28 Aralık 2015 Pazartesi

YILBAŞI (NOEL) KUTLAMASI

Dünyada en yaygın kullanılan takvim olan Gregoryen takvimini kullanan ülkelerde 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece yılbaşı gecesi veya yılbaşı akşamı olarak adlandırılır. Gregoryen takvimi, bilinen adıyla Miladi takvimdir. Peki ama nereden çıkmıştır bu Miladi takvim? Yahut daha doğru bir tabirle kimler tarafından oluşturulmuştur? Milad’ı tarih başlangıcı ve Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı “1 yıl” olarak kabul eden Gregoryen takvimi, Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan takvimdir. 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, önce Hicrî takvim, sonra da 1 Mart’ı yılbaşı kabul eden Malî takvim kullanılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra da, 1 Ocak 1926’dan başlayarak Gregoryen takvim benimsenmiştir. Her toplumun yılbaşı, farklı bir gündür. Genelde insanlar nezdinde dini ve sosyal olarak derin izler bırakan, kutsal kabul edilen zamanlar yılbaşı olarak seçilir. Örneğin batı dünyası Hz. İsa’nın (as) doğum gününü (1 Ocak) yılbaşı olarak kabul eder ve yıllık takvim bu günle başlar. Bu onların dini ve kültürel aidiyetlerini de gösterir. Araplar İslam’dan önce önemli savaşları tarih başlangıcı olarak kabul ediyordu. Fil vakıası yaşanınca bu günü tarih başlangıcı kabul etmeye başladılar. Yazı olmadığı için sözlü olarak olayları ‘Fil vakıasından önce’ ve ‘Sonra’ diye tasnif ediyorlardı.

Peki bir Müslüman nasıl olur da, Hristiyan bir papaz tarafından oluşturulmuş ve tamamen bid’at üzerine kurulu bir takvimi baz alarak kutlama yapabilir? Bu bilgileri neden verdim? Çünkü herkesin iddia ettiği mevzu, Noel ile yılbaşının ayrı şeyler olduğu ve Hristiyanlıkla alakası olmadığıdır. Burada masum gibi görülen olayın temelini ele almaya çalıştım çünkü Allah Resulü (sav) buyuruyor ki: 

‘Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da onlardandır!’ 

(Hasen. Bezzar (7/368) Taberani Evsat (8/179) Musnedu’ş-Şamiyyin (1/135, 3/94 no: 1862) Bkz.: İbn Hacer ed-Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347) 

Bu büyük, ciddi ve dikkatle üzerinde durulması gereken bir uyarıdır. Bizim ‘masum bir kutlama/eğlence’ olarak gördüğümüz şey aslında büyük günahlara düşmemize sebebiyet verebilir. Hatta bırakalım yılbaşı ve noel kutlamalarını, İslamiyete göre Miladi takvimi kullanmanın ne derece doğru olduğuna bakalım. “Sahabe (Allah onlardan razı olsun) kendi dönemlerinde Miladi takvim olmasına rağmen onu kullanmamışlar, aksine miladi takvimi kullanmayı bırakıp hicri takvime yönelmişlerdir. Bu ise Müslümanların, kâfirlerin âdetlerinden, gelenek ve göreneklerinden olan şeylerden tamamen ayrı olmaları gerektiğine ve miladi takvimin onların dînlerinin bir sembolü olduğuna bir delildir. Çünkü miladi takvim, Mesih’in (İsa -aleyhisselâm-‘ın) doğumunu yüceltmeyi ve bu doğum yıldönümünü yılbaşında kutlamayı sembolize eder. Bu ise, bir bid’attır ve bu bid’atı çıkaranlar da hıristiyanlardır.” (Muhammed Sali) Miladi takvimin kullanılması bile sıkıntı oluştururken kutlama yapmanın caiz olduğunu kim iddia edebilir?

Müslümanların iki bayramı vardır; Kurban ve Ramazan bayramları. Allah (cc) bizlere bu iki bayramı vererek, bizi kâfirlere muhtaç etmemiştir. O bizlere bu güzel iki bayramı hediye etmiş iken bizlerin Hristiyan icadı bayramları kutlama çabamız acaba nedendir?

Evet, yeni bir yıla giriyoruz, sonuç? Neyin kutlaması bu? Kaybettiğimiz, boşa giden zamanlara ah vah etmemiz gerekirken, dünyada milyonlarca Müslüman zulüm görürken, savaşların içerisindeyken ve her gelen yıl öncekini aratırken bu neyin kutlamasıdır? Allah Resulü (sav) buyurur ki: “Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, bizden değildir.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 352; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 87) 

Evet Müslüman(!)lar bu muhteşem zulümler içerisinde bile kendilerine kutlama yapacak ve onlara bile ait olmayan bir bayramla neşelenmeye çabalıyorlar ne kadar acı… Kültür yozlaşması ve şuursuzluğa doğru hızla yol alan insanlarımız maalesef ki bu gibi mevzuları ‘aman ne olacak sanki maksat eğlenmek’ diyerek geçiştirmeye çalışsa da sorunun temeli imanî bir noktaya dayanmaktadır. Hem dinimizde hem örfümüzde böyle bir kutlama mevcut değildir. Bu tamamıyla Hristiyan batı âleminden sirayet eden bir bayram/kutlamadır.

Yılbaşı(!)na yaklaştığımız sıralarda televizyonu açtığımız zaman veyahut sokağa çıktığımız zaman görüyoruz ki her yer yılbaşı reklamları ve süslemeleriyle dolu. İndirimler, avantajlar, yılbaşı biletleri, hediyeler, çam ağaçları, noel baba şapkaları, süsleme için kullanılan bir yığın araç gereç… Kâr elde etmek ve insanları sömürmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan kapitalistler elbette ki bu bidat bayramı değerlendirir ve gereksiz harcamalar, masraflar ortaya çıkar. Allah (cc)un kesinlikle haram kıldığı kumar ise yılbaşına özel çekiliş adı altında oynanır. Milyonlarca insan bilet kuyruğuna girer, haram-helal düşünmeden para kazanma hırsı ile harama bulaşırlar. Allah (cc) Kuranda buyurur ki: 

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.” (Maide/90) 

Her türlü pisliğin, ahlaksızlığın, haramın işlendiği yılbaşı geceleri bir Müslüman için asla bir önem arz edemez ve kutlama yapması söz konusu dahi olamaz. Eğer deniliyorsa ki ben hiçbir şey yapmıyorum sadece evimde oturup çekirdek çitliyorum soruyorum sizlere; ameller niyetlere göre değil midir? Sen yaptığın işi Allah rızası için yaparsan sevab kazanırsın ama yılbaşı kutlaması için yaparsan?

Bütün bu bilgilerden sonra artık bellidir ki yılbaşı kutlamak caiz değildir ve bir Müslümanın gündemini dahi işgal etmemelidir. Dört bir yandan kültür emperyalizmine maruz kalan Müslümanların her hususta uyanık olmaları ve en ufak ayrıntıları dahi önemsemeleri gerekir. Küçük günahları görmezden gelerek büyük günahlara kapı aralamaktayız ve bizim küçük/önemsiz gördüğümüz mevzular aslen imanımızı kaybetmemize neden olabilir.

Ne demiş Necip Fazıl; “Yılbaşı, noel, fişek; yeryüzünde özgürlük diye tepinir eşek!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder