZİRÎ 'nin TERGİB ve TERHİB ( Hadislerle İslam ) Adlı Eserinden 

HADİS ELDE ETMENİN YOLLARI 

Hadis dinleme, tahammül ve zabt şekilleri: 

İcazet:
1 - Şeyhin belli bir kişiye belli bir şeyi rivayet etmesine izin vermesi. Şeyhin talebesine; "Sana Buharî' yi rivayet etmene izin verdim veya fihristimin kapsadığı şeyleri rivayet etmen için sana icazet verdim" demesi gibi.

2 - Şeyhin muayyen olan bir kişiye muayyen olmayan şeyleri rivayet etmesine izin vermesi. Mesela şeyhin talebesine "Sana duyduklarımı rivayet etmene icazet verdim" demesi gibi. Cumhur bu rivayeti caiz görmüş ve bununla amel etmenin vacib olduğunu söylemişlerdir.

HADİSİN KISIMLARI

İMAM HAFIZ EL-MÜNZİRÎ 'nin TERGİB ve TERHİB ( Hadislerle İslam ) Adlı Eserinden

HADİSİN KISIMLARI



1 - Sahih hadis 


Sahih hadis: Adalet ve zabt şartlarını haiz ravilerin, Hz. Peygamber (s.a.v.) 'e kadar uzanan muttasıl bir isnadla rivayet ettikleri, şaz ve illetten salim hadislerdir.

Bir hadis sahihtir denildiği zaman onun maktu olmadığı, yani senedinin muttasıl olduğu anlaşılır. Sahih değil denilince de senedi sahih değildir, manası anlaşılır. Muhtar olan, hiçbir isnad hakkında genel olarak "bu en sahih isnaddır" diye kesin konuşulamaz, denilmiştir.

MAHFUZ VE ŞAZ

Bu râvinin hadîsine, ya zabt fazlalığı, yahut adet çokluğu, yahutta diğer tercih sebeplerinden birisi dolayısıyla kendinden daha üstün bir başka râvi yönünden muhalefet vâki olursa, Râcihe (daha üstün olana) mahfûz, mukabiline (yani mercûha) de şâz denir. Et-Tirmizî, en-Nesâî ve İbn Mâce’nin İbn Uyeyne tarîkiyle Amr ibn Dînâr’dan, onun Avsece’den, onun da İbn Abbâs’tan rivâyet ettikleri

İSNAD ve Merfu, Mevkuf, Maktu, Müsned Hadisler.

İSNAD

1. İsnadın Lügat ve Istılah Manâsı

İsnad, lugatta ya lâzım (geçişsiz) olarak dağın eteğinden zirvesine doğru tırmanmak ve yükselmek, yahutta müteaddî (geçişli) olarak yük­seltmek manâsında kullanılmıştır. Bundan ayrı olarak, İsnadın, bir de iti-mad etmek manâsı vardır ve her iki manâ, sülâsîden kullanılan sened ke­limesinin tam karşılığıdır. Hadîs ıstılahında ise, isnâd, sözün, aracılar vâsıtasıyle asıl sahibine yükseltilmesidir ve bu tarif, kelimenin, dağın zir­vesine yükselmek veya yükseltmek manâsından alındığına delâlet eder.

KUDSİ HADİS

Peygamberin (s.a.v) söz olarak Rabbine izafe veya Rabbinden rivayet ettiği hadislere hadis-i kudsi (hadis-i ilahi veya rabbani) denilmiştir. Bu çeşit hadislere kudsiyyetin izafe edilmesi, tariften de anlaşıldığı gibi onların, her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah Teâlâ’dan sadır olması yönündendir; yani bunların menşei, Allah Teâlâ’dır; onları ilk defa söyleyen O’dur. Allah Teâlâ’dan sadır olan ve kudsi denen bu sözlere hadis lafzının ıtlakı ise, bunların Peygamber (s.a.v) tarafından Rabbinden nakil ve hikâye edilmesi sebebiyledir.

RIHLE

RIHLE

RIHLE: Hadis ilminde, muhaddislerin yeni hadisler öğrenmek için uzak diyarlara yaptıkları ilim yolculuklarına rıhle denir.

Hadisi bizzat hocadan semâ’ ve kırâat metotlardan biriyle alma isteği hadis talebelerinin yorucu yolculuklara çıkmalarını gerektirmiştir. İlk dönemde pek çok hadis âlimi hadis metinlerini doğrudan hocadan almak için uzun yolculuklara çıkmıştır.

CEVŞEN-UL KEBİR (Reddiye)


"Cevşenin Kaynakları" adlı zırvaya reddiye

Cevşen-ül kebir duası ile alakalı bir kişi bu sitenin linkini (http://www.cevsen.de/cevsen-nedir/sual-ve-cevaplar/31-cevsenul-kebir-duasinin-kaynagi-nedir.html ) bizimle paylaştı.

İnsanların akidesini ifsad eden bu siteye cevap vermek icap etmiştir

Sitede deniliyor ki;

Cevşenü’l-Kebîr “Amelî hüküm” içeren bir metin değil; feyizli bir münâcâttır. Vahye dayanan eşsiz bir tefekkür ve zikir kaynağıdır.

KUR'ANİYYUN (Hadis İnkarcılığı)

Bir İfsad Hareketi Olarak Ortaya Çıkan Kur'aniyyun

Seyyid Ahmed Han’ın düşünceleri etrafında Abdullah Çekrâlevî tarafından Hindistan’da oluşturulan cemaat.

İslâm dünyasında “ehl-i Kur’ân” ve “Kur’âniyyûn” olarak bilinen bu ekol XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Sünneti tamamen reddederek sadece Kur’an’ı benimseme anlayışı ilk defa II. (VIII.) yüzyılda tartışma konusu olmuş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür (İmam Şâfiî ile yapılan bir tartışma için bk. el-Üm, VII, 250-254).