30 Aralık 2015 Çarşamba

NAMAZLARDAN SONRA DUA VE TOPLU ZİKİR ETMEK

SORU: Cuma ve diğer farz namazlardan sonra toplu zikir ve duâ etmemiz câiz midir? 

Farz namazı bitirdikten sonra imamla birlikte duâ etmemiz câiz midir?


CEVAP: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

"İster yalnızca imam tarafından olsun, ister imama uyan tarafından olsun, isterse hem imam, hem de cemaat tarafından olsun,farz namazlardan sonra ellerin kaldırılmasıyla yapılan duâ sünnet değildir, aksine bu davranış bir bid'attır. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den ve ashâbından -Allah onlardan râzı olsun- böyle bir şey nakledilmemiştir. Farz namazlardan sonra yapılan duâ bid'attır.

DUADAN SONRA ELLERİ YÜZE SÜRMEK

SORU: Duâdan sonra elleri yüze sürmenin hükmü nedir?

CEVAP: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.
Duâdan sonra yüze sürmek meşrû değildir. Nitekim sünnette Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Rabbine yalvarırken yaptığı sayısız duâ şekilleri gelmiş, ama duâdan sonra elleriyle yüzünü mesh ettiğine dâir hiçbir şey O'ndan sâbit olmamıştır.

MÜŞRİK VE MÜRTETLERLE BİR OLUP MÜSLÜMANLARA KARŞI SAVAŞMAK

Müşriklerle Bir Olup Müslümanlara Karşı Savaşmak Küfürdür
Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek veya onlarla işbirliği yaparak Müslümanlara karşı savaşmak küfürdür. 

Birinci delil: İbni İshak ve başkaları şöyle bir rivayet zikrettiler: "Yezid b. Ruman, Urve’den, o da Zühri’den, o da isimlerini zikrettiği bir topluluktan şöyle dediklerini rivayet etti: "Kureyş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den Bedir esirlerini fidye ile kurtarmak istediğini haber verdi. Her kavim kendi mensuplarından esir düşmüş kimseler için fidye verdi. Abbas radiyallahu anh da zorla katıldığı Bedir savaşında müslümanların eline esir düştü. Abbas radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedi:

29 Aralık 2015 Salı

İSLAMDA MEZHEP -3-

HAK KESİNLİKLE RASÛLULLAH'IN DIŞINDA HİÇBİR KİMSENİN GÖRÜŞÜYLE SINIRLANDIRILAMAZ

Dört imam, hakkı (doğruyu) bir kimsenin görüşüyle sınırlandıran kimseden uzak, o kimse de onlardan uzaktır. Bu düşüncede olan kişi bid'atçi, neva ve arzularına uyan, sapık ve saptıran kişidir. Bu konuda hiçbir müslümanın şüphesi yoktur. Hak kesinlikle hiçbir kimsenin görüşüyle sınırlandırılamaz. Ancak risalet sahibi Rasûlullah ile sınırlandırılır. Çünkü hak onun getirdikleriyle sınırlıdır. İnsaflı bir kişi düşünürse, delilleri araştırmaksızın belli bir mezhebi körükörüne taklid etmenin, büyük bir cehalet ve büyük bir musibet, hatta sırf arzulara uymak ve taassupçuluk olduğunu görür. Müçtehid imamlar kesinlikle bunun dışındadır.

İSLAMDA MEZHEP -2-

MEZHEBİN BİD'AT OLUŞU KONUSUNDA DEHLEVİ'NİN ARAŞTIRMASI

Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, el-İnsaf adlı risalesinde (s.68) der ki: "Şunu biliniz kî

I. ve II. hicri yüzyılda insanlar muayyen bir mezhebi taklit etmiyorlardı. Kûtu'l-Kulûb eserinde, Ebu Talib el-Mekkî şöyle der: "Kitap ve mecmualar sonradan çıkmıştır. İnsanların görüşlerini kabul, insanlardan birisinin mezhebiyle fetva verme, her şeyde sözünü kullanıp beyan etme ve bir mezhep üzerine fıkıh öğrenme işi eskiden İnsanlarda -yani l. ve 2. yüzyılda- yoktu."

İSLAMDA MEZHEP -1-


İslam’da Mezhep

Muhammed Sultan el-Mâsumî

İÇİNDEKİLER

▪ Müellifin Önsözü.

▪ İslâm ve İmanın Hakikatı.

▪ Belli bir mezhebi taklid etmek ne vaciptir ne de mendup.

...MÜSLÜMAN OLABİLİR Mİ?

1. DİNİ GEÇİME VE SEÇİME ALET EDENLERİN AĞZINA BAKAN, onları büyük adam(!) olarak gören bir toplum Müslüman olabilir mi?

2. Demokrasiyi ve laikliği benimseyen, KEMALİZMDEN VAZGEÇMEYEN bir toplum Müslüman olabilir mi?

NİSA 59. AYETİN TEFSİRİ


Mukaddime:

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle… Hamd, -âlemlerin Rabbi olan- Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve rasûlüdür… Bundan sonra:

GÖZ ZİNASI


Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

İnsânların yaptığı günâhları tevbe vesilesiyle affedip onlara nebîleri aracılıyla doğru yolu gösteren âlemlerin Rabbine hamd olsun. Salât ve selâm insânların en şereflisi Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve sıratı müstakim üzere yürüyen tüm kulların üzerine olsun.

Âdem aleyhisselâm’dan Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’e kadar gönderilmiş olan peygamberlerin hepsi kavimlerini Allâh’u Teâlâ’ya ibâdet etmeye, güzel ahlaka ve kötü ahlakı terk etmeye davet etmişlerdir. Bizlere düşen görev ise gücümüz nispetinde Allâh’u Teâlâ’ya ibâdet etmek, güzel ahlak ile ahlaklanmak ve kötü ahlakı terk etmektir.

O GÜN BİRGÜN GELECEK


Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Ve günlerden bir gün… hiç beklemediğin bir zamanda… o varlığını bildiğin ve ismini duyduğun şey, sana da gelecek… ismini anarken bile içinin burkulduğu, hatırlamaktan çekindiğin o şey… bir gün haydi, sıra sende diyecek…

Dur diyemeyeceksin… dur biraz daha bekle… daha yapacaklarım çok… arabanın borcu, evin taksiti, çocuğun durumu, hanımın hali, yazlığın çatısı, kışlığın duvarı… mazeretlerini öne süremeyeceksin… evet o gün, işte o gün… mazeretleri bir çırpıda silecek olan… senin de kapını çalacak…

ACABA ŞİMDİ NE HALDESİNİZ?


Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Rabbimiz bu dünyayı imtihan yeri ve bizleri de imtihanla görevli olarak seçmiştir. Bizlerden önce de niceleri şu imtihan diyarına gelip, göçmüşlerdir. Şimdi sıra ise bizlerdedir. Rabbimizin “her nefis ölümü tadacak” emrinin muhatabıyız. Bu gün değilse yarın, yarın değilse yarınlarda bir gün, nefislerimiz ölümü tadacak.

Kaçışın, saklanışın, ertelemenin, pazarlığın olmadığı bir ölüm bizleri bekliyor, ya biz onu bekliyor muyuz? Bilmek ayrı bir şey, bunu hissetmek apayrı… Bazıları ‘evet, hepimiz öleceğiz’ diyor yarım ağızla, çay-çorba içerken. Belki de iç âleminde ölüme kızgın, ama ne çare ki ölüme söz geçiremiyor.

ÖRNEK OLABİLMEK SORUNU


Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Kardeşler! Şu bir gerçektir ki insanlık âlemi kendi başına kendi değerlendirmeleriyle, elçilerin izi olmadan hayatı yürüyemez. Yürürse ortaya büyük bir kargaşa çıkar ki, yaşanılanlar ve yaşanılmış olanlar bunun göstergesidir. İnsanlığın yapması gereken şey kılavuzlarını doğru seçmesidir. Biz iman ehlinin nazarında hayatın izini bizlere yaşayarak gösterenler seçilmiş peygamberlerdir.

Dün olduğu gibi bugünde hayat yürüyüşünde yürümeyi bilmeyenlerin yürümeyi öğrenmesi gerekli… Tıpkı yolu bilmeyenlerin yolu bulmak için sormaları gerektiği gibi… Ancak görünen o ki insanlık âleminin hayat yürüyüşünde büyük bir sorunu var: örneklik sorunu…

İLİM TALEBELERİNE

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a, salat ve selâm kendisinden sonraki ümmetine miras olarak ilmi bırakan O’nun şerefli Rasûlü’ne, aline ve ashabının üzerine olsun.

Genç Talebe Kardeşlerim!
Sizlerde görüyorsunuz ki, zamanımızda insanlar maalesef İslâm’dan uzaklaşmışlardır. Her türlü İslâmsızlığı hayat edinerek İslâm’ı yaşantılarından kaldırmışlardır. Bununla birlikle bu devirde Peygamberimizin anlattığı İslâm’ın yaşanamayacağına da inanmaktadırlar. Tâğûtların boyunduruğunda zillet içerisinde yaşamayı tercih eden bu insanımız, “îmân”, “tevhîd”, “islâm” gibi kavramları hiç duymamış, duysalar da önlerine barikat olarak kurmuş oldukları ön yargıları ile hemen; “aşırıcı(!), yobaz(!), gerici(!)lerin” sözleri diyerek kulaklarını vahye kapatmışlardır.

28 Aralık 2015 Pazartesi

YILBAŞI (NOEL) KUTLAMASI

Dünyada en yaygın kullanılan takvim olan Gregoryen takvimini kullanan ülkelerde 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece yılbaşı gecesi veya yılbaşı akşamı olarak adlandırılır. Gregoryen takvimi, bilinen adıyla Miladi takvimdir. Peki ama nereden çıkmıştır bu Miladi takvim? Yahut daha doğru bir tabirle kimler tarafından oluşturulmuştur? Milad’ı tarih başlangıcı ve Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı “1 yıl” olarak kabul eden Gregoryen takvimi, Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan takvimdir.

DİN VE DİNDARLAR İLE ALAY ETMEK -4-

ALTINCI BÖLÜM 

ALAY VE İSTİHZA EDENLER KARŞISINDA MÜSLÜMANIN KONUMU 


Pek çok kişi, özellikle davetçiler, insanlar bizimle alay ediyorlar, istihza ediyorlar, ne yapalım, nasıl davranalım? diyerek davet yolunda karşılarına çıkan bu hastalıktan şikayet ederler. Buna cevap vermek için şunları derim, başarı Allah'tandır:

1- Allah yolunda eza ve cefaya sabretmek, Allah'a davetin değişmeyen sâbitelerinden biridir. Sabırsız davetin arkasından bir sonuç alınması beklenemez. Nasıl beklensin ki Allah Teala peygamberi Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem hitap ediyor:
"O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır." (Hûd, 11/49)

DİN VE DİNDARLAR İLE ALAY ETMEK -3-

BEŞİNCİ BÖLÜM 


ALAY EDENLERE KARŞI UYGULANACAK CEZA VE YAPTIRIMLAR


Allah Teala şöyle buyurur:

"Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri suçlularla bir tutar mıyız hiç? Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?" (Kalem, 68/35-36)

"Allah'a ve peygamberine düşman olanlar, işte onlar aşağıların arasındadırlar. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir." (Mücadele, 58/20-21)

DİN VE DİNDARLAR İLE ALAY ETMEK -2-

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

ALAY VE İSTİHZA ALLAH'A DAVETİN ENGELLERİNDENDİR 


Davetçilerin pek çoğu alay ve alaycıların baskı ve engellemelerinden şikayet ederler. Fakat onlar peygamberlerin aleyhisselam hayatlarını ve mücadelelerini dikkatlice inceledikleri zaman -ki onlar Allah'ın en şerefli yaratıklarıdırlar- onların da alay ve istihzaya maruz kaldıklarını görürler. Bu sebeple peygamberlerin hayatında o alaycılardan gördükleri kötü muameleden dolayı kendileri için bir teselli bulabilirler.

DİN VE DİNDARLAR İLE ALAY ETMEK -1-

ÖNSÖZ

Hamd, sadece Allah içindir. Salât ve selam Peygamber Muhammed'e, onun âilesine, arkadaşlarına ve onun yolunda ve izinde gidenleredir.

Bugün bu ümmetin ahvaline bakan bir kimse çok tuhaf ve çirkin durumlarla karşılaşır!

Bu ümmetin hayatındaki bozulma ve çözülme riski ümmet fertlerinin bu yüce dine ciddiyetle bağlılıklarına veya uzaklıklarına göre artmakta veya eksilmektedir.

GIYBET -2- (Caiz Olan Gıybet ve Gıybeti Yapılan Kardeşini Savunmak)


CAİZ OLAN GIYBET 


1-- Aişe r.a.’dan; “Bir adam peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girmek için izin istedi. Buyurdu ki;

“Ona izin verin. O, aşiretinin ne kötü bir mensubudur.” Adam içeri girince ona yumuşak konuştu. Adam çıktıktan sonra biz;
“Söylediğini söyledin, sonra da ona yumuşak konuştun!” dedik. Buyurdu ki;

“Ey Aişe! Kıyamet gününde Allah katında insanların en şerlisi, insanların şerrinden korktukları için ilişmedikleri kimsedir.”1

GIYBET -1- (Tarifi ve Kötülenmesi)


GIYBETİN TARİFİ

1--­ Ebu Hureyre r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

”Gıybet nedir bilir misiniz?” dediler ki; “Allah ve rasulu bilir” buyurdu ki;

“Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle zikretmendir.” Denildi ki;

“Söylenen şey eğer kardeşimde varsa?” buyurdu ki; “Eğer kardeşinde olan şeyi söylersen bu gıybettir. Şayet onda olmayan şeyle zikredersen iftira etmiş olursun.” 1

LAFI KÖŞELETMEK ve HUSUMET

LAFI KÖŞELETMEK 1

1--­ İbni Mes’ud Radıyallahu anh’den; Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem (üç defa tekrar ederek) buyurdu ki;

“Dikkat edin! Lafını köşeletip lüzumsuz yere konuşmasını uzatanlar helak olmuşlardır.”2

ÇEKİŞMENİN NEHYEDİLMESİ

1-  İbni Abbas Radıyallahu anhuma’dan; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Kardeşinle çekişme ve ona şaka yapma. Ona bir söz verdiğinde sözünden dönme.1

KENDİNİ İLGİLİNDERMEYEN İŞLERDEN SAKIN

1- Zühri, Ali Bin Huseyn (Zeynel Abidin) Radıyallahu anh’den rivayet ediliyor; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, İslam’ının (Müslümanlığının) güzelliğindendir.” 1

FAZLA KONUŞMAK VE BATILA DALMAKTAN SAKINDIRMA

1- Bilal Bin Haris el­Müzeni Radıyallahu anh’den; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Kişi ucunun nereye vardığını bilmediği, Allah’ın razı olacağı bir söz söyler de, bu sebeple Allah ona, kendisiyle karşılaşacağı güne kadar rızasını yazar. Yine kişi, ucunun nereye vardığını bilmeden, Allah’ın gazabını icap ettiren bir söz söyler de, bu sebeple Allah ona, kıyamet gününe kadar gazabını yazar.”

Hadisin ravisi Alkame Bin Vakkas der ki; “Nice söylemek istediğim şeyler vardır ki, Bilal Bin Haris’in rivayet ettiği bu hadis, beni ondan alıkoyar.”80

KÖPEK BESLEMEK

"Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Temiz şeyler size helal kılındı.” Allah’ın size öğrettiği şeylerden kendilerine avcılığı öğrettiğiniz hayvanların, sizin için yakaladıklarından da üzerine Allah’ın adını anarak yiyin! Allah’tan korkun! Şubhe yok ki Allah, hesabı çok seri olandır." (Maide 4)

Maide 4 ayetin nuzul sebebi hakkında şöyle rivayetler vardır:

GÜVERCİN VE KUŞ BESLEMEK

"Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şubhesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır." (Nahl 79)

İbnu Kayyim, Sufyan'dan: "Culahik (denen bir atma aleti) ve güvercin ile oynamanın, Lût kavminin eğlencelerinden olduğunu işittik" dediğini nakleder. İbnu Kayyim, bu ve benzeri rivayetlere dayanmaktan başka, "halkın mahremiyetine ıttılaya sebeb olur" gerekçesiyle damlar üzerinde güvercin kovalayarak eğlenmekten men etmeyi "veliyyu'l-emrin vazifeleri" meyanında zikreder.

27 Aralık 2015 Pazar

DİLİ KORUMAK VE SUSMANIN FAZİLETİ

ﺑﺴــﻢ ﺍﷲ ﺍﻟﺮﲪﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ 

1--­ Süfyan Bin Abdullah Bin Rebia Radıyallahu anh'den; “ Dedim ki; “Ey Allah’ın Rasulü! Bana senden sonra kimseye sormayacağım, İslam’ın emirlerinden bir şey haber ver!” Buyurdu ki;

“Allah’a iman ettim de ve sonra dosdoğru ol” Dedim ki; “En çok neyi sakınayım?” Bunun üzerine eliyle dilini işaret etti.22

MÜSLÜMANLARIN ÜÇ GÜNDEN FAZLA KÜS KALMASI

Şer’i bir özür olmaksızın müslümana üç günden fazla dargın kalmak:

Şeytanın yollarından birisi de,müslümanların arasında ayrılık oluşturmaktır.Birçok insan, şeytanın yollarına uyarak müslüman kardeşleriyle şer’i olmayan sebeplerle alakasını keserler. Bu, ya maddi bir anlaşmazlık ya da basit bir durum sebebiyle olur.Böylece dargınlık uzun süre devam eder. Belki de onunla konuşmayacağına yemîn eder, evine sokmamaya söz verir.Yolda onu görünce,ondan yüz çevirir. Bir mecliste onunla karşılaşırsa ondan önce ve ondan sonraki kişiyle tokalaşır, onu atlar. Bu, İslâmî toplumdaki zayıflığın sebeplerindendir. Bu sebeple şeriatın bu konudaki hükmü kesindir, tehdit de ağırdır.

İSLAMDA RESİM

Elbise, duvar, kâğıt vb. şeylerin üzerine canlı resmi yapmak:

Abdullah b. Mes’ud’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"İnsanlar içerisinde kıyâmet günü Allah katında azabı en çetin olanı (canlı) resim çizenlerdir."[1]

ELBİSENİN PAÇALARINI UZUN TUTMAK

Elbiselerin paçalarını, aşık kemiklerinden aşağıda olacak şekilde uzun tutmak:

Elbisenin paçasını aşık kemiklerinden aşağıda olacak şekilde uzun tutmak, insanların basit ve önemsiz olduğunu sandıkları, halbuki Allah Teâlâ katında pek büyük günah olan şeylerdendir. Kimisinin elbisesi yere değer, kimisinin ise arkasından sürünür.

BORÇ ALMAK

Geri ödeme niyetinde olmadığı halde başkasından borç istemek:
Kulların hakları, Allah katında büyüktür.Kişi, belki tevbe ile Allah’a olan borcundan kurtulur, fakat kulların hakları, dinar ve dirhemle değil de, sevaplar ve günahlarla hesaplanacağı gün gelmeden önce mutlaka ödenmelidir.

FAİZ

Fâiz yemek:

Allah Teâlâ, kitabında, fâiz yiyenlerin dışında hiç kimseye savaş ilan etmemiştir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey îmân edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten mü'minler iseniz, geri kalan fâizi terk edin. Eğer böyle (fâiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve elçisi tarafından size savaş açıldığını bilmiş olun. Eğer fâizcilikten tevbe ederseniz, sermayeleriniz (ana paralarınız) sizindir. Böylece ne haksızlık eder, ne de haksızlığa uğrarsınız."[1]

DEYYUSLUK

Deyyusluk (pezevenklik) yapmak:

Deyyûs Arapça bir kelime olup, karısının ve yakınlarının namuslarına halel getirecek davranışlarına karşı kıskanma duymayan, onların ırzlarını sakınmayan kimse demektir...(Ibnu'I-Esîr, en Nihâye N/47)

Deyyûs; eşleri, kızları vs. ehline haremlik selamlık uygulamayan,gözü önünde başka erkeklerin mahremlerinin yanına girdiği kimsedir.

YABANCI (NAMAHREM) KADINLA TOKALAŞMAK

Bu olay, toplumsal âdetlerin, Allah'ın toplum için koyduğu şeriatı çiğnediği durumlardan birisidir.İnsanların bâtıl âdet ve gelenekleri,Allah’ın hükmünün üzerine çıkmış, öyle ki, birine şeriatın konuyla ilgili görüşünü söylesen, delilleri getirip açıklasan, seni gericilikle, dîni zorlamakla, akrabalık ilişkilerini kesmekle veya iyi niyetlerde şüpheci olmakla suçlar. Amca, hala, dayı ve teyze kızlarıyla, kardeş, amca ve dayı hanımlarıyla tokalaşmak, toplumumuzda su içmekten daha kolay bir hale gelmiştir. Oysa insanlar, şer’i açıdan olayın tehlikesine bakmış olsalar, böyle yapmazlar.

ZİNA VE HOMOSEKSÜELLİK

Zina:
Irzın ve neslin korunması, şeriatın gâyeleri arasında olunca, bununla ilgili olarak zinâ şeriatta haram kılınmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

﴿ وَلَا تَقۡرَبُواْ ٱلزِّنَىٰٓۖ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَةٗ وَسَآءَ سَبِيلٗا ٣٢ ﴾[سورة الإسراء الآية: ٣٢]

"Zinâya yaklaşmayın.Çünkü o, bir hayasızlık ve çok kötü bir yoldur."(1)

Hatta İslâm şeriatı, örtünmeyi ve gözleri harama bakmaktan sakındırmayı emretmek, namahrem bir kadınla baş başa kalmayı yasaklamak sûretiyle zinâya götüren her yolu tıkamıştır.

26 Aralık 2015 Cumartesi

MÜSLÜMANLAR TÜRKLERLE SAVAŞMADIKÇA KIYAMET KOPMAZ

Türklerle[1] Savaş:

Müslim Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Müslümanlar Tüklerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Onlar, yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkan gibi olan bir kavimdir. Kıl elbise giyerler ve kıl ayakkabılar içinde yürürler.”[2]

CEMEL VE SIFFİN SAVAŞLARI

Cemel Savaşı:
Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra Hz. Ali ile Hz. Aişe, Talha ve Zubeyr arasında Cemel savaşı oldu. Hz. Osman öldürüldükten sonra Medineliler Hz. Ali’ye giderek: “Elini uzat bey’at edelim” dediler. Hz. Ali: “Acele etmeyin, insanlar düşünsünler” dedi. Medinelilerin bazıları: “Eğer katiller ülkelerine Osman’ı öldürmeleriyle dönerseler başka kimse halife olmaz” ve fitne ve ayrılık da dinmez.” diyerek Hz. Ali’yi bey’at almaya zorladılar ve ona bey’at ettiler. Bey’at edenler arasında Talha ve Zubeyr’de vardı. Sonra bu ikisi Mekke’ye ûmre yapmaya gittiler. Orada Hz. Aişe ile karşılaştılar.

OSMAN'IN (r.a) ÖLDÜRÜLMESİ

Ömer’in (r.a) öldürülmesinden sonra sahabe zamanında fitneler ortaya çıkmaya başladı. Çünkü bu olay fitnelere açılan ilk kapı oldu. O’nun öldürülmesiyle büyük fitneler başladı, kalbinde tam olarak iman yerleşmemiş fitneye davet eden kişiler ile insanlara güzel gözüken fakat içinden İslamı yıkmak isteyen münafıklar çoğaldı.

KIYAMET'İN KOPACAĞI ZAMAN

Kur’an-ı Kerim’deki âyetler ve Rasûlüllâh (sav)’in hadislerinde geçtiği üzere kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Onun ne zaman olacağını Allah Teâlâ saklamış, ne bir meleğe, ne de bir peygambere bildirmemiştir.[1] Kıyametin ne zaman gerçekleşeceğini Allah’tan başka kimse bilemez.

ÂHAD HADİSLERİN AKİDEDE DELİL OLMASI

ÂHAD HADİSLERİN AKİDEDE DELİL OLMASI

Bu konu kıyamet alametleriyle de bağlantılıdır. Çünkü alametlerin çoğu âhad hadislerle gelmiştir. (1)  Bazı kelâmcılar (2)  ile usulcüler (3)  âhad hadislerin akidede delil olamayacağını, ancak âyet ve hadislerin kesin delil olacağını söylemişlerdir. Fakat bu söz kabul edilemez. Çünkü eğer bir hadis ister mütevatir olarak, ister âhad olarak güvenilir kişilerle sağlam yoldan bize ulaşırsa kesin ilim ifade eder ve onunla iman ve amel etmek gerekir. Ehl-i Sünnet’in hadis alimleri böyle söylemişler ve delil olarak da Allâh Teâlâ’nın şu sözünü almışlardır: “Allâh ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.”(Ahzâb: 36) Yine şu âyeti delil almışlardır: “Allâh’a ve Rasûlü’ne itaat edin.” (Âli İmrân: 32)

23 Aralık 2015 Çarşamba

FİTNE ZAMANINDA MÜ'MİNLERİN ÖZELLİKLERİ

BAŞLARKEN

Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Bu giriş, üç mihver üzerinde durmaktadır:

(1.) İlim Ehline ve İlimde Kökleşenlere Müracaat Etmek
(2.) İslam'da Mescid, İbadet ve İlim İçindir
(3.) Haddi Aşmaktan ve Tevilden Sakınmak

NAMAZDA EL BAĞLAMA

Namazda ellerin göğüs üzerine bağlanacağı görüşünde olanların delilleri şöyledir:

“Vail bin Hucr radıyallahu ahn anlatıyor: ‘Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namaz kıldım. Sağ elini sol elinin üstüne koyup göğsünün üzerine bağladı’.” [(HASEN HADİS:)  İbn Huzeyme (463); Beyhaki, Sünen (2132), Marifetu’s-Sünen (747)…]

Hadisi şerifi İbn Huzeyme sahih olduğunu söyleyerek “Sahih”inde, Beyhaki ise “Sünen”ninde hasen bir senedle rivayet etmişlerdir.

NAMAZDA FATİHADAN SONRA AMİN DEMEK

Soru: Fâtiha’dan sonra “âmîn” demenin hükmü nedir?

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Namazda Fâtiha Sûresi’ni okuduktan sonra “âmîn” demenin mânâsı: “Allâh’ım, dualarımıza icabet et" demektir.

Namazda Fâtiha Sûresi’ni okuduktan sonra “âmîn” demekle alakalı olarak rivâyet edilen hadîslerden bazıları şöyledir:

MUKİM İKEN NAMAZLARI CEM ETMEK

Soru: Mukim olan kişinin namazları cem ederek kılması câiz midir?

Sorunun tamamı şöyledir: Bazı kimselerden namazlarını yolcu olmadıkları ve herhangi bir zorluk içinde de bulunmadıkları halde cem ettiklerini görüyoruz. Sorduğumuz zaman “hadis var” diyorlar. Böyle yapmaları câiz midir?

SİGARA



Soru: Sigaranın hükmü nedir?

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Sigara haramdır. Bu günde dünyanın çeşitli yerlerinde de sigarının haramlığından bahsedilmektedir.

Rabbimiz bizlere temiz şeyleri helal, habis şeyleri ise haram kılmıştır. Faydalı olan şeyler temiz şeylerdir ki, bunlar helaldir. Zararlı olan şeyler de pis şeylerdir ki, bunlar da haramdır.

FABRİKATÖR ve OLTADAKİ MÜSLÜMAN

FABRİKATÖR MÜSLÜMAN

Abdest almış amma, takvadan soyutlanmış
Cübbe giymiş; sanki, riyadan libaslanmış!
Kapitalist sistemle, bir güzel harmanlanmış
İslam’dan soyunmuş da, sistemle ahlaklanmış!

22 Aralık 2015 Salı

Kur'an Işığında Nebevi Sünnetin Anlaşılması

Mehmet Emin Akın 


"Benden size bir hadis gelirse, Kuran'a arz edin. Uyuyorsa alın, uymuyorsa reddedin." Bu söz Şia tarafından uydurulmuştur. (M.E.Akın)

Hadis, Hadis inkarcılığı ve Hadis inkarcılığının öncülerini anlatan önemli bir konferans.

21 Aralık 2015 Pazartesi

KENDİ BAŞLARINA DERS YAPAN KARDEŞLERE

Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.

  Allah'a hamdolsun ki, O'nun izni, rahmeti ile hidayet yolunu ve hidayet yolunun İmamlarını ve âlimlerini tanıdınız. Ancak şunu bilmeliyiz ki; biz bu ülkede çorak bir ortamda, fakat aklında ve akidesinde birçok karışıklıklar bulunan bir nesilden geliyoruz. Alimlerimizin azlığı ve zayıflığı ilim sahasında ciddi sıkıntılara sebebiyet verdi. Sarığı sakalı ve cübbesi olan olmayan ve Kitap ile Sünnet ilmini bilen de bilmeyen de, iman eden de etmeyen de din hakkında konuşmaya ve hüküm vermeye başladı.

MEMURLUK YEMİNİ

Soru: Memurluk yemini câiz midir? 

Ülkemizde devlet memuru olabilmek için -657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olarak- şu sözler üzerine yemin edilmektedir:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Bu yeminin hükmü nedir? Müslüman bir kimse bu sözler üzerine söz verip yemin edebilir mi? Allâh râzı olsun…

BU BENİM AKİDEM

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle…

Hamd, ancak Allah içindir. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah‘tan başka (ibadet edilmeye layık) ilah olmadığına şehâdet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.

ŞAM VE NUSAYRİLİK

Rasulullah'ın mü'minlerin ahir zamandaki vatanı olarak gösterdiği mübarek Şam topraklarında, hergün onlarca müslüman kardeşimiz katlediliyor. Her gün de soruyoruz kendi kendimize, bu gün rakam ne olacak diye.

Biliyorsunuz; yıllardır bu topraklar Fransızlar ve İngilizler tarafından Esed ailesinin himayesine verilmiş durumda. Ve bu zalim ve kafir ailenin on yıllardır yaptıkları zulme ve baskıya, son 5 yıldır direnen bir avuç Müslüman var ve tarih yazıp, hepimize izzet dersi veriyorlar.

Allah onlardan razı olsun ve onlara güç, kuvvet, yardım ve fetihler versin..

Bu Esed ailesi, dini olarak NUSAYRİLİK denilen bir dine mensupturlar.

EVVÂBÎN NAMAZI NE ZAMAN KILINIR?

Din'in akide konularından bihaber olan cahiller ve özellikle de Tarikat ehli tarafından, ısrarla kılınması tavsiye edilen bir namaz vardır: Akşam namazından sonra kıldıkları "EVVÂBİN NAMAZI". Buna delil getirilen hadis de şudur:

  “Kim akşam namazından sonra altı rek’at nafile namaz kılar ve aralarında da kötü söz söylemezse on iki yıllık ibadet sevâbına denk sevap kazanmış olur.” [Tirmizî, Namaz, 321(435)]

  Peki; hakkında Tirmizî'de hadis bulunan bu namaz, gerçekten Sünnet'le sabit midir?

(RAF'UL-YEDEYN) NAMAZDA ELLERİ KALDIRMA

(Namazda Rükûa Giderken ve Rükûdan Doğrulurken Elleri Kaldırma Sünnetinin Beyânı)

Mukaddime:

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle…

Hamd, -âlemlerin Rabbi olan- Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve Rasûlüdür… Bundan sonra:

DÖRT İMÂMIN AKÎDESİ

MUKADDİME:  

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle…

Hamd, -âlemlerin Rabbi olan- Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve Rasûlüdür…

MÜRTED KİME DENİR?

Mürted; İslam'ı sabit olduktan sonra bir kimsenin şeriatın küfür dediği inanç, söz veya fiillerinden birini işleyerek dinden dönüp kâfir olmasına verilen ıstılahın adıdır.

İçinizden dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirler. (Bakara 217)

Bu ıstılah, asıl itibariyle İslam’ı sabit olduktan sonra İslam dininden çıkanlara kullanılır.

20 Aralık 2015 Pazar

HANGİSİ MÜSLÜMAN?

“Sizce hangisi Müslüman?” adlı bu yazımızda 40 soru sorduk ve bunların cevaplarını düşünmenizi istiyoruz.

1) Sizce, Allah’ın emir ve yasaklarını bırakıp insanların emir ve yasaklarına yönelen ve atalarını böyle bulduğunu söyleyenler mi; yoksa “Allah’a şirk koşan atalarımızdan beriyiz” diyenler mi, Müslüman?

2) Sizce, Allah hüküm koymada başkalarını ortak kılmamışken “bizim de yönetimde bir hakkımız yok mu?” diyerek teşri koyanlar mı; yoksa “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendisidir” diyerek onları red edenler mi Müslüman?

CİHAD FIKHI (Muhtasar)

Mukaddime

Hamd Âlemlerin rabbi olan Allah’a olsun. Ona hamd eder, ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden ona sığınırız. Kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur. Allah’tan başka ilah olmadığına,
tek olduğuna ve hiçbir ortağı olmadığına şahitlik ederim. O ki yüce kitabında şunları söyler:

19 Aralık 2015 Cumartesi

İSLAMDA SAKAL'IN HÜKMÜ

Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu konuda insanları uyarmışlardır.

Sakal Allah Teâlâ’nın insanlar için koyduğu fıtrattan olduğu için bütün peygamberlerin ve onların izini takip edenlerin uygulayageldiği bir amel olmuştur. Sakal bırakmanın gerekliliği sadece Rasulullah aleyhisselam bunu yaptığı için veya insanların geçmişten gelen bir örfü olduğu için değildir. Bu konuda Kur’an ve sünnet bize ışık tutarak sakal konusundaki tutumumuzun ne olduğunu/olması gerektiğini ortaya koymuştur.

İSLAM HUKUKU AÇISINDAN CEHALET KAVRAMI

 1-Giriş:

Son zamanlarda tartışılan en önemli konulardan bir tanesi de “İslam Hukuku Açısından Cehalet Kavramı” ve buna paralel olarak hüccetin (delilin) ikame edilmesi konuları olmuştur. Öyle ki, yerden mantar türer gibi “Cehalet Özürdür”, “Tekfirin Fitnelerinden Kaçış”, “Kadı Değil Davetçiyiz” isimli kitaplar türemiş, sanki tek bir kalemden çıkıyormuş gibi yazarlar aynı şeyleri tekrar edip durmuşlardır. Bu yazılan eserlerde konu ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın bir çok ayeti kerime ve sahih hadisler tahrif edilmiş, sanki vahyi esasların tüm ayrıntıları ile mevcut olduğu böyle bir dönemde, Allah’ın dininden habersiz olmak, cehaleten de olsa Allah’a şirk koşmak mazeretmiş gibi gösterilmeye çalışılmış, Allah’ın dini adına sahih tek bir kelime dahi bilmeyen, yaşamları boyunca hayatlarının her alanında, Allah’a şirk koşan kimseler cehaletleri sebebiyle mazur görülmüş, Allah’ın dinini din edinmeyen bu kimseleri içinde bulundukları durumdan dolayı tekfir eden, kafir ve müşrik kabul eden davetçiler ise harici, tekfirci, fitneci olarak isimlendirilmiştir.

18 Aralık 2015 Cuma

RASULULLAH'IN EMRİ FARZİYET İFADE EDERMİ?

SORU: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bize emrettiği her şey farz mıdır?

Cevabınız evet ise, bununla şu anlamdaki hadisin arasını nasıl bulmalıyız: "Size neyi yasakladıysam, ondan sakının.Size neyi de emrettiysem, ondan gücünüz yettiği kadarını yapın (yerine getirin)." (Müslim)

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

İslâm şeriatında gelen emirler üç türlüdür:

SÜNNETİN HUCCET OLDUĞU ve KUR'ANCILARA CEVAP

SORU: Bizim, sünnete mi yoksa sadece Kur'an'a mı uymamız gerekir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birinci soru, ciddi bir müslümana çok ilginç ve dehşete düşüren bir durum arzetmektedir. Apaçık, gün gibi ortada olduğu ve herkes tarafından kabul edilen ve dînin esaslarından sayılan bir şey nasıl olur da soru sorma konusu olabilir?

FEZAİL KONUSUNDAKİ ZAYIF HADİSLER

Fezâil (faziletler) konusunda rivâyet edilen zayıf hadisler konusunda tavrımız nasıl olmalıdır?

İslâm âlimlerinin, senedi zayıf, fakat metni fazîletli bir amele veya bir duâya teşvik eden hadis konusundaki tavrı.

Hamd, yalnızca Allah'adır.

İslâm âlimleri, fezâil babından sayılan amellerde zayıf hadisle amel edilip-edilmemesi konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bazı âlimler, zayıf hadisle amel etmenin, birtakım şartlara bağlı olarak câiz olduğu görüşüne varmışlardır. Başka âlimler ise, zayıf hadisle amel etmenin câiz olmadığı görüşüne varmışlardır

ADET KANININ KESİLDİĞİ SÜREYİ BELİRLEMEK

SORU: Bir kadın, âdet kanı kesildikten sonra namazı ne zaman kılacağını nasıl belirleyebilir? 
Adet kanının kesildiğine kanaat getirdikten sonra namaz kılmaya başlar da sonra tekrar bir kan veya kahverengi bir sıvı aktığı görülürse, ne yapılması gerekir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

Bir kadın âdet kanı gördüğü zaman, az veya çok olsun, âdet kanı ne zaman kesilirse, o zaman âdetten temizlenmiş olur.Nitekim birçok fakih, âdetin (hayızın) en az süresinin; bir gün ve gece, en fazla süresinin ise, on beş gün olduğu görüşünde ittifak etmişlerdir.

ADET GÜNLERİNİN DIŞINDA ÇIKAN KAN

SORU: Ben, her ay normal olarak dokuz gün âdet görüyorum. Fakat kimi aylarda âdet günlerimin dışında benden kan çıkmakta, ama bu kan, âdet kanına göre çok daha az olmakta ve bu durum bir veya iki gün sürmektedir.
Bu kan geldiği sırada namaz kılmam ve oruç tutmam gerekir mi? Yoksa kaza mı etmem gerekir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Âdet günlerinden sonra fazladan gelen bu kan, rahim damarından gelen ve âdet kanından sayılmayan bir kandır.Bu sebeple âdet günlerini bilen kadının, âdet günlerinde namaz kılmaz, oruç tutmaz, Mushaf'a (Kur'an'a) dokunmaz ve kocası kendisiyle birleşmez. Bu kadın,âdetten temizlendikten ve âdeti kesildikten sonra yıkanırsa,artık temiz hükmünde olur. Bundan sonra bir kan veya sarılık veyahut da bulanıklık görmüş olsa bile, bu âdet kanı sayılmaz.Bu kan, kendisini namazdan (ve diğer ibâdetlerinden) alıkoymayan istihâze (özür) kanıdır.

KOCASIYLA BİRLİKTE NAMAZ KILAN KADININ ÖRTÜSÜ

SORU: Yanımızda başka kimse olmadığı halde kocamla namaz kılarken de örtünmem gerekir mi?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Kadının kocasıyla bile olsa namazdaki hali, namaz dışındaki halinden farklıdır. Zira avret yerinin örtünmesi, ister erkek, isterse kadın için olsun, namazın geçerli olmasının şartlarından olup avret yeri örtülmeden, namaz geçerli sayılmaz.

NAMAZ'IN YERİ VE ÖNEMİ

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Şüphesiz İslâm'da namazın yeri ve önemi çok büyüktür. Hiçbir ibâdet onun konumuna ulaşamaz.

Namazın yüce konumuna ve önemine şu hususlar delâlet etmektedir:

Birincisi:

Namaz, o olmadan ayakta kalması mümkün olmayan dînin direği sayılır.

KADININ YÜZÜNÜ AÇABİLECEĞİ DURUMLAR

SORU: Kadının yüzünü açması ne zaman câiz olur?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Delillerin gösterdiği en tercihli görüş; kadının yüzünü örtmesinin farz olduğudur. Buna göre, genç kadının, fesada yol açmaması için, yabancı erkeklerin önünde yüzünü açmaktan men edilmesi gerekir. Bu hüküm, fitne zamanında daha zorunlu bir hâl alır.

İlim ehli, fesada yol açmaması için haram kılınan bir hüküm, faydası daha fazla olan bir hüküm için mübah kılınır, hükmüne varmışlardır.

TESETTÜR'ÜN VASIFLARI

SORU: İslâmî tesettürde olması gereken vasıflar nelerdir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Hicabın şartları:

Birincisi:

Hicabın, istisnâ kılınan yerlerin dışında bedenin tamamını örtmesi gerekir.

MENZİL TARİKATININ TOPLU GÜNAH ÇIKARMA ÂYİNİ


Bizler Hristiyan değiliz, ALLAH’a tevbe edebilmemiz için kiliseye gidip papazın elini tutmaya ihtiyacımız yok, Çünkü ne ALLAH böyle bir şey emretmiştir ne de ALLAH RASÜLU bize böyle bir şey öğretmiştir.
Bilakis istediğimiz yerde, her yerde HAZIR ve NAZIR olan ALLAH’a ellerimizi açar, pişmanlığımızı dile getirir, özrümüzü diler tevbemizi ederiz. ALLAH’da RASÜLU de bize böyle bir şey öğretmemiştir.

Resimdeki kare aslında bir sömürünün de alameti, dinleri, paraları, duyguları sömürülmüş insanlar ve şirk şirki doğuruyor, bu şirki uyduranlar başka şirke başvuruyorlar, taleb karşılanamayınca vakit kazancı için gördüğünüz üzere ip şirki ortaya çıkmış.

TEVBE ALMA VE GÜNAH ÇIKARMA AYİNİ AMA İSLAMDA TEVBE ALINMAZ, TEVBE EDİLİR.

TASAVVUFTA VAHDET-İ VÜCUD İNANCI

Vahdet-i vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır.

Bu inanış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefenin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler.

17 Aralık 2015 Perşembe

DİYANET VE CAMİ İMAMLARININ ARKASINDA NAMAZ

SORU: Cami imamlarının arkasında namaz kılınırmı?

CEVAP: Hamd, yalnız Allah'adır

“Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonucu Allah'a âittir.” (Hacc 41)

KAFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMAK

 Allah Rasulü (S.A.V.) Medine'ye geldiğinde, onların eğlendikleri iki günlerinin olduğunu öğrendi. "Bu günler nedir?" diye sordu. Dediler ki; "Cahiliyyede bu iki günde eğlenirdik." Allah Rasulü (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Allah bundan daha hayırlı olanı size verdi: Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı." (Ebu Davud-Sahih)

Abdullah b. Ömer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır." ( Ahmed: 2/50-92, 7/142, Ebu Davud Libas: 4031)

BİD'AT NEDİR?

Şer'i anlamı: İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir.

Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir.

Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez.

TASAVVUF

Ashab ve Tabiin döneminde fetihler yapılmış ve İslam toplumuna etnik ve kültürel olarak yeni birçok unsurlar katılmıştır. Bu dönemde yabancı kültürlerden birçok unsurlar zühd akımı mensupları tarafından ilgi görür ve benimsenir. Bu unsurlar daha çok Hint ve İran özellikleri taşımaktadır. Bu akımın belirginlelip revaç bulduğu yerin Arap yarımadasının uç bölgesi olan ve Hindistan-İran-Arabistan’ın kavşak yeri sayılan Basra ve Kufe gibi yerlerin olması da dikkat çekicidir. Hatta öncekileri ve sonrakileriyle, çok azı dışında tasavvuf meşhurlarının acem milletlerden ve özellikle İran menşeli olması da dikkat çekicidir. Burası, Arabistan’ın kalbi olan Mekke ve Medine’den çıkan Müslümanların Hint ve İran kültürü ile karşılaştıkları, hatta Irak ve İran’ın fethi için ilk savaşların yapıldığı yerlerdir. Tabiri caizse, hak kültürü ile batıl kültürünün buluştuğu ve iç içe olduğu bir yerdir. Çok geçmeden fetihler genişleyecek ve Türk kültür unsurları da bu karışıma dahil olacaktır.

16 Aralık 2015 Çarşamba

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-6- (Mezhep Alimlerinin İctihatları)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair
MEZHEP ALİMLERİNİN İCTİHADLARI 

Hanefi Alimlerinin Gorusleri 

a) Ahmet b. Ali Er-Razi Ebu Bekir el-Cessas soyle dedi: “Allah (c.c) soyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Eger kufru imana tercih ediyorlarsa babalarinizi ve kardeslerinizi dostlar edinmeyiniz. Sizden her kim onlari dost edinirse iste onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe: 23)

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-5- (Şüphelere Cevaplar)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair
ŞÜPHELERE CEVAPLAR

Birinci Suphe Hatib b. Ebi Beltea Hadisesiyle Ilgili Suphe: Batil ehli, muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur olmadigini ispat etmek icin Hatib b. Ebi Beltea (r.a)’nin, Rasulullah (s.a.s)’in Mekke’ye gelecegini haber vermek icin Mekke musriklerine mektup yazdigi hadiseyi delil gosterdiler.

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-4- (Tarihten Deliller)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair
TARİHTEN DELİLLER 

Islam tarihinin degisik donemlerinde, kendilerinin musluman olduklarini iddia eden bir takim kimselerin muslumanlara karsi kafirlere yardim ettikleri gorulmustur. Bu donemlerde yasayan Islam alimleri muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin hukmunu aciklamislardir. Bunlarla ilgili tarihten bazi ornekler:

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-3- (Sahabe Sözleri ve Kıyas'tan Deliller)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair 
SAHABE SÖZLERİNDEN ve KIYAS'TAN DELILLER 

Muslumanlara karsi kafirlere yardim eden kisinin kufre girdigine dair sahabelerden cok rivayetler vardir. Bunlardan bazilari şöyledir:

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-2- (Sünnetten Deliller)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair 
SÜNNETTEN DELİLLER


Birinci Delil: Ali (r.a)’den (fetih gazvesinde) soyle dedigi rivayet olunmustur: “Rasulullah (s.a.s) beni, Zubeyr’i ve Mikdad’i gorevlendirdi ve soyle dedi: “Hah’da bulunan agaclik yere gidin. Orada bir cariye ve o cariyede bir mektup bulunmaktadir. Onu ondan alin ve bana getirin.” Ali (r.a) soyle devam etti: “Hemen atimiza binip agaclik yere hizlica gitmek icin yola ciktik. Oraya varinca cariyeyi bulduk ve ona “mektubu cikart” dedik. Cariye: “Bende mektup yoktur” dedi. Biz ona: “Eger mektubu cikartmazsan mektubu aramak icin elbiselerini cikartiriz” dedik. Bunun uzerine cariye mektubu sac orgusunun icinden cikartti.

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-1- (Ayetten deliller)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!!   

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardim Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair 
KUR'AN'DAN DELİLLER 

Kur’an’i Kerim’de müslümanlara karsı kafirlere yardim etmenin büyük küfür olduğunu gösteren çokça delil vardır. Bu delillerden bazıları sunlardır: 

Birinci Delil: Allah (c.c) soyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez.” (Maide: 51) Bu ayet kafirlere yardim etmenin ve onlara destek olmanın buyuk küfür olduğunu apaçık göstermektedir.

15 Aralık 2015 Salı

RASULULLAH VE İSA (a.s) IN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLAMAK

SORU: Müslümanlar, Allah'ın peygamberi Muhammed -aleyhissalâtu vesselâm-'ın doğum gününü kutladıkları gibi, Allah'ın peygamberi İsa -aleyhisselâm-'ın doğum gününü (noel)niçin kutlamıyorlar?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

İsa -aleyhisselâm-'ın, Allah Teâlâ'nın, İsrailoğullarına gönderdiği bir nebi ve resûl olduğuna îmân etmek, Allah'a ve elçisine îmândandır. Buna göre bir kimse, Allah'ın bütün elçilerine îmân etmezse, îmânı geçerli olmaz.

NEVRUZ BAYRAMI KUTLAMASI


SORU: Ben, Nevruz bayramını kutlamanın haram olup-olmadığını sormak istiyordum. Çünkü ben, Farslıyım (İranlıyım) ve (her yıl) bu bayramı kutlamaktayım. 
Yine bizler, Nevruz bayramında büyük bir sofra kurmaktayız ve bu sofranın üzerine de Kur'an-ı Kerim koymaktayız. 
Buna göre Nevruz bayramını kutlamak haram mıdır? Yoksa değil midir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

Nevruz: Aslı Farsça bir kelimedir. Arapçalaştırmış şekli, Neyruz'dur. Nevruz'un anlamı; yeni gün demektir.

Nevruz bayramı, Fârislerin (Perslerin) bayramlarından birisidir ve onların en büyük bayramı sayılır.Bu günü bayram olarak ilk defa kutlayan kişi, Perslerin ilk krallarından olan Cemşid'dir (Cemşâd diyen de olmuştur).

SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLAMASI

SORU: Sevgililer Günü'nü kutlamanın hükmü nedir?
CEVAP: Hamd, Allah'adır.
Birincisi:
Sevgililer Günü, câhilî eski Roma bayramıdır. Romalılar hıristiyan oluncaya kadar bu günü kutlamaya devam etmişlerdir. Sevgililer Günü, milattan sonra 14 Şubat 270 yılında hakkında idam kararı verilen Saint Valentine (Aziz Valentin)[1] adıyla bilinen papaz ile bağlantılıdır. Kâfirler bu günü hâlâ kutlamaya ve bu günde her türlü fuhuş ve çirkinlikleri yaymaya devam etmektedirler.

AHMED B. NASR EL-HUZAİ

İmam Ahmed bin Nasr el-Huzai

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Ahmed bin Nasr el-Huzai (şehid alim)

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat selam Muhammed’in s.a.v. muvahhid Sahabelerin ve Müslümanların üzerine olsun.

Bundan sonra:

İmam Ahmed bin Nasr el-Huzai, İmamların imamı

Hafız İbni Kesir’in anlattığı gibi: Hafız İbni Kesir r.h. el-Bidaye ve en-Nihaye adlı eserinde şöyle demiştir:

SARİHU'S-SÜNNE

Sarihu’s Sunne – Taberi (224 – 310)

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

Sarîhu’s Sunne "Apaçık Îtikad"

(( Sünnet’in Aslı – Îtikadın Esası ))

Kıraat İmamı – Hadis İmamı – Şeyhulislam – Tevhid’in Savunucusu

İmam Muhammed bin Cerir et-Taberî

(Meşhur Tefsir’in Yazarı)


Mukaddime – Önsöz

Hamd tek olan Allah’a olsun. Salat ve selam, ahir zamanın Peygamberi olan Allah Rasulu Muhammed bin Abdullah’a olsun.

Bundan sonra:

İmam Muhammed bin Cerir et-Taberî, mükemmel olan ilmi seviyesi ile herkes tarafından bilinmektedir. Tefsiri ile çok meşhur olmuştur.

USULU'S-SÜNNE

Usulu’s Sunne – Humeydi 

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

Usulu’s Sunne ” Sünnet’in Aslı – Îtikadın Aslı ”

Hafız İmam Muhaddis Şeyhulislam Ebu Bekir Abdullah bin ez-Zubeyr

el-Humeydî, Hicri 219. yılda vefat etmiştir.

-”İslam adına uğraşmada ve Müslümanlara nasihat etmede, Humeydî’den daha iyisini görmedim ”

(İmam Yakub bin Sufyan el-Fesevî – Tabakat-uş Şafiiyyîn, İbni Kesir 139.s. Sekafet bsk.)

 -”Ben Hicaz’da olduğum sürece, Ahmed (bin Hanbel) Irak’ta olduğu sürece, İshak (bin Rahuyeh) de Horasan’da olduğu sürece, bizi hiç kimse yenemez ”

(İmam Humeydî – İslam Tarihi, Zehebi 5.clt. 342.s. Garb bsk.)

İFFET SIHHATTEN ÖNCEDİR

"İffetimiz Sıhhatimizden Öncedir"


MÜCAHİDE'YE HİTAP

Mücahide; Mücahid Hanımı
بسم الله الرحمن الرحيم

Kuluna kâfi gelen Allah’a hamdolsun, Muhammed Mustafa’ya salât ve selam olsun.

Bundan sonra;

Ey Mücahide bacım! Ey gariplerden olan bacım! Ey ahiret hayatını dünya hayatına tercih eden kadın! Ey Mücahit hanımı! Allah (azze ve celle)’ye hamd olsun ki sen diğer kadınlardan farklısın. Sende kocan gibi mücahitsin. Sen kahramansın ve Allah (azze ve celle)’nin askerlerinden bir askersin.

14 Aralık 2015 Pazartesi

TASAVVUF GERÇEĞİ

Tasavvuf ve Tarikat gerçeği

(Ebu Musab el-Muhacir'in "Kimin Dinini Yaşıyorsun" adlı kitabından alıntıdır)

Tarikatlerde şeyh herşeydir. O hem insanı kamil dir ve hakikat-i Muhammediye yi temsil eder. Hem kutup , hem gavstır. Mürit, Allah ile bitecek işin, ancak şeyhin araya girmesi ile olacağına inanır.

Tarikatçılara göre; “şeyhin bakışı kalp hastalıklarına şifadır. Yüzünü göstermesi, manevi hastalıkları giderir… Onun irşadı güneş gibidir. Kendi istemeden her şeye feyzini yağdırır…”

Tarikatçılara göre şeyh, müritle Allah arasında vasıtadır. Ondan yüz çevirmek Allah’tan yüz çevirmektir. Mürit inanır ki, şeyhini nerede düşünse, ruhaniyeti orada hazır olur. Yine inanır ki, şeyhin ruhani tasarrufları Allah’ın tasarruflarıdır.

KUR'ANCILIK AKIMINA REDDİYE

Nübüvveti inkar projesi olarak kur'ancılık akımı. 

Hadis ve müdafası konusunda  oldukça başarılı çalışmalara imza atan Mehmet Emin Akın'ın, kur'ancılık akımına karşı gerçekleştirdiği faydalı bir konferans.


ASTRONOMİ'YE GÖRE ORUÇ TUTMAK

SORU: Başında ve sonunda orucu astronomi hesaplarına göre tutmak câiz midir, yoksa hilali görmek mi gerekir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

İslâm dîni, bir kolaylık ve hoşgörü dînidir. Bu dînin hükümleri, hem cinlere, hem insanlara, âlimlerine, okuma-yazma bilmeyenlerine, şehirlilerine ve köylülerine, kısacası bütün farklı sınıfların hepsini kapsar. Bu sebeple Allah Teâlâ onlara ibâdet vakitlerinin girmesi ve çıkması için herkesin bilebileceği bir takım emâreler belirlemiştir.

KÜLTÜREL HEYKELLERİN KIRILMASI

SORU: İslam’da, heykellerin kırılması gerekir mi? Bunlar, insan kültür ve medeniyetinden olsalar bile durum aynı mıdır? Sahabe, bazı yerleri fethettikleri zaman niçin orada gördükleri heykelleri kırmadılar?

CEVAP: Hamd, Allah’a mahsustur.

Kurân ve sünnette gelen deliller, putların kırılması gerektiğine delalet etmektedir. Bu delillerden bazıları şunlardır:

1- Ebul-Heyyâc el-Esedi’den rivâyet olunduğuna göre O şöyle dedi:

"Ali b. Ebi Tâlib -Allah ondan razı olsun- bana şöyle dedi:

“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in beni görevlendirdiği şey ile seni de görevlendireyim mi?

" أن لا تدع تمثالا إلا طمسته ، ‏ولا قبراً مشرفا إلا سويته "

"Kırılmamış hiçbir heykel, düzlenmemiş hiçbir kabir bırakma!"[1]

RASULULLAH'TAN ŞEFAAT İSTEMEK

SORU: "Şefaat yâ Muhammed!" "Şefaat ya Rasulallah" demek şirk midir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

“Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den veya O’nun dışındaki ölülerden şefaat talep etmek, câiz değildir. İlim ehline göre bu davranış, büyük şirktir. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- vefat ettikten sonra hiçbir şeye sahip değildir.

Oysa Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

(( قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا)) [ سورة الزمر الآية:44 ]

"(Ey Nebi!) De ki:Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."[1]

ÖLÜYE FATİHA OKUMAK

SORU: Fatiha sûresi okuyup sevabını ölüye bağışlamanın hükmü nedir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Fatiha ve Kur’an’dan başka bir sûreyi okuyup sevabını ölülere bağışlamanın dînde hiçbir delili yoktur. Bundan dolayı bunun terk edilmesi gerekir. Çünkü ne Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den, ne ashâbından -Allah onlardan râzı olsun- buna delâlet eden hiçbir şey nakledilmemiştir. Fakat müslümanların ölülerine duâ etmek, fakirlere ve yoksullara iyilikte bulunmak sûretiyle onların adına sadaka vermek (tasaddukta bulunmak), meşrû kılınmıştır.Kul, bu amelleri vesile kılarak Allah Teâlâ’ya yakınlaşır ve Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in şu sözü gereği, bu amellerin sevabını, babasına veya annesine veyahut da ölmüş ya da hayatta olan başka kimselere bağışlayabilir:

KADIN'IN KOCASINDAN HABERSİZ TASADDUK ETMESİ

SORU: Bir kadın, kocasının haberi olmadan evin nafakasından tasaddukta bulunabilir mi?

Benim kocam, her ay bana ve kızlarıma harçlıklarımızı veriyor. Ben de bu harçlıktan belli bir miktarını, kocama danışmadan sadaka olarak veriyorum.
Bu davranışım câiz midir? Yoksa ona dönüp bu maldan tasaddukta bulunmama izin verip-vermemesini ona sormam mı gerekir?

HAYATTA VEYA ÖLMÜŞ BİRİSİ İÇİN KUR'AN OKUMAK

SORU: Hayatta olan veya ölen birisi için Kur'an okumanın hükmü

Benim okuma-yazma bilmeyen bir annem var ve ona iyilik yapmak istiyorum. Çoğu zaman okuduğum Kur'an'ın sevabını ona bağışlıyorum. Fakat bu davranışın câiz olmadığını işitince böyle yapmaktan vazgeçtim ve onun adına tasaddukta bulunmaya başladım. Annem şimdi hayatta ve yaşıyor. Hayatta olsun veya ölmüş olsun, annemin adına sadaka versem (tasaddukta bulunsam), bu sadakanın sevabı ona ulaşır mı? Yoksa sadece duâ mı ona ulaşır?

KIYÂMET'İN KÜÇÜK VE BÜYÜK ALÂMETLERİ

SORU: Kıyâmet gününün küçük ve büyük alâmetleri nelerdir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Kıyâmet gününün alâmetleri, kıyâmetin kopmasından önce vuku bulan ve kıyâmetin yakın olduğunu gösteren işâretlerdir. Âlimler, kıyâmetin, küçük ve büyük olmak üzere iki türlü alâmetleri olduğunda ittifak etmişlerdir.Küçük alâmetleri, -genellikle- kıyâmetten uzun bir süre önce vuku bulur.Bu alâmetlerin kimisi vuku bulmuş ve bitmiş, kimisi tekrar edip durmakta, kimisi ortaya çıkmamış, ama ortaya çıkmaya ve devam etmeye başlamış, kimisi de şimdiye kadar henüz ortaya çıkmamıştır. Fakat bunlar, her söz ve fiilinde doğru olan ve Allah Teâlâ tarafından da tasdik olunan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haber verdiği gibi mutlaka vuku bulacaktır.

Kıyâmet gününün büyük alâmetlerine gelince, bunlar, kıyâmetin yaklaştığını ve o büyük günün vuku bulmasına az bir zamanın kaldığını gösteren önemli olaylardır.

AKİDE VE MENHEC

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a salât ve selam onun Resulüne, ehline, sahabesine ve onu tüm dost edinenlerin üzerine olsun.

Bundan sonra;

1-Bizler, Allah’ın dışında bir ilah olmadığına, onun dışında hak bir mabudun olmadığına inanıyoruz. Kelime-i tevhidin O'na sabit kıldığı bütün hususları O'nda sabit kılıyor, şirk ve ortaklığı O'ndan nefyediyoruz. Ondan başka hak bir ilahın olmadığına ve hiçbir ortağının bulunmadığına şahitlik ediyoruz. Bu din; ilk, son, açık ve gizli olan dindir. Kim bunu söyler, şartlarına bağlı kalır ve gereğini yerine getirirse o Müslümandır. Kim bunun şartlarını yerine getirmez veya bunu bozan unsurlardan birini yaparsa o Müslüman olduğunu iddia etse de kâfirdir.

12 Aralık 2015 Cumartesi

TEVBE

(Ebu Musab el-Muhacir'in "Kimin Dinini Yaşıyorsun" adlı kitabından alıntı)

Tevbe sözlükte: Asla geri dönmek demektir.

Tevbe ıstılahta: Günah işlemekten vazgeçmek, bir daha yapmamak üzere karar vermek, kul hakkı varsa helalleşmek ve Allah’a affı için yönelmektir.  Kulun günahını itiraf edip ve ondan pişmanlık duyup bir daha yapmamaya karar vermesidir.

Makbul olan tevbe Nasuh tevbedir, yani sadakatle, azimle yapılmış tevbe. Tevbe yapılan işin çirkinliğini, kötülüğünü kalbinde hissedip, ondan tiksinerek vazgeçmektir. Yapılan hata, mala, cana zarar veriyor, insanlara karşı ayıp oluyor diye terk ediliyor ise bu, tevbe değildir. Tevbe Rabbinin yasaklarını çiğneyip yahut emirlerine karşı gelip, düşülen hatayı terk etmek, Allah’a dönmek, O’nun affını ve bağışlamasını beklemek, o hataya bir daha dönmemektir.

MUHAMMED ÖZKILINÇ'TAN CUMHURBAŞKANI ve BAŞBAKAN'A AÇIK MEKTUP! ve OY KULLANMAK

Öncelikle hak uğruna halk için yorulmak bilmeden yapılan çalışmalardan, gösterilen çabalardan dolayı Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’a teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu çalışmalar sonucu memleketin birçok badirelerden selametle çıkması ve neredeyse her sahada çağ atlanması aklıselim her vatan evladının malumudur. Emeği geçen tüm idareci, siyasetçi, STK lar, özel ve tüzel kurum ve kuruluşlara yürekten şükranlar, takdirler ve başarılarının devamı için yürekten dualar olsun.
Ancak bir yerde hayat varsa orada sorunlarda olacaktır. Bu sorunların telafisi için her birimize düşen görevler vardır elbette. Yapıcı uyarılar, özeleştiriler, çözüm için yapılacak teklifler vb. tüm dostane yaklaşımlar, bu kabilden olumlu ve teorik de olsa birer katkıdır.

                                          Molla Muhammed olarak bilinen, Muhammed Özkılınç

NURETTİN YILDIZ'A REDDİYE

Saraylarda ümmetin meselelerini konuşup halledenler, cihad meydanlarında bulunan mücahitlere dil uzatıyorlar.



Nurettin yıldız'ın şii, alevi, sofi tarikat şeyhine övgü ve dua dolu sözleri.



İRAN VE İSRAİL'İN SAHTE DÜŞMANLIĞI



Tarihinde hiçbir Kafir bir devletle savaşmayan İran gerçeği!

2005 yılında; Ortadoğu’da İran ile İsrail arasında savaş senaryoları yazıldı çizildi.  Tv’lerde GAzetelerde yıllardır  hep okumusuzdur izlemişizdir….

6 yıl geçti. Birileri bu tuzağa yürüyor. Hadi bir savaş çıktı diyelim kesinlikle ve kesinlikle bu savaşın sonunda İran sınırlarını korurken, sahte mollalar rejimlerinin altyapısını güçlendirecek; batı silah ve nükleer pazarını palazlandıracak; İsrail sınırlarını genişletecek ve Türkiye ortada kalmış durumda gözükecek Allah muhafaza belkide küçülecektir.

ŞİİLİK VE İRAN'IN SAPKINLIKLARI



İran’ın resmi devlet ideoloji olarak başını çektiği Şii mezhebine dair kamuoyunda oldukça yanıltmalar ve yanlış yönlendirmeler söz konusu.

1979 Fransa ve Amerika Destekli İran’daki Humeyni devrimi ile aslında Müslümanlar arasında vahdetin temin edildiği, Sünni-Şii arasında farkın olmadığı gibi sloganlar ile tüm dünyada sahte bir birliktelik rüzgarları estirildi.

Oysa başta Humeyni olmak üzere hiçbir Şii’nin , düşüncesini şekillendiren temel mezhep eserlerini, alimlerini ve kitaplarını inkar ettiğini, bunların içeriğini kabul etmediğini, yeni bir şey getirdiğini hiç kimse söyleyemez! Bu inkarı mümkün olmayan; ancak üstü son derece sinsi şekilde belirli çıkarlar doğrultusunda gizlenmeye çalışılan hakikat yeniden açığa çıkartılmalıdır...

Muasır Alimlerin Cehaleti Mazeret Görmesi Şüphesi

Burada değineceğimiz şüphe ise bazı çevrelerin dillendirdiği "Muasır Alimler" şüphesidir. Bu şüpheyi devamlı surette gündemde tutmaya çalışan kimseler aslen sahih tevhid inancına sahip olan çevrelerdir. Kitabımızın başından beri "Kendisini selefe nispet edenler", "İrca ehli", "Muasır Mürcie" olarak söz konusu ettiğimiz kimselerden akîde ve menhec olarak bütünüyle farklıdırlar. Ancak "Cehalet Özrü" konusundaki tavır, ahlak ve söylemlerinin İrca ehli ile birebir benzerlik arzetmesi, iddialarını ispat edebilme adına asli menheclerine sırt dönmeleri, alimlerin sözleri ile delil getirirken bir kısmını alıp diğer kısmını görmezden gelmeleri sebebiyle bu kitabımızda onların şüphelerine de yer vermemizi gerekli kılmıştır.

DÖRT KAİDE

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… Allah (Subhanehu ve Tealâ) seni taatine yöneltsin! Ey kardeşim bil ki İbrahim (aleyhisselam)’ın dini olan Haniflik, ihlâs içerisinde yalnızca Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya ibadet etmektir.

Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:    “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (51 Zâriyat/56)

Eğer Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın seni, yalnızca kendisine ibadet etmen için yarattığını anladıysan ibadetin, tevhid olmaksızın ibadet olarak isimlendirilemeyeceğini de anlamış olursun. Tıpkı taharetsiz (abdestsiz) namaz olmayacağı gibi… Nasıl ki necaset tahareti fesada uğratırsa aynı şekilde şirk de ibadetleri fesada uğratır. Dolayısıyla sen şirkin ibadetleri geçersiz kıldığını, amelleri boşa çıkardığını ve sahibini ebedi cehenneme mahkûm ettiğini idrak ettiğin zaman hiç vakit kaybetmeden mahiyetini öğrenmeye çalışmalısın ki böylelikle Allah (Subhanehu ve Tealâ) seni kendisine şirk koşmaktan ve kötü akıbetten korusun.

İSLAMDA KADININ MAHREMLERİ, KADINLAR ARASINDA ÖRTÜNÜN SINIRI VE KURALLARI

Allah Subhanehu ve Teala kadınların değerlerini yükseltmek, sıradan olmalarını ve hayasızlıklarını engellemek ve toplumları rezilliklerden korumak için hicabı kadınlara farz kılmıştır. Bundan dolayı kadınlar için örtünmek ve açılıp saçılmayı gerektirecek şeylerden korunmak esastır.

Hal böyle olunca İslam, kadınlara elbiselerini başlarından aşağı indirmelerini, mahremlerinden [1] başka kimselere ziynetlerini göstermemelerini, evlerinde oturmalarını emretmiş ve cahiliyedeki gibi açılıp saçılmaktan nehyetmiş, erkeklerle baş başa kalmayı, onlarla içli dışlı olmayı ve mahrem olmadan sefer etmeyi yasaklamıştır. Bunların hepsi kadınları ve erkekleri fitnelerden ve toplumları çöküşten korumak içindir.

İSLÂM’İ DÜĞÜN

SORU: İslami düğün nasıl olmalı?

CEVAP: Allah'a hamd, Rasûlüne salat ve selam olsun.

Gönderilmiş olduğumuz dünya semasında Müslümanlar olarak her daim imtihan edilmekteyiz. Bu imtihanlar bazen maddiyatımızla bazen de maneviyatımızla alakalıdır. İman eden bir kul aslında imtihanlara edilmeyi kabul etmiştir. Çünkü iman; beraberinde nefse ve nefsin kötü isteklerine karşı mücadeleyi gerektiren bir olgudur. Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlar ‘iman ettik’ demekle kurtulacaklarını mı sandılar? Andolsun biz onlardan öncekileri imtihandan geçirmişizdir.” (Ankebut: 29/2-3)

11 Aralık 2015 Cuma

Muâviye b. Ebu Süfyân (r.a)

Ehl-i Sünnet’in sahâbe hakkındaki bu yolu istisnasız bütün sahâbîleri içermektedir. Muâviye radiyallâhu anh de hiç kuşkusuz babası Ebû Süfyân b. Harb, annesi Hind bnt. ‘Utbe ve erkek kardeşleri Yezîd b. Ebî Süfyân ve ‘Utbe b. Ebî Süfyân radiyallâhu anhum ile birlikte bu sahâbîlerden olma şerefine nail olmuştur. Bacısı Ümmü Habîbe radiyallâhu anhâ ise Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in mübarek eşleri ve müminlerin annesi olması hasebiyle Muâviye radiyallâhu anh,Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kaynı olmuştur. Yine Muâviye radiyallâhu anh “müminlerin dayısı”[i], Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in “vahiy kâtibi” ve “müslümanların halifesi” olarak ayrıca bir yere sahiptir.

FİTNELER VE KIYAMET ALÂMETLERİ

(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadislerden)

Zeynep bt. Cahş’ın (r.ah.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir kere uykusundan: “Allah’tan başka ilah yoktur. Vukuu yaklaşan şerden dolayı vay Arab’ın haline! Bugün Ye’cüc ve Me’cüc seddinden şu kadarı açıldı” diyerek uyandı. Süfyan eliyle on işareti yapmıştır. Ben: Ey Allah’ın Resulü! İçimizde bunca iyi kimseler varken biz helak olur muyuz? dedim. Allah Resulü! “Evet. Pislik ve kötülük çoğaldığı zaman” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5128

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber’in (a.s.): “Bu gün Ye’cüc ve Me’cüc seddinden şunun gibi bir delik açıldı” buyurdu. Ravi Vuheyb, eliyle doksan işaretini yapmıştır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5130

MÜNAFIKLARIN SIFATLARI VE HÜKÜMLERİ

(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadislerden)

Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle anlatır:Biz Allah Resulüyle birlikte bir sefere çıktık. Bu seferde halka bir kıtlık isabet etti. Bunun üzerine Abdullah b. Ubey arkadaşlarına: Allah Resulü’nün yanında bulunan kimseleri beslemeyin ki etrafından dağılıp gitsinler dedi.Ravi Züheyr: Bu “havlehu” kelimesini mecrur okuyanın kıraatıdır dedi. Ubey devamla: Eğer Medine’ye dönersek andolsun kuvvetli olan, en hakir olanı muhakkak oradan çıkaracaktırdedi. Ben hemen Peygamber’e geldim ve bu sözleri kendisine haber verdim. Peygamber, Abdullah b. Ubey’e adam gönderip bunu kendisinden sordu. Ubey, bunu söylemediğine var kuvvetiyle yemin etti ve: Zeyd, Allah Resulüne yalan söylemiş dedi. Onların söyledikleri şeyden gönlüme şiddetli bir hüzün düştü. Nihayet Allah beni tasdik ederek: Münafıklar sana geldiği zaman…suresini indirdi. Sonra Peygamber onları kendileri için istiğfar etmeğe davet etti de onlar başlarını çevirdiler. Bir de şu ayet indi: Onlar dayanmış keresteler gibidirler.Zeyd: Onlar en güzel adamlardı dedi.

Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4976
Cabir’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.), Abdullah b. Ubey’in kabrine geldi. Onu kabrinden dışarı çıkardı. İki dizi üzerine koydu. Onun üzerine tükürüğünden üfledi ve ona gömleğini giydirdikten sonra “Allah en iyi bilir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4977

KIYAMET, CENNET VE CEHENNEMİN SIFATI


(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadislerden)

Ebu Hureyre’den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde iri cüsseli, semiz bir kişi gelir. Fakat Allah yanında, bir sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmayacaktır.” Şu ayeti okuyunuz: Biz de onlar için hiç bir tartı tutmayacağız.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4991

Abdullah b. Mesûd (r.a.)
Hz. Peygamber’in huzuruna bir alim geldi ve: Ey Muhammed! yahut da: Ey Ebu’l-Kasım! Hiç şüphesiz yüce Allah Kıyamet gününde gökleri bir parmağında, yerleri bir parmağında, bütün dağları, ağaçları bir parmağında, suları ve toprakları bir parmağında, diğer mahlukları da bir parmağında tutacak. Sonra onları sallayarak: Melik benim! Melik benim! buyurur dedi. Allah Resulü (a.s.), alimin söylediklerine şaşarak onu tasdik olmak üzere güldü. Sonra şu ayeti okudu: Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Halbuki Kıyamet günü bütün yer onun bir elindedir. Gökler de onun sağ elinde dürülmüştür. Tenzih ederim; O, onların koştukları ortaklardan münezzehtir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4992

CENNET, CENNET NİMETLERİ VE CENNETLİKLERİN SIFATI


(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadislerden)

Ebu Hureyre’den (r.a.) nakledildiğine göre:
Peyamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu.” Allah’ın kitabında bunu tasdik eden delil şu ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler saklandığını hiç kimse bilemez.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5050

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.): “Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürür” buyurduğunu rivayet etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5054

İKRAH-AZİMET-RUHSAT

Bugün ikrah kavramı ve bu kavrama dair tasarruflar noktasında insanlar üç gruba bölünmüşlerdir. İnsanlardan bir kısmı her türlü baskıyı ve zorlamayı ikrah sınırlarına sokarak büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Öyle ki birkaç kuruş dünyevi menfaat adına her türlü küfür söz ve amellerinin işlenmesine ikrah adı altında ruhsat vermektedirler. Diğer taraftan bazı kimseler ise, ikrah kavramını tamamen kendi düşüncelerine göre şekillendirmeye kalkmışlar, kendi kanaatlerine göre her ihtilafı iman küfür meselesine dayandırmışlar ve müslümanları tekfir etmişlerdir. Vasat ümmet olma özelliğini kaybetmeyenler ise bu hususta islam alimlerinin sözlerine değer vermişler ve ikrah hakkındaki görüş ve tutumlarını buna göre şekillendirmişlerdir.

Bununla beraber elbette herkes kendisinin hak yolda, doğru görüş üzerinde olduğunu iddia etmektedir. O halde burada ikrah kavramı hakkında islam alimlerinin sözlerine ve tanımlarına ihtiyaç duyulmaktadır.

KELİME-İ ŞEHÂDETİN KABULÜNÜN ŞARTLARI

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Kelime-i Şehâdet'in birçok şartları vardır.

Birinci Şart: İLİM

Bunun anlamı: Cehâletle bağdaşmayan, cehâlete aykırı olan ve nefy (red) ve isbât (kabul) yönünden lâ ilâhe illallah'ın anlamını bilmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
فاعلم أنه لا إله إلا الله [ سورة محمد الآية: ١٩ ]

“(Ey Muhammed!) Bil ki, (göklerde ve yerde) Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur.Hem kendin, hem de erkek ve kadın mü’minlerin günahlarının bağışlanmasını dile. Allah, (gündüzleri uyanıkken) dolaştığınız yeri de, (geceleri uyurken) duracağınız yeri de bilir.”Muhammed Sûresi: 19

Duâ için ne zaman ellerimizi kaldırmalıyız ve ne zaman kaldırmadan duâ etmeliyiz?

SORU: Nâfile namazdan sonra da duâ için ellerimi kaldırabilir miyim?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Duânın bir ibâdet olduğu, bilinmesi gereken şeylerden birisidir.Hiçbir ibâdeti delil olmadan yapamayız. Elleri kaldırma konusunda aslolan, bunun duâ ile birlikte olmasıdır. Ancak duâ, başka bir ibâdetin içinde ise, bu takdirde elleri kaldırmak, o ibâdette fazla bir fiil sayılır.
Bunun örneği: Namaz, hutbe, tavaf, sa'y ve benzeri gibi...

Namazın her yerinde duâ vardır.Örneğin namaza başlarken, rükûya varırken, rükûdan doğrulurken, iki secdede ve iki secde arasında otururken duâ vardır.Fakat bir kimse, bu zikredilen yerlerde duâ için ellerini kaldırırsa, bir bid'at getirmiş olur.Aynı şekilde Cuma günü minberde duâ ederken elleri kaldırmak da böyledir. Ancak istiskâ hâli bunun dışındadır (yağmur isterken elleri kaldırmak sünnetir.)

Kar ve yağmur, Cuma namazını terk etmeyi mübah kılar mı?


CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

Sünnette, yağmur veya kar mazeretinden  dolayı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Cuma namazını terk ettiğine dâir hiçbir şey gelmemiştir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, sadece yolculuk halinde Cuma namazını terk etmiştir.

İkincisi:

Sağanak yağmur yağması veya soğuk rüzgâr esmesi veyahut da insanlara eziyet veren ve Cuma namazına gitmeleri, kendilerine zor ve meşakkatli gelen karın yağması durumunda, Cuma ve cemaat namazını terk etmek câizdir.

Nitekim İbn-i Abbas'ın -Allah ondan ve babasından râzı olsun- şu hadisi buna delildir:
((قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا لِمُؤَذِّنِهِ فِي يَوْمٍ مَطِيرٍ: إِذَا قُلْتَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ فَلا تَقُلْ حَيَّ عَلَى الصَّلاةِ، قُلْ: صَلُّوا فِي بُيُوتِكُمْ، فَكَأَنَّ النَّاسَ اسْتَنْكَرُوا، قَالَ: فَعَلَهُ مَنْ هُوَ خَيْرٌ مِنِّي، إِنَّ الْجُمْعَةَ عَزْمَةٌ، وَإِنِّي كَرِهْتُ أَنْ أُحْرِجَكُمْ فَتَمْشُونَ فِي الطِّينِ وَالدَّحَضِ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

CUMA NAMAZINI TERK ETMEK

SORU: Cuma namazını terk etmenin hükmü ve cezâsı nedir?

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Cuma namazını kılması kendisine farz olan kimsenin, özürsüz olarak Cuma namazını terk etmesi (kılmaması) büyük günahlardandır.

Kim, özürsüz olarak üç Cuma namazını terk ederse, kalbi mühürlenir ve gâfillerden olur.
Nitekim Ebu Hureyre ve Abdullah b. Ömer'den -Allah ikisinden de râzı olsun- nakledildiğine göre onlar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i minberinin üzerinde şöyle söylerken işittiklerini rivâyet etmişlerdir:

10 Aralık 2015 Perşembe

İMAM EBU HANİFE

İmam Âzam (büyük Imam) lâkabiyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meshur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müctehid ve fikihta Hanefi mezhebinin imami.

Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yilinda dogdu. Numân ve ailesinin Arap olmadigi kesindir; onun Farisi veya Türk oldugu seklinde degisik görüsler vardir. Dedesi Zûta, Teym b. Sa’lebeogullari kabilesinin âzatlisi olup, Hz. Ali zamaninda Kâbil’den Kûfe’ye gelerek; orada yerlesti. Zûta’nin oglu Sâbit de Kûfe’de ipek ve yün kumas ticaretiyle ugrasti. Islâm’in hâkim oldugu bir ortamda yetisen Numân b. Sâbit küçük yasta Kur’ân-i Kerîm’i hifzetti. Kirâati, yedi kurrâdan biri olarak taninan Imam Âsim’dan aldigi rivâyet edilir (Ibn Hacer Heytemî, Hayratu’l Hisan, 265) Numân gençligini ticaretle geçirdikten sonra Imam Sa’bî (20/104)’nin tavsiye ve destegiyle ögrenimine devam etti.

İMAM ŞAFİ

Safiî mezhebinin öncüsü ve müctehid imamlardan biri.

Hicrî 150/Miladî 767 yilinda Filistin’in Gazze sehrinde dogdu. Babasi Idris bir is için Gazze’ye gitmis, orada iken vefat etmisti. Dedelerinden biri olan Safiî Ibn es-Sâib’e nisbeten Safiî olarak bilinir. Soyu Abd-i Menâf’ta Hz. Peygamber’in soyuyla birlesir.

Henüz küçük yasta iken babasini kaybeder. Fakir bir sekilde yasayan annesi, oglunu alip Mekke’ye gitmege karar verir. Mekke’de, daha küçük yasta kendisini ilme veren Imam Safiî, yedi yasinda Kur’ân-i Kerim’i; on yasinda da Imam Mâlik’in el-Muvatta’ adli hadis kitabini ezberlemis ve on bes yasina geldiginde, fetva verebilecek bir seviyeye ulasmisti.

MALİK B. ENES

Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî. Mâliki Mezhebinin imami, Muhaddis ve mutlak müctehid.
Imam Mâlik, Medine’de dogmustur. Onun dogum tarihi hakkinda, Hicrî 90’dan 98’e kadar degisen farkli rivayetler vardir. Ancak, yayginlikla kabul edileni 93 (711-712) tarihinde dogmus oldugudur (Ömer Riza Kehhale, Mu’cemü’l-Müellifîn, Beyrut (t.y.), VIII, 168; ayrica bk. Suyutî, rezyinü’l-memalik, 7)..

Imam Mâlik’in ailesi aslen Yemenli olup, dedesi Zû Asbah kabilesine mensup olan Mâlik b. Ebu Amir el-Asbahî, Yemen valisinden gördügü zulüm üzerine Medine’ye gelip yerlesmistir. Annesi de, yine Yemenli Ezd kabilesinden, Aliye binti Süreyk el-Ezdî’dir.

AHMED B. HANBEL

Islâm’da dört büyük fikih mezhebin birisi olan Ahmed b. Hanbel 164/780 yilinda Bagdad’ta dogdu. 241/855’te yine orada vefat etti. Büyük babasi Hanbel Horasan bölgesinde bulunan Serahs Vilâyeti’nin valisi idi. Babasi Muhammed b. Hanbel de komutanlik görevi üstlenmis bir askerdi. Hanbel ailesi, Ahmed’in dogumuna yakin bir sirada Bagdad’a gelmis ve orada yerlesmisti.

Ahmed b. Hanbel önce Kur’ân’i hifzetmis, daha sonra arapça, hadis gibi ilimleri, sahâbe ve tabiîlere ait rivâyetleri, Hz. Peygamber’in, sahabe ve tabiîlerin hayatlarini incelemekle ilim çalismalarina baslamistir. Özellikle hadis ilmi için Basra, Kûfe, Mekke, Medîne, Sam, Yemen ve el-Cezîre’yi dolasmis, uzun bir süre Imam Sâfiî’ye (ö. 204/819) talebelik etmistir. Hatta bu yüzden O’nu Sâfiî mezhebinden sayanlar bile olmustur. Böylece O’nun baslica fikih üstadi Imam Sâfiî’dir. Sâfiî, O’nun hakkinda söyle demistir: “Ben Bagdad’tan ayrildim ve orada Ahmed b. Hanbel’den daha âlim ve daha faziletli kimse birakmadim”(el-Hudarî, Târihu’t-Tesrîi’l-Islâmî, terc. Haydar Hatipoglu, s. 260, 26i).

İMAM BUHARİ

Hadis bilginlerinin ileri gelenlerinden biri

Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî.
Mugire b. Berdizbeh, Buhara Valisi Yemân el-Cûfi’nin araciligiyla müslüman olmustur. Bu nedenle Cûfi’ye nisbet edilmistir. Buhârî’nin babasi ve dedesi hakkinda pek bilgimiz yoktur.

Muhammed el-Buhârî, 13 sevvâl 194 h./21 Temmuz 810 tarihinde Cuma günü Buhara’da dogmustur. Bundan dolayi da Buhârî nisbetiyle anilmasina sebep olmustur. Buhârî, henüz bebek iken babasi vefat etmis, kardesi Ahmed’le birlikte yetim kalmistir. Annesinin terbiyesi altinda büyümüs, küçük yasta Kur’an’i ezberlemis ve Arapça ögrenmistir. Babasindan kalan servet onun hiç kimseye muhtaç olmadan ilim ögrenmesinde yararli oldu. On bir yasinda hadis ögrenmeye basladi. Onalti yasinda annesi ve kardesi Ahmed’le birlikte hacca gitti. Annesi ve kardesi Buhârâ’ya dönerken, kendisi ilim ögrenmek istegiyle Mekke’de kaldi. (210 h./825).

MUHAMMED b. HASAN eş-ŞEYBANİ

Hanefi mezhebinin üç büyük Imamindan biri. 

Eserleriyle Hanefiligin sistemlesmesinde ve yayilmasinda etkili oldu. Ebu Yusuf’la birlikte, kendisine Hanefi mezhebinin iki Imami anlaminda “Imameyn” denir.
Adi Muhammed, künyesi Ebu Abdullah’dir. Babasi Hasan b. Farkad’dir, Benî seyban’larin azatlisi oldugu rivayet edilir. Hasan b. Farkad, sam dolaylarinda Haksati köyündendir. Daha sonra Irak’a yerlesti. Oglu Muhammed, 132/749 da Vasit’da dogdu. Kufe’de yetisti. O tarihlerde Kufe, fikih, dil ve gramer ilimlerinin merkezlerinden biriydi. Muhammed b. Hasan’in kültürünün olusumunu hazirlayan bu çevre, onun dil, fikih, siir ve hadis’e yönelmesine de neden olmustu.

İBN KESİR

İslâm ilimlerinin bir çogunda meshur ve büyük söz sahibi olan âlimlerden birisi. 

Imâduddîn Ebu’l-Fidâ Ismail Ibn Ömer Ibn Kesir. Dimask civarindaki Busrâ’nin Mecdel köyünde 701/1301’de dünyaya geldi. Bu yüzden el-Busravî ve ed-Dimaskî nisbeleri de vardir. Küçük yasta babasini kaybettiginden onun terbiye ve yetistirIlmesi (ö. 742/341)’dir. Bu hocasi ile uzun müddet çalismis ve O’nun kizi ile büyük kardesi Abdulvehhâb mesgul olmustur.

DİYANETE BAĞLI MEDRESEDE ÇALIŞMAK

SORU: Selamun aleykum hocam; ilahiyattan mezun olup diyanetten kadrolu olarak diyanetten izin alınmış bir medresede çalışmak caiz midir delilleriyle yazarsanız çok memnun olurum. (Medrese diyanete ait değil)

CEVAP: Ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve beraketuh. Hamd Allah’a mahsustur.

Muhterem bacım, sualinizin cevabı şu üç sualin cevabına döner:

Bir: Diyanetin hükmü nedir?

İki: Diyanette çalışmanın hükmü nedir?

Üç: Diyanetten izin alınmış medresede çalışmanın hükmü nedir?

TASAVVUF BİR ŞİRK DİNİDİR.

Tasavvufun içinde taşıdığı düşünce ve pratiklerle İslam'dan ayrı, din içinde bir din olduğunu kanıtlayan çok önemli bir yazı.


Arapça suf, yunanca sophia (hikmet) veya Ashabı Soffaya izafeten verildiği söylenen bu isim aslını nereden alırsa alsın, çıktığından, kullanılmaya başlanıldığından bu yana bilhassa müslümanlıkta önem kazanmış, yayılmış ve nerede ise asıl İslam veya İslam’ın aslı sayılagelmiştir. Araştırmacılar tasavvufun en erken hicrı ikinci asırda çıktığını söylüyorlarsa da, daha sonra yapılan araştırmalar bu sanının yanlışlığını ortaya çıkarmış, başlangıcının miladı sekizinci yüzyıl sonu ve dokuzuncu yüzyıl başları olduğunu ortaya koymuşlardır.

Tasavvufun her ne kadar başlangıcını Peygamber'in şahsına, onun en yakın arkadaşlarından Ebu Bekir ve Ali’ye ve daha sonra başkalarına dayamak isterlerse de (bu büyük bir iftiradır) gerek Kur'an'ı ahlak edinen Peygamber'de, gerekse kendilerini ona benzetmeye çalışan arkadaşlarında ve tabii en temelde Kur'an'da tasavvufla ilgili açık ve anlaşılır motiflere rastlamak mümkün değildir.

YASAK VAKİTTE TAHİYYETU'L MESCİD NAMAZI

SORU: Bir kimse, namaz kılmaktan nehyedilen bir vakitte mescide girerse, Tehiyyetu'l-Mescid namazını kılabilir mi?


CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Bu meselede ilim ehli arasında ihtilaf vardır. Doğru olan görüşe göre sabah namazı ile ikindi namazından sonra da olmak üzere bütün vakitlerde Tehiyyetu'l-Mescidi kılmak meşrûdur.

Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bu konudaki şu emri geneldir:

(( إِذَا دَخَلَ أَحَدُكُمُ الْمَسْجِدَ فَلَا يَجْلِسْ حَتَّى يُصَلِّيَ رَكْعَتَيْنِ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

"Biriniz mescide girdiği zaman iki rekât (nâfile) namaz kılmadan oturmasın." (Buhârî; hadis no: 1167. Müslim; hadis no: 714)

KADINLARDA YÜZÜ ÖRTMENİN HÜKMÜNE DÂİR

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Ey müslüman!

Bilmen gerekir ki kadının yabancı erkeklere karşı hicaba bürünmesi ve yüzünü örtmesi, farzdır. Bunun farz olduğuna Rabbinin kitabı, Peygamberin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti, insanlar tarafından itibar edilen şeyler ve birçok kıyas delil teşkil etmektedir.

Müslüman erkek ve kadının halk hamamına gitmesi

SORU:  Müslüman erkek ve kadının halk hamamına gitmesicâiz midir?


CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Müslümanların, evde hamama girebilme ve orada suyu ısıtabilme imkânı varsa, halk hamamına gitmesi câiz değildir.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلا يُدْخِلْ حَلِيلَتَهُ الْحَمَّامَ.)) [ رواه الترمذي وصححه الألباني في صحيح الترمذي ]

"Kim, Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa, hanımını hamama girdirmesin." (Tirmizî, hadis no: 2801. Elbânî, Sahih-i Tirmizî'de "hadis hasendir" demiştir.)

CÜZ DAĞITARAK KUR'AN HATMETMEK


SORU: BAZI KİMSELER, BİRARAYA GELEREK HER BİRİ BİRER CÜZ OKUMAK SÛRETİYLE KUR'AN'I HATİM ETMEKTEDİRLER. BU AMEL İLE KUR'AN OKUYANLARDAN HER BİRİ KUR'AN'I HATMETMİŞ SAYILIR MI?



CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Soruda zikredilen ameli câiz görmüyorum ve ilk müslümanlardan (seleften) de bunun gibi bir amelin nakledildiğini de hatırlamıyorum.İnsan, ancak kendisinin okuduğu Kur'an'a veya  faydalanmak amacıyla dinlediği Kur'an'a karşılık ecir alır.

Başkasının okuduğu ve kendisinin de dinlemediği Kur'an'a gelince, onun ecri sahibine yani okuyan kimseye âittir. Kur'an okumak için toplanan bu kimseler, Kur'an'ı hatmetmiş sayılmazlar. Herkes birer cüz okuduğu için, herkese birer cüz ecri verilir. Bu kimselerin buna benzer amelleri yapmamaları gerekir. Aksine ya onlardan bir kişi Kur'an okumalı ve diğerleri de okunan Kur'an'ı dinlemeli ya da her biri başkasının okumasına bağlı kalmadan kendisi okumalıdır.

9 Aralık 2015 Çarşamba

HAYATTAN BIKMAK VE USANMAK

SORU: Ben, şu fâni dünyada hayattan bıkmış ve usanmış bir gencim. Kendimde bıkkınlık ve usanmışlık hissediyorum. Bana yardım edecek biris var mıdır? Allah Teâlâ'dan da başka bir yardımcı yoktur?!

CEVAP: Hamd, yalnızca Allah'adır.

Dünyayı istememenin ve ondan nefret etmenin sebepleri pek çoktur. İnsanlardan kimisi, Allah Teâlâ'nın nezdinde olan ecir ve sevabı isteyerek ve O'na kavuşmayı ümit ederek şu fâni dünyadan nefret eder.

Nitekim seleften bazı kimseler şöyle demişlerdir:

"Mü'minin hediyesi, ölümdür."

Mü'min dünyadan nefret eder. Çünkü kalbi, âhiret ile bağlantılıdır.Mü'min, dünyadan nefret etmekle birlikte Allah Teâlâ'nın kendisinin üzerindeki hakkını ve kullarının hakkını yerine getirir.