29 Ocak 2016 Cuma

IRAK VE SURİYE’DEN SONRA NERESİ?

İran ve Irak Şia’sı; Afganistan’da ve Irak’ta ABD ve Batılı koalisyonla işbirliği yapıp 500 yıllık İslam karşıtı Safevî- Haçlı işbirliğini yeniden ayağa kaldırdı.

İslam’ın geçmişini ve tarihi rolünü ayaklarının altına alan Türkiye ise, bunun karşısında seyirci kaldı ve o da Batılı ittifakın yanında silahıyla yer almasa da, sessiz kalarak Emperyalist küfr diyarının ordularının İslam âlemindeki işgalini seyretti. Şimdi Irak ve Suriye elden çıkıyor, yarın sıra Yemen’de ve Arabistan’da.


İran’ın İslam’ın düşmanı cümle kâfir devletlerle işbirliği yapması, İslam’ın tarihinde emsali az görülür ağır bir hiyanet ve insanlık vicdandan yoksunluktur. Müslüman kardeşlerimizin kanı üzerinde bu kadar acımasız bir biçimde Haçlılarla ittifak etmesine benzer bir vakıa tarihte ancak Moğol işgalinde yaşanmıştır..

İran’ın bu hain ve zalim, kalleş ve ifsad edici, sinsi ve soysuz kimliğini tanımayan ve Müslümanların tanımasına da engel olanlar; Müslümanların kanları, vatanları namus ve ırzları üzerinde bu kadar ağır bir tahribatı en küçük bir acıma ve merhamet duygusu taşımadan nasıl seyredebildiler? Seyredebiliyorlar?
Bunu acımasız zulme; İran’dan önce Türkiye’de Müslümanların namuslarının ve ırzlarının düşmanı olan yerli münafıklar da destek verdiler ve bu Ümmetin çocuklarını, ABD ve İsrail lokması ile uyuttular.

Yıllardır yazdığım. Şimdi İran; yani tarihi Safevi düşmanlığı ve Sasanî kiniyle Allah’ın dininin düşmanlarıyla işbirliği yaparak İslam âlemini kalbinden hançerleyip ümmetin evladının temiz bedenlerini kâfirlerin ayakları altında kirletiyor ve insanlığın tarihine bir utanç sayfası daha ekliyor.

Bunu hiç unutmayın bu zulme alkış tutan ve bir tek kelimeyle de olsa yardım eden yahut silahıyla ve maddi imkânları ve düşünceleriyle destek olanlar Müslüman olmak şöyle dursun, tarihin en büyük münafıklarıdır.
“İsrail’in tek düşmanı” diyordu İran için Oğuzhan Asiltürk Acaba neden bu yalana inanmıştı ki Erbakan’ın siyasi kadro arkadaşları? Acaba bizi dinsiz, münafık ve ABD ‘nin uşağı veya dostu (!) yapan ve bütün bu siyasi hiyanete ve İslam düşmanlarıyla işbirliğine rağmen, İran’ı Saadet’in dostu ve Türkiye’li gafillerin kıblesi yapan neydi?

Tek sebep vardı irtidad ve Allah’ın kitabının ve Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) Sünneti’nin ve getirdiği hidayeti anlamamak, inkâr etmek ve Ümmetin Kur’an ve Nebevi Sünnet’te açıklanan akidesine düşman olmaktır.

Bu kadar tuğyanı ve kafirlerle işbirliğini ve Farisi kinini ve Safevi hıyanetini ortaya koymsına rağmen, İran’ı İslam devleti gören ya Allah’ın dinini hiç tanımamış, ya da sefihtir.
Aldandınız ey Refah’lılar..! Aldandınız ve belki de aldattınız ey Saadet’liler ve AKP’liler. Şimdi işte önünüzde Ümmetin cesedlerinden oluşan bir kan deryası var. “Mezhepçilik safsatası”na sarılarak bir Ümmet’i nasıl parçaladığınızı görün.

Görün namazda kıbleye döndüğünüz halde; bu Din’e nasıl hıyanet ettiğinizi ve iktidar hırsı uğruna ve kazandığınız makamları yitirmemek ve rant kaynaklarını ele geçirmek için verdiğiniz ölümcül kavganızın ümmeti nereye sürüklediğini.

Mezhepçilik korkusu ve suçlamasına maruz kalmamak için İran’ın ekmeğine yağ süren Diyanet ve üst yönetimi; Allah’ın ve Müslümanların önünde kıyamet günü hesap verecektir. Allah’ın Rasulü’nün ashabını tekfir eden ve İslam tarihinde Haricilerden daha aşırı ve tekfirde ğuluvv içinde olan Rafızileri arkalarında namaz kılarak (!) akladık.

Artık Safevi ve Haçlı yayılmacılığının önüne duramayacaksınız. Laik Cumhuriyet’in Batı’nın islam düşmanı ideolojilerine açtığı kapılardan emperyalistler birer birer geçtiler. Ümmetin vatanlarının bütün kaleleri neredeyse işgal altında. Hangi vatandan hangi özgürlükten ve artık hangi egemenlikten söz edebiliriz ki?
Sizi büyük bir helak bekliyor bu helaki Ümmete laikler hediye etti. Şimdi onların korkusundan ve batılı kâfirlerin mezhepçilik suçlaması korkusu yüzünden; ne Irakla ve ne de Suriye’ye yardım edebildik. Dört beş kendini bilmez nebevi Sünnet düşmanı ve Şia hayranı siyasî beynin dinci siyasi partiler üzerinde nasıl aldatıcı ve ifsad edici bir rol oynadığını asla göremedik.

Zannettik ki her yere cami açan AKP Türkiye’yi islamlaştıracak. heyhat heyhat. Din ve namus ayaklar altında. Ahlak ve edeb AKP dönemde taban yaptı. Biz neyin peşindeyiz ve Müslümanları nereye götürüyoruz diye oturup ne bu beylere sorabildik. Camileri dolduran ruhsuz ve Allah’ın kitabının ahkâmından ve ibadet ettikleri Allah’ın düşmanlarından habersiz insan kalabalıklarına aldandık.

Aldanmak ve inkâr, aldatılmak ve cehalet, aldatılmak ve hamakat bizim en büyük özelliğimiz mi oldu ne?
Yaklaşan ateşin neleri yakıp kavuracağını hala göremiyoruz ve görmek de istemiyoruz. Dinimizi yıktığımız halde, zannediyoruz ki; bu dinin tek ve yegâne sahibiyiz ve kurtarıcısıyız.

Aldatılıyoruz ve aldatıyoruz kendimiz. Tarihimizdeki en ağır, en zalim sefahetin ve en kalın karanlık gaflet duvarlarının arkasına saklanıyoruz. Hakikat güneş gibi ortada. Cehalet kibir, bencillik bir tufan ve kasırga gibi kalbimizi ve ruhlarımızı yıpratıyor, sallıyor ve yerinden söküyor ama biz hala “yalan”ı besteliyoruz ve biz hala bu kıyametin adına mutluluk ve huzur ve ilerleme diyoruz.

İran mezhepçilik yapmadığı halde (!) üç ülkeyi ele geçirdi Biz mezhepçilik sakıncasıyla ne elde ettik? Biz “vahdet” yalanları”nın peşinde kör bir koşuyla soluğu uçurumların başında alırken. İran ve Irak Şia’sı, İslam’ın kalbine doğru savaşını sürdürüyor.

Bunu nice kendisini büyük siyasi yorumcu ve mahallemizin en akıllı adamları ve delikanlıları sananlara yazdım, uyardım? Hangi gazetemiz buna karşı uyanık olmaya davet etmedim ki? Şimdi yalanların ve iftiralarım ortaya çıktı ve şimdi yalanlarımın (!) nasıl hakikat olmadığını kendim bile gördüm.
Soruyorum Müslümanım diyenlere, siz ne görüyorsunuz?
Şimdi İslam âleminde neler oluyor?

“Vahdet”in gerçekleştiğini, kardeş olduğumuzu, İsrail’in tarihten ve Coğrafya’dan silinmesine şahid oluyoruz değil mi? İsrail’in en büyük dostları, ABD’nin, Fransa’nın ve Haçlıların kadim dostu Safevî İran’ın Ümmeti kardeş bildiğini ve Haçlılara karşı kardeşleri Ehl-i Sünnet Müslümanların yanında Allah’ın kitabını ve Rasulü’nün Sünneti’nin düşmanı olan Haçlı artıklarına karşı onların yanında olduğunu görüyorsunuz değil mi?

Marksistler, Leninistler ve Rusyay’la birlikte İran’ın ve Hizbullah’ın İsrail’e karşı nasıl savaştığına şahid oluyorsunuz değil mi? Batı İran’a Afganistan’ın karşılığında Irak’ı ve Suriye’yi verdikten sonra Yemen’i ve Bahreyn’i de verecek. İran daha ne istesin k, istediğini böyle ce İsrail düşmanlığı üzerinde elde etmiş olacak.
İran’ın “vahdet” yalanını yıllarca Müslümanlara yediren zevata sorun hani kardeşliğimiz? Hani “vahdet”imizin samimiyet belgesi? Çin, Rusya, Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere’yle birlikte İsraili ve Karmatî devletini ayakta tutmak için savaşan kim? İranlı Mollalar Putin'e dua ederlerken acaba Mehdi ve Huseyn de Putin'e dua edip ğaybî yardımlarını gönderiyorlar mı? Madem ki, Putin Şia'nın yanında o halde Huseyn ve Mehdi de Putin'in yanındalar değil mi?

Yine söylüyorum; kimse bana neden Arap devletlerinden söz etmiyorsun demesin, kimse bana neden Türkiye’den söz etmiyorsun demesin. Bu konuda söylenecek sözümüz bitmiştir. İran ve Şia eleştirisi; ne Arap devletlerinin ve ne de Türkiye’nin malum politikalarını aklamak için değildir.

Ancak şunu da hatırlatacağım; Batı için her şeyini feda eden laik Türkiye, neden ‘Mollalar devleti’, ‘terör devleti’ denen İran’dan daha çok Batılı devletlerin düşmanlığının hedefi oluyor da, yıllardır ABD ve Avrupa tarafından kınanan ve yaptırımlara maruz bırakılan İran, Batı’nın en önemli müttefiki ve savaş ortağı oluyor?
Gerçekten bundan sonra, İran Arap devletlerine düşman mı olacak, yoksa Arap devletleri İran’ın kapsısında sıraya girip sıranın kendilerine gelmemesi için İran’a yalvaracaklar mı? Bunu zaman gösterecektir.

Mehmet Emin Akın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder