Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a salât ve selam onun
Resulüne, ehline, sahabesine ve onu tüm dost edinenlerin üzerine olsun.
Bundan sonra;
1-Bizler, Allah’ın dışında bir ilah olmadığına, onun dışında
hak bir mabudun olmadığına inanıyoruz. Kelime-i tevhidin O'na sabit kıldığı
bütün hususları O'nda sabit kılıyor, şirk ve ortaklığı O'ndan nefyediyoruz.
Ondan başka hak bir ilahın olmadığına ve hiçbir ortağının bulunmadığına
şahitlik ediyoruz. Bu din; ilk, son, açık ve gizli olan dindir. Kim bunu
söyler, şartlarına bağlı kalır ve gereğini yerine getirirse o Müslümandır. Kim
bunun şartlarını yerine getirmez veya bunu bozan unsurlardan birini yaparsa o
Müslüman olduğunu iddia etse de kâfirdir.
2-Allah’ın yaratıcı, işleri tedbir eden, mülk ve övgünün
sahibi ve her şeye gücü yeten olduğuna inanıyoruz. O; ilk, son, açık ve gizli
olandır. O'nun bir benzeri yoktur. O işiten ve görendir. O'nun isimlerini veya
noksansız sıfatlarını inkâr etmiyoruz. Kur'an ve sahih sünnette geldiği gibi,
onun sıfatlarına keyfiyet belirtmeden, benzetme ve yorum yapmadan ve
sıfatlarını işlevsiz bırakmadan inanıyoruz. (Yani tekyif, temsil, te’vil ve
ta’til yapmadan inanıyoruz.)
3-Muhammed’in tüm insanlara ve cinlere Allah’ın elçisi
olarak gönderildiğine inanıyoruz. O'na tabi olmak ve emrettiği hususlarda
kendisine itaat etmek vaciptir. Getirmiş olduğu tüm hususları doğrulamak ve
buna teslim olmak gerekir. Allah’ın O'nun hakkında indirdiği şu ayetin gereğine
bağlıyız. “Hayır! Rabbine andolsun ki; onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde
seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın,
tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa, 65]
4-Allah’ın mükerrem meleklerine inanıyoruz. Onlar Allah’ın
emirlerine karşı gelmezler. Emredildikleri şeyi yerine getirirler. Onlara sevgi
duymak imandan, buğzetmek ise küfürdendir.
5-Kur'an-ı Kerim'in harfleriyle ve manasıyla Allah’ın kelamı
olduğuna inanıyoruz. Ve o, Allah’ın sıfatlarından bir sıfat olup sonradan
yaratılan bir şey değildir. Bundan ötürü onun yüceltilmesi, ona tabi olunması
ve onunla hükmetmenin dayatılması vaciptir.
6-Allah’ın gönderdiği tüm nebilerine ve resullerine
inanıyoruz. İlki Âdem n sonuncusu Muhammed’dir.
Hepsi de Âlemlerin Rabbinin birlenmesi mesajıyla gönderilen kardeşlerdir.
7-Sünnetin ikinci vahiy olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'i
açıklayıp tefsir ettiğine inanıyoruz. Sahih olan bir sözünden vazgeçip kim
olursa olsun herhangi birinin sözüne tabi olmayız. Küçük ve büyük tüm
bidatlerden sakınıyoruz.
8-Peygamber’in sevgisi farz ve Allah’a yakınlaşmadır. O'na
buğzetmek ise küfür ve nifaktır. Peygamber‘in sevgisinden ötürü ehli beytini de
seviyor ve onlara saygı gösteriyoruz. Bunda aşırıya gitmiyor ve onlara iftira
atmıyoruz. Tüm sahabelerden razıyız ve hepsinin adaletli olduğuna inanıyoruz.
Onlar hakkında hayrın dışında bir şey konuşmuyoruz. Onları sevmek bizim
üzerimize vaciptir. Bizim yanımızda onlara buğzetmek nifaktır. Aralarındaki çekişmelerde
duruyoruz. Onlar bu konuda tevil sahipleri ve en hayırlı dönemin insanlarıdır.
9-Kaderin, hayır ve şerrin tümünün Allah’tan olduğuna
inanıyoruz. Allah’ın genel bir isteği ve mutlak bir iradesi vardır. Allah’ın
dilediği şeyler olmuş ve dilemediği şeyler de olmamıştır. Allah c
kullarının fiillerini yaratandır. Allah izin verdikten sonra, kullar
fiillerinden dilediklerini seçebilirler. Allah’ın kaderi ve kazası, onun
rahmet, fazilet ve adaletinden dışarı çıkmaz.
10-Kabir azabının ve nimetlerinin hak olduğuna inanıyoruz.
Allah dilerse azabı hak edenlere kabirde azap eder. Dilerse de affeder.
Resulullah’tan g geldiği şekil üzere ve
Allah subhanehu ve telanın şu ayetine binaen Münker ve Nekir meselesine de
inanıyoruz. “Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir
sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.”
[İbrahim, 27]
11-Ölümden sonra dirilişe ve kıyamet gününe inanıyoruz.
Amellerin ve kulların Allah’a sunulacağına da inanıyoruz. Hesap gününe, tartıya,
Kevser Havuzu’na ve Sırat Köprüsü’ne inanıyoruz. Cennet ve cehennemin hak
olduğuna inanıyoruz.
12-Peygamberden sahih olarak rivayet edilen hadislerdeki
kıyamet alametlerine inanıyoruz. Allah’ın Âdem'i yarattığı günden kıyamete
kadar geçen sürede en büyük fitne Deccal’in fitnesi olacaktır. İsa'nın tekrar
yeryüzüne ineceğine ve adaletle hükmedeceğine inanıyoruz. Nübüvvet menheci
üzere hilafetin tekrar geleceğine inanıyoruz.
13-Allah şefaatçilerin şefaatiyle bazı muvahhidleri ateşten
kurtaracaktır. Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat izni vereceği haktır.
14-Peygamber‘in şefaat edeceğine ve kıyamet günü O'na övülen
makamın verileceğine inanıyoruz.
15-İman; söz, amel ve niyettir. Kalple itikad, dille ikrar
ve azalarla da amel etmektir. Bazısı diğer bazısı olmadan olmaz. Kalp itikadı;
onun sözü ve amelidir. Kalbin sözü; onun marifeti, ameli veya doğrulamasıdır.
Kalbin amelleri; muhabbet, korku, reca vs... İman, ibadetlerle artar ve
günahlarla da eksilir. Doğru sözlü ve emin olan Nebi'nin haber verdiği gibi
imanın şubeleri vardır. En yükseği Lailaheillallah’tır. En düşüğü ise yoldaki
eziyet verici şeyleri kaldırmaktır. İmanın, tevhid (Allah’tan başka hak ilah
yoktur, Muhammed O'nun elçisidir.) ve namaz gibi bazı asıl şubeleri vardır.
'Şeriat koyucu', bunların terk edilmesiyle imanın aslının da zail olacağına ve
bozulacağına dair kesin hüküm beyan etmiştir. Bunların zail olmasıyla iman da
zail olur. Zina, içki ve hırsızlık gibi, farz olan imandan ötürü yapılmaması
gereken bu unsurlar, işlendiği vakit imanı eksiltir.
16-Muvahhidleri veya Müslümanların kıblesine doğru namaz
kılan hiç kimseyi, zina, içki ve hırsızlık gibi günahlardan ötürü -bunları
helal görmedikleri sürecetekfir etmiyoruz. İman konusundaki sözümüz, aşırıya
giden hariciler ile ifrat ehli mürcieler arasındaki orta yoldur.
17-Küfür; küçük ve büyük olmak üzere iki kısımdır. Küfür
hükmü; itikat, söz veya amel ile bunu yüklenenlere verilir. Fakat muayyen bir
şahsın tekfir edilmesi ve hakkında ebedi cehennemle hükmedilebilmesi için
tekfirin şartlarının yerine gelmesi ve engellerinin de kalkması gerekir.
Bizler, Allah’ın vaad ve tehdidine veya tekfire ve fasıklığa mutlak olarak
hükmederiz. Fakat muayyen bir şahıs, hiçbir engel olmadan, kesin bir
gereklilikle bu genel hükme girmeyene kadar onun hakkında bununla hükmetmeyiz.
Zanlarla, yorumlarla veya sözlerin lazımlarıyla tekfir etmeyiz.
18-Allah’ın ve Resulü'nün tekfir ettiği herkesi tekfir
ediyoruz. İslam’ın dışında başka bir dine giren herkes -hüccet ister ona
ulaşsın ister ulaşmasın- kâfirdir. Fakat ahiret azabı, sadece kendisine hüccet
ulaşanlar içindir. Allah subhanehu ve teala şöyle buyuruyor: “Biz,
bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” [İsra, 15]
19-Kim iki şahadet kelimesini söyler, İslam'ı izhar eder ve
insanı dinden çıkaran herhangi bir unsura da bulaşmazsa, biz ona Müslüman
muamelesi yaparız. Gizlediklerini Allah’a havale ederiz. Çünkü kim dinin
şiarlarını açığa vurursa, dinin hükümleri o kişinin üzerine icra edilir.
İnsanların durumları zahirlerine göredir. Gizli hallerin velisi Allah azze ve
celledir.
20-Bizim yanımızda Rafızî Şiiler; şirk, riddet ve fesat
taifesidir.
21-Bir memlekette küfrün şiarları yüceltiliyorsa ve yönetim,
İslami hükümlerin yerine küfür hükümlerine göre yapılıyorsa, o diyar küfür
diyarıdır. Bu, o diyarda yaşayanları tekfir etmeyi gerektirmez. Aşırıların;
“İnsanlarda asıl olan mutlak küfürdür” dediği gibi demiyoruz. Bilakis, her
insan kendi haline göre hüküm alır. Onlardan Müslüman ve kâfir olanlar vardır.
22-Laiklik, değişik bayrakları ve çeşitli yollarıyla
beraber, ırkçılık, vatancılık, komünizm ve baasçılık açık küfürlerdir. İslam’ı
bozan ve insanı dinden çıkaran unsurlardır.
23-İstidlaldeki usulümüz, Kur'an ve sünnettir. Bu da
faziletli ilk üç dönemde yaşayan selef-i salihinin anlayışına göredir.
24-Salih, günahkâr veya hali kapalı her Müslümanın arkasında
namazın caiz olduğuna inanıyoruz.
25-İster bir imam olsun ister olmasın, ister iman adil olsun
ister zalim olsun, cihad kıyamete kadar devam edecektir. Bir imam bulunmazsa
dahi cihad ertelenmez. Çünkü cihadın maslahatı, ertelendiği zaman kaybedilir.
Eğer bir ganimet elde edilirse, ehli onu şeriatın gereği üzere dağıtır. Her
mü'minin, tek başına kalsa bile, Allah’ın düşmanlarıyla savaşması gerekir.
26-Bizler, Müslümanların kanlarına, ırzlarına ve mallarına
dokunmanın haram olduğuna inanıyoruz. Şeriatin mubah saydığı veya Resulullah’ın
g izin verdikleri müstesna.
27-Kâfirler Müslümanların mahremlerine saldırdığında, cihad
her Müslümanın üzerine farz olur. Cihada çıkması için ona herhangi bir şart da
gerekmemektedir. İmkânı nispetinde kâfirleri defeder. İmandan sonra, dini ve
dünyayı ifsat eden kâfirlerin saldırısını defetmekten daha vacip bir şey
yoktur.
28-Riddet küfrü, icma ile asli küfürden daha galiz bir
küfürdür. Bundan dolayı bizim yanımızda riddet ehli ile savaş, asli kâfirlerle
savaştan daha önceliklidir.
29-İmamlık bir kafire verilmez. İmamda küfür meydana gelirse
yöneticilik hakkı biter hükmünden çıkar ve ona itaat de düşer. Müslümanların
ona karşı ayaklanması, onu görevinden azletmesi ve eğer imkânları varsa adil
bir imamı seçmesi gerekir.
30-Dinin ayakta tutulması, hidayet kitabı ve yardımcı
kılıcıyla olur. Bizim cihadımız; kılıç, mızrak, hüccet ve hakkı beyan iledir.
31-İslam’ın dışında başka bir dine davet eden, dinimizi
kötüleyen veya bize kılıç kaldıranlar bizimle savaş halindedirler.
32-Ayrılık ve ihtilafı reddediyor, herkesi söz birliğine ve
beraberliğe davet ediyoruz. Müslümanların geneline farz-ı kifaye olan İslam
hilafetini ikame etmeye çalışıyoruz. Bunu Müslümanların bir kısmı ikame ederse
farziyet diğerlerinden düşer. Ehli Hal vel-Akd’ın biat ettiği Müslümanların
imamını, işitip ona itaat etmenin vacip olduğuna inanıyoruz. Onun itaatinden
çıkmak ihtilafsız haramdır. İtaatten çıkanlar öncelikle itaate davet edilirler.
Daha sonra, itaate dönene kadar onlarla savaşılır. Boynunda biat olmadan ölen,
cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.
33-İçtihadi ihtilaflarda bir Müslümanı terk etmiyor ve onu
günahkar saymıyoruz.
34-Tüm ümmetin özellikle de mücahidlerin tek bayrak altında
toplanmalarının vacipliğine inanıyoruz.
35-Müslümanlar tek bir ümmettir. Arap olanının Arap olmayana
takvanın dışında bir üstünlüğü yoktur. Müslümanların kanları eşittir. Her
Müslüman, kardeşlerinin zimmetini muhafaza etmek için uğraşır. Allah’ın bizi
isimlendirdiği isimlerden vazgeçmiyoruz.
36-Allah’ın dostlarını dost ediniyor ve onlara yardım
ediyoruz. Allah’ın düşmanlarına da düşmanlık yapıyor ve onlara buğzediyoruz.
İslam milleti dışındaki tüm milletleri terk ediyor, onlardan beri oluyor ve
onları tekfir ediyoruz. Kur'an ve sünnetin yolunda gidiyor bidat ve sapık
yollardan da sakınıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder