4 Ocak 2016 Pazartesi

PEYGAMBERLİK ALAMETİNİN EN BÜYÜĞÜ

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Peygamberlik Alâmetlerinin En Büyüğü

Peygamberimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in en büyük peygamberlik alâmeti Kur’ân-ı Kerim’dir. Allah, Araplara ve başka milletlere, benzerini getiremeyecekleri konusunda Kur’ân ile meydan okumuştur. Şöyle buyurmuştur:


“Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz Kur’ân hakkında şüphede iseniz, haydi onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın.”(Bakara, 23)

“Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma  çağırın.”(Yunus, 38)

İbnu’l-Cevzî şöyle demiştir: Kur’ân birçok yönden mucize özelliğine sahiptir.

1- Vecîz ve uzun olma yönünden fesahat ve belağata (ede- bi olma özelliğine) sahiptir. Kıssayı (hikâyeyi) bazen uzun ifadeyle anlatır, sonra onu vecîz bir ifadeyle tekrar eder ve birinci defada kastedilen manayı bozmaz.

2- Kur’ân konuşma üsluplarına ve şiir vezinlerine benze- mez. Bu iki anlamda Araplara meydan okunmuş, onlar âciz kalmışlar, şaşkına dönmüşler ve onun üstünlüğünü itiraf et- mişlerdir. Hatta el-Velîd b. el-Muğîre: Vallahi, onda bir tatlılık ve güzellik var, demiştir.

3- Kur’ân’da önceki milletlerle ilgili haberler ve ehl-i kitabın bildiği peygamberlerin hayat hikâyeleri vardır. Ancak onu getiren, okuma yazma bilmeyen, âlimlerden ve kâhinlerden bilgi almayan ümmî bir kişidir.

Araplardan okuma yazma bilen ve ahbâr (tarih) âlimleriyle oturup kalkanlar, Kur’ân’ın haber verdiklerini anlayamamışlardır.

4- Kur’ân, ilerde kesinlikle gerçekleşen gayble ilgili ha- berler verir: Meselâ, Yahudilere şöyle demiştir: “Doğru sözlü iseniz, ölümü dilesenize.” (Bakara, 94) Sonra da şöyle demiştir: “Bunu asla dilemeyecekler.” (Bakara, 95)

“Onun benzeri bir sûre getirin.”(Bakara, 23) Arkasından da: “Yapamayacaksınız” (Bakara, 24) demiş ve onlar gerçekten yapamamışlardır.

“İnkâr edilenlere yenileceksiniz”(Âl-i İmran, 12) demiş, onlar yenilmişlerdir.

“Siz, Allah dilerse, güvenlik içinde Mescid-i Haram’a gireceksiniz” (Feth, 27) demiş ve girmişlerdir.
Ebû Leheb hakkında: “O alevli ateşe yaslanacaktır.  Karısı da boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır”(Mesed, 3–5) demiştir. Bu, o ikisinin kâfir olarak öleceklerine delildir, öyle olmuştur.

5- Kur’ân’da aykırılık ve çelişki yoktur. “Eğer o Allah’tan başkasından gelseydi, onda çok aykırılıklar bulurlardı.”(Nisa, 82) Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Doğrusu Kitab’ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.”(Hicr, 9)

Ebû Hureyre radıyallâhu anh’ın rivâyet ettiğine göre, Pey- gamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İnsanoğlunu imana getirecek mucizeler verilmemiş hiçbir peygamber yoktur. Bana verilen, Allah’ın bana vahyettiği vahiydir (Kur’ân’dır). Ben, kıyâmet günü, Peygamberlerin tâbisi en fazla olanı olmayı ümit ediyorum.”(Muttefekun aleyh)

İbn Akîl şöyle demiştir: Şu da Kur’ân’ın mucize olduğunu gösterir: Hiçbir kimse, ondan, manası daha önce geçmiş bir sözden alınmış bir âyet çıkaramaz. Çünkü insanlar devamlı birbirlerinin gizli taraflarını açığa çıkarırlar. Şöyle denilir: Mütenebbî, Buhturî’den almış.

İbnu’l-Cevzî: Ben ilginç iki mana çıkardım, demiştir:

1- Peygamberlerin mucizeleri, ölümleriyle birlikte kaybolup gitmiştir. Bugün bir inkârcı: Hangi delil, Muhammed’le Mûsâ aleyisselam’ın doğruluğuna delildir dese ve ona Muhammed  sallallâhu  aleyhi  ve  sellem’e, ay  ikiye  bölündü; Mûsâ aleyisselam’a da, deniz ortadan ikiye bölündü diye cevap verilse, o: Bu, imkânsız der.

Yüce Allah bu Kur’ân’ı vefatından sonra doğruluğuna delil yapmak için Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ebediyete kadar devam edecek bir mucizesi; peygamberlerin doğru olduğuna bir delil yaptı. Çünkü peygamberleri tasdik eden ve durumlarını haber veren odur.

2- Kur’ân, ehl-i kitab’a, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in özelliğinin, Tevrat ve İncil’de yazılı olduğunu haber vermiştir. Hâtıb’ın mü’min; Âişe’nin temiz olduğunu beyân etmiştir.  Bu beyânlar gayble ilgilidir. Onun özelliği, Kur’ân  ve İncil’de olmasaydı, bu, onların kendisine iman etmelerini engellerdi. Hâtıb’la Âişe, kendileri için yapılan açıklamanın aksine bir bilgiye sahip olsalardı, iman etmek istemezlerdi.(el-Vefâ, s. 267–273. Kısaltılarak.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder