20 Aralık 2015 Pazar

CİHAD FIKHI (Muhtasar)

Mukaddime

Hamd Âlemlerin rabbi olan Allah’a olsun. Ona hamd eder, ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden ona sığınırız. Kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur. Allah’tan başka ilah olmadığına,
tek olduğuna ve hiçbir ortağı olmadığına şahitlik ederim. O ki yüce kitabında şunları söyler:


“(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe, 41]

“Allah mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’adetmiştir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır.” [Tevbe, 111]

Salât ve selam kıyamete yakın bir zamanda sırf Allah’a kulluk yapılsın diye kılıçla gönderilen Peygamberimiz Muhammed’in g üzerine olsun. O ki; kendisinden sahih bir rivayetle şunlar nakledilmiştir: “İşin başı islam, direği namaz ve zirvesi de cihattır.” [Tirmizi bunu rivayet etmiştir.]

Aynı şekilde salât ve selam onun ehline, sahabesine, onun hidayetiyle hidayet bulana ve kıyamet gününe kadar onun sünnetini takip edenin üzerine olsun.

Ve sonra;

Burada aktarmış olduğum doğrular tek olan Allah’tandır. Eğer bir hata, eksiklik veya karışıklık varsa o da nefsimden ve şeytandandır. Allah’tan beni bağışlamasını ve affetmesini diliyorum. Çünkü o çokça affeden ve çok merhametli olandır. Allah’tan bu amelimi sırf kendi rızası için kılmasını ve tüm mücahidlere fayda vermesini diliyorum.

Cihadın Tanımı

Cihad için yapılan çokça tanımlar vardır. Biz bir kaç tanesini buraya aktaracağız.

İlk Olarak Sözlük Anlamı: Cahede, cihad, mucahede katele el-aduvve ve cahede fi sebilillah (Allah yolunda düşmanlarla savaştı ve cihad etti.) bu kelime “cehd” kelimesinden türemektedir. Bu ise meşakkat ve güç demektir.

Lisan El-Arab kitabında: Cihad: Savaşta imkânlarını, dilini veya güç yetirebildiği herhangi bir
şeyini kullanmasıdır. Lisan El-Arab, 3/134, chd maddesi.

İkinci Olarak Terim Anlamı: Kâfirleri öldürmede gayretini sarf etmesidir. Ehser El-Muhtesirat, 1/1.

Cihad’ın Farz Olmasının Hikmetleri

Allah yolunda cihadın birçok hikmetleri ve büyük gayeleri bulunmaktadır.
Bunu özelde Allah yolunda cihad edenler anlayıp ve bilirken genelde de cihadı ve mücahidlerin hayatını okuyanlar bilir. Biz bunların bir kaç tanesini burada zikredeceğiz:

1. Allah’ın c emretmiş olduğu bu büyük farzı, bizzat Resulü Muhammed ashabı ve bu yolda onları kıyamete kadar takip edecek olanlar tatbik etmişlerdir. Çünkü bu amellerin en faziletlilerindendir.
Belki Müslümanın ibadet olarak yapacağı en faziletli ibadettir. Kur’an ve sünnette cihadın emri ve teşvikine, fazileti ve ibadetlerarasındaki yüksek derecesine, Allah yolunda cihad edenlere Allah’ın hazırlamış olduğu şeylere dair bir çok delil vardır.

Nitekim Allah c şöyle buyurmaktadır. “Allah mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’adetmiştir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin.
İşte bu, büyük kazançtır.” Tevbe, 111.

2. Cihad ile zulüm def edilir, hak sahibine hakkı verilir, fesad ve yıkım engellenir. “Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu.” Bakara, 251.

3. Cihad, Müslümanların siyasi varlığını ve izzetini muhafaza eder. Aynı zamanda zayıf kimselere yardımı da içerir. “Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden
çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” Nisa, 75.

4. İkiyüzlü münafıkları, samimi ve samimi olmayan mü’minleri ortaya
çıkarır. “Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda
bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır.” Al-i İmran, 179.

5. Cihad amellerin en faziletlisidir. Buhari ve Müslim Abdullah bin
Mesud’tan h şunu rivayet ettiler. Abdulah bin Mesud: “Peygamber
efendimize en faziletli amel hangisidir diye sorudu. Resulullah g:
“Vaktinde kılınan namazdır” dedi. Daha sonra hangisidir dedim.
“Anne babaya iyi davranmandır.” Dedi. Daha sonra hangisidir
dedim. “Allah yolunda cihaddır.” Dedi. Buhari, Hadis No:2782; Müslim, Hadis No:85.
 ” (Tehzibu Meşari El-Eşvak ila Musarii El-Uşak, 43.)

Cihadın Farziyetinin Merhaleleri

Soru: Cihad, bizden önceki peygamberlerin şeriaatlerinde var mıydı?

Cevap: Cihad büyük bir ibadettir. Bizim şeriatimizde olduğu gibi bizden önceki şeriatlerde de bulunuyordu. Musa n, beni israilden putlara tapan bir takım müşriklerle savaşmıştır.
Bunun Delili: “Dediler ki, ‘Ey Musa, onlar orada olduğu sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Git sen Rabbin ile birlikte savaş, biz burada kalıyoruz.’ ” Maide, 24.

Peygamber Efendimiz döneminde cihadın merhaleleri ise:

Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret etmeyene kadar kâfirlere karşı savaşla emrolunmadı. Ancak affetme, müsamaha gösterme, eziyetlere katlanma, en güzel şekliyle mücadeleyle ve sabretmekle emrolundu.

“Müşriklerin senin için dediklerine sabret, yanlarından güzel bir şekilde ayrıl.” Muzemmil, 10. başka bir ayette : “Şimdilik onlara güzel muamele et.” Hicr, 85. başka bir ayette ise: “(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” Nahl, 125.

Şeyhulislam İbni Teymiyye r: Peygamber Efendimiz g, ilk dönemlerde kâfirlere karşı Kur’an-ı Kerim’le büyük bir cihadla emrolunmuştu. Mekki olan Furkan Suresi’nde Allah şöyle buyuruyor:
“O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur’an ile) onlara karşı büyük bir savaş ver!” Furkan, 52.
“Kâfirleri öldürmekten men edilmişti, çünkü Peygamber Efendimiz ve
Müslümanlar o gün savaşacak güçleri yoktu...” El-Cevabu Es-Sahih Limen Beddele Dinel Mesih, 1/74.

İmam Cessas r: “Hicretten önce savaşın yasak olduğuyla ilgili ümmet arasında ihtilah yoktur.” Ahkâm El-Kuran lil-Cessas, 1/311.

Hicretten sonra cihadın farzıyeti üç merhalede gerçekleşti.

Birinci Merhale: Allah yolunda savaşın farz kılınmadan, mübah olması. Bu merhaleye şu ayet delil getirilir.
“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, sırf “Rabbimiz Allah’tır”
dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.” Hac, 39-40.

Selefin birçoğu, bu ayetin cihad (kital) hakkında ilk inen ayet olduğunu söylemişlerdir. İbni Kesir Tefsiri, 3/218.
Bu merhalede, istersen düşmanla savaşır, istemezsen savaşmazsın. Bu konuda herhangi bir yükümlülüğün yoktur. Bu merhale güç toplama ve diğer merhaleye yani ikinci merhaleye
hazırlık merhalesidir.

İkinci Merhale: Müslümanlarla savaşanlarla savaşın emredildiği, onlarla savaşmayanlardan da uzak durulan merhaledir. Bu merhaleye savunma merhalesi de denilebilir.

Bu merhaleye delil ise şu ayeti kerimedir. “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.” Bakara, 190.

Üçüncü Merhale: Bütün kâfirlere karşı savaşmaktır. Müslümanların himayesine girene, İslam’ın hükmüne boyun eğene veya zelil bir şekilde cizye verene kadar nerde olurlarsa olsunlar bütün kâfirlere karşı savaşın başlatılmasıdır.

Bu merhaleye delil şu Ayet-i Kerime’dir. “Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah bağışlayan, esirgeyendir.”Tevbe, 5.

Cihadı Hükmü ve Kime Vacip Olduğu

Cihadın Hükmü:
Cihad, asıl itibariyle farzı kifayedir. (El-Mebsut, 10/3; Fethul Kadir, İbni Humam, 5/191; Ez-Zehira, 3/385; Bidayetul Müçtehid
1/384; El-Muğni, 13/6.)
 Müslümanlardan belli bir zümre bunu yapınca diğerlerinden farziyet düşer. Hiçbirisi bu farzı yerine
getirmezse hepsi günahkar olurlar. Çünkü bu genel bir fazdır. Herkesin yapması gereken bir farz değildir. Genel bir farz oluşunu şu Ayet-i Kerime’den anlıyoruz. “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.” Bakara, 190.

Ve Peygamber Efendimizin bu hadisinden anlıyoruz: “Kim savaşmadan veya savaşmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur.” Müslim, 1910.

Cihadın genel bir farz olduğunda Müslümanlar icmaa etmişlerdir. Cihadın herkese tek tek farz olmadığını şu ayeti kerime ifade eder. “Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir.” Tevbe, 122.
Ve Allah’ın b şu ayeti ifade eder: “Müminlerden oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz.”Nisa, 95.

Bu Ayet-i Kerime’de, Allah b oturanların da cihada çıkanların da ecir sahibi olacaklarını ifade eder. (cihad edenlerin ecri oturanların ecrinden daha fazladır.) eğer cihad farzı ayn olmuş olsaydı oturanların günahkar olmaları gerekirdi. Peygamber Efendimiz g bir yere seriyye gönderir kendisi ve geri kalan sahabesi gitmezdi. Cihad genel bir farz olup herkese tek tek farz değilse o zaman cihad farzı kifaye olur.

Cihad Kime Vaciptir:
Genel olarak cihad şu altı şartı kendisinde barındıranlara farzdır.El-Muğni, 13/8.

1-Müslüman Olmak: Çünkü kafirlerden hiçbir amel kabul edilmez. Bunun delili ise şu Ayet-i Kerime’dir. “Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin
için daha hayırlıdır.”Saf Suresi, 10-11. Ayetler.

Bera bin Azib h dedi ki: Peygamber Efendimize zırh giymiş bir adam geldi ve dedi ki: savaşayım mı? Müslüman mı olayım? Peygamber Efendimiz g dedi ki: “Müslüman ol sonra savaş.” O adam Müslüman oldu, savaştı ve Allah yolunda öldürüldü. Bunun üzerine Nebi g şöyle dedi: “Az bir amel işledi, çok ecir kazandı.” Buhari, Hadis No:2808.

2-Mücahidin Buluğ Çağına Ermiş Olması Gerekir: Çocuklara cihad yoktur. Bunun delili ise ibn-i Ömer’in rivayet etmiş olduğu hadistir. İbn Ömer dedi ki: “Ben Uhud günü 14 yaşında iken
Peygamber’den savaşa çıkma izni istedim, bana savaşma izni vermedi.Müslim, Hadis No:1868.

3-Mücahidin Akıllı Olması Gerekir: Cihad farziyeti delilere yöneltilmez. Çünkü Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: uyanana kadar uyuyandan, buluğ çağına erene kadar çocuktan, akıllanana kadar deliden.” Sünen-i Ebu Davud, 4392.

4-Mücahidin Hür Olması Gerekir: Bunun delili ise Cabir’den h rivayet edilen şu hadistir: bir köle Peygamber Efendimiz’e gelerek ona İslamiyet ve cihad üzere beyat etti. Kölenin sahibi gelerek Peygamber Efendimize onun köle olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz g o köleyi iki köle karşılığında satın aldı. Bundan sonra tanımadığı birileri biat etmeye geldiklerinde, hür müsünüz veya köle misiniz? diye sormaya başladı. Hür olduğunu söyleyenlerden İslamiyet ve cihad üzere biat alırken, köle olduğunu söyleyenlerden cihad biatı almadan sadece islamiyet üzere biat aldı.Müslim, Hadis No:1602.

5-Mücahidin Erkek Olması Gerekir: Kadınlara cihad farz değildir. Aişe annemizden şöyle bir hadis rivayet edilmiştir. “Peygamber’den g cihad için izin istedim. Peygamber Efendimiz “Sizin cihadınız hactır.” dedi.Buhari, Hadis No:2875.

6-Mücahidin, Dünyalık ve Maddi Güce Sahip Olması Gerekir: Bunun deli şu Ayet-i Kerime’dir. “Zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur.” Tevbe, 91.

Cihadın Durumları Ve Her Durumun Hükmü

Allah yolunda cihadın iki durumu vardır: Bedaiu Es-Senai, 6/57.

Birinci Durum: Cihadın farzı kifaye olduğu hal: Bu kâfirler kendi yurtlarında iken, onlara saldırmak ve savaşın Müslümanlar tarafından başlatıldığı haldir. (Talep/Saldırı Cihadı)

Bunun Hükmü: Farzı kifayedir. Az önce açıklamasını yaptığımız kısımdır.

İkinci Durum: Cihadın farzı ayn olduğu haller. Bu üç yerde gerçekleşir.

Birinci Yer:
Bir insan savaş saflarında bulunduğu vakit. Bunun delili şu ayeti kerimedir.“Ey müminler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. (Korkup kaçmayın). Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu
dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir!” Enfal, 15-16.

Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadiste Allah Resulü şöyle buyurmaktadır: “helak edici yedi şeyden sakının” (Allah Resulü o yedi şeyi zikrediyor ve o yedi şeyden bir taneside) “savaş günü kaçmaktır.” Allah kâfirlerle savaştan geri kaçanlardan iki sınıfı istisna tutmuştur.

Birincisi: “Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme” yani düşmanlarını iyi vurabilmek ve savaşta temkin sağlamak için başka cepheye gitmek.

İkincisi: “veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma” yani kâfirlere karşı daha iyi savaşmak için mü’minlerden başka bölüğü güçlendirmek ya da onların gücünden faydalanmak için onlara meyletmek.

İkinci Yer:
Düşmanlar onun beldesine savaşa geldiklerinde o beldelerini düşmanlardan muhafaza etmek için orda bulunanlara savaşmak farz-ı ayndır. O beldeye en yakın ve sonra daha yakın olanlarada farz olur. (Bizim şuan içinde bulunduğumuz durum gibi) Eğer o beldedekilerin gücü buna yetmezse vucubiyyet en yakın beldedekileri ve daha sonrakilere doğru gider. Allah b şöyle buyuruyor. “(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın.”Tevbe, 41. hem belde muhasara altına alındığında savaşın saflarında bulunanlar gibi olurlar. Ve hepsine farz-ı ayn olur.

Üçüncü Yer:
İmam, yani emir sahibi halkı cihada çağırdığı zaman. Allah şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?” Tevbe, 38.
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Cihada çağırıldığınız vakit cihada çıkın” Buhari, 2825; Müslim, 1353.

Hatırlatma:
Cihad farz-ı ayn olduğu zaman hiçbir şarta gerek yoktur. Ne imamın, ne anne babanın, ne alacaklıların ne de başka bir izne gerek yoktur. Savaşa gücü yeten herkesin savaşması vaciptir.

Cihadla Alakalı Bazı Meseleler

İmamın İzni Olmadan Cihad Etmenin Hükmü:

Eğer cihad farzı kifaye olan cihad ise, İmam’ın izni olmadan cihad etmek caiz değildir. Müslümanların genel maslahatını en iyi bilenin o olması ve ona edeb gereği bunu yapmak caiz değildir. İki durumda imamdan izin almadan cihad edilebilir.

Birincisi: Şerrinden ve eziyetinden korktukları düşmanların aniden belirmeleri durumunda imamdan izin almadan cihad edilebilir. Çünkü hürmet edilen şeyleri (namus, mal, can) ve dini muhafaza etmek icma ile vaciptir.

İkincisi: Düşmana zarar verecek ciddi bir fırsat yakalandığı zaman imamdan izin almadan cihad edilebilir. Bu fırsatı kaçırmamak için, gidip imamdan izin almaya gerek yoktur.

Emire İtaat:
Askerlerin emirlerine itaat etmesi, sabredip gerektiğinde nasihat etmesi vaciptir. Çünkü Allah b şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber›e ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de itaat edin.”Nisa, 59.

Aynı şekilde Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur, kim de bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Kim emirime itaat ederse bana itaat etmiş olur. Kim de emirime isyan ederse bana isyan etmiş olur.”Buhari, 7137; Müslim, 1835.

Anne-Babanın İzni:

Cihada çıkmak için anne ve babadan izin almak iki türlüdür.

Birincisi: Eğer cihadın hükmü farzı kifayet ise; Cihada çıkmak için anne babasından izin alması vaciptir. Ümmet icmaa etmiştir ki; kendisine cihad farzı ayn olmayanların anne babası Müslüman ise onlardan izin almadan cihada çıkamazlar.

İbn-i Ömer’den h rivayet edilen hadis buna delil getirilir. İbn-i Ömer şöyle dedi: Peygamberimizin g yanına bir adam geldi ve cihad için izin istedi. Peygamber Efendimiz g: “Annen ve Baban yaşıyor mu?” Diye sordu. Adam: “evet” dedi. Nebi: “ o zaman git onlar için cihad et (çalış)” buyurdu.Buhari, 3004; Müslim, 2549.

İkincisi: Eğer cihad (bugün olduğu gibi) farzı ayn olursa; Âlimlerin ittifakıyla bu durumda çocuğun cihada çıkması için anne ve babasından izin almasına gerek yoktur. (Bedaiu Es-Senai, 6/58; Tebyin El-Hekaik, 3/241; Bidayet El-Müctehid, 1/384; El-Meuna, 1/602; Ravdat Et-Talibin, 10/214; El-Muğni, 13/26; Haşiyetu Er-Ravda, El-Murabba, 13/26.)

Bunun delili şu ayeti kerimedir: “(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın. Mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin.”Tevbe, 41.

Bu ayetin delil oluşunu İmam Taberi Tefsiri’nde şu şekilde açıklar: “sözlerin en güzeli bu konuda şunu demektir. Allah b mü’minlere, Düşmanlarına karşı kendi yolunda gerek hafif, gerekse ağır bir şekilde savaşa çıkmalarını emretmektedir. “Hafif” kavramının içine; bedeninin kuvveti, cismin sıhhati, gençliği, mal sahibi oluşu, vaktinin müsait oluşu ve bineğinin olmasından ötürü cihada çıkması kendisini kolay olanlar dâhil olur. “Ağır” Kavramının içine ise; bunun zıddı olanlar girer. Cami El-Beyan li-Taberi, 6/378.

Evlatlar, Allah’ın düşmanlarına karşı savaşa çıkmaları emredilenlerin içine dahildir. Anne babasından izin alamaması, onun cihada çıkmasını engellemez. Çünkü ayeti kerimede genel bir ifade kullanılır.

İbni Ömer rivayet edilen bu hadiste bu konuya delildir. İbn-i Ömer Resulullah’ın şöyle buyurduğunu ifade eder. “Müslüman şahsiyet üzerine, günaha emredilmediği sürece hoşuna gittiği ve gitmediği
şeylerde işitip itaat etmesi gerekir. Eğer masiyet emredildiyse işitip itaat etmek yoktur.” Buhari, 7257; Müslim (Nevevi şerhiyle beraber), 1839, 1840.

Eğer Anne Babasının Rızası Olmadan Farz-ı Ayn Olan Cihada Çıkarsa Ona Hiçbir Vebal Yoktur:
Resulullah g şöyle buyurmuştur: “Yaratana isyanda, yaratılana itaat yoktur.” Musannef, İbn-i Ebi Şeybe, 7/737.

Borçlunun Cihada Çıkması:

Cihad farz-ı ayn olduğu vakit; ister zengin olsun, ister fakir olsun, ister borcun vadesi gelmiş olsun, ister vadesi gelmemiş olsun, borçlunun borç sahibinden cihada çıkması için izin istemesine gerek yoktur. Bu konuda fakihler arasında bir ihtilaf yoktur. El-Kâfi fi Fıkh-i İmam Ahmed, 4/170; El-Muherrer fil-Fıkh, 2/171.

Bunun delili; “(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın. Mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin.” Tevbe, 41.

Bu ayetin delil oluşu: Allah c mü’minlere gerek hafif, gerekse ağır bir şekilde cihada çıkmalarını emretmiştir. “Hafif ve Ağırın” anlamlarından biri de zengin ve fakir demektir. Cihad farz-ı ayn olduğu zaman alacaklının izni şart değildir. Askeri Emirden İzin Almadan Muaskerden Çıkmak:
Muasker yerinden emirin izni olmadan çıkmak caiz değildir. İster bir ihtiyacını gidermesi için isterse düşmanı kuşatması için veya herhangi bir sebeple emirin veya komutanın izni alınmadan muaskerden
çıkmak caiz değildir. Çünkü emir insanların durumunu en iyi tanıyan, düşmanın yakınlığını, uzaklığını, tuzaklarını ve emniyet yerlerini en iyi bilendir. Emir, ancak bunlardan emin olunduğu vakit askerine izin verir. Emirin izni olmadan çıkarlarsa, düşmanın tuzaklarından veya onları helak edebilecek herhangi bir şeyden emin olamazlar. Hatta bazen askerler bulundukları yeri terk eder ve izinsiz dışarıya giden askerde kaybedilebilir.
El-Muğni kitabında şunlar geçer: “Ancak emirin izni ile çıkabilirler...” El-Muğni, 13/33.

• Uyarı:

Ribatta, hacizde veya emirin onu bıraktığı ve ayrılmamasını söylediği tüm yerlerde buna kıyas edilir. Çünkü Peygamber Efendimiz g “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur, kim de bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Kim emirime itaat ederse bana itaat etmiş olur. Kim de emirime isyan ederse bana isyan etmiş olur.” Buhari, 7137; Müslim, 1835. Zaruret hariç yerinden ayrılamaz. Bunun açıklamasını daha önce yapmıştık.

Mücahid Yaralı İken Su İle Temizlenmesi: 

Yaralı bir mücahidin iki durumu vardır:

Birincisi; Yarasının Açık Olma Durumu: İster büyük abdestte olsun, ister küçük abdestte olsun yaralı bile olsa bedeninde, yıkanması gereken yerlerden ise asıl olanın onun yıkanmasıdır. Bedenine bir zararın dokunma tehlikesi olduğu hali müstesnadır. Yaralı azayı yıkadığı vakit ona bir zararın dokunacağından korkarsa, bu konuda fıkıh alimleri nasıl yıkayacağı konusunda ihtilaf etmiştir. Bu konuda İbn-i Teymiyye’nin seçmiş olduğu görüş şudur: büyük ve küçük abdestinde yıkması gerektiği yerlerin sağlam olanlarını yıkar ve eğer bir zarar olmayacaksa yaralı olan yerleri de eliyle mesh
eder. Teyemmüm etmesine de gerek yoktur.(El-İnsaf, 1/271; Er-Ravda El-Muri S.45; Eş-Şerh el-Kebir 1/119; Mecmu El-Fetava, 21/178.)

Eğer yaralı uzuvlarını mesh etmekten ötürü ona bir zararın ilişeceğinden korkarsa; öncelikle bedeninde yaralı olan tüm yerler (büyük abdest için) veya küçük abdestte yıkaması gereken yaralı yerler için teyemmüm alır. Daha sonra bedeninde sağlan olan yerleri yıkar. Çünkü yaraları yerleri
yıkayamayan veya mesh edemeyen birisi bunların yerine teyemmüm alır ki bedeninde abdestsiz bir yer kalmış olmasın. Allah en iyisini bilendir.

İkincisi; Yarası Bir Sargı veya Bir Bezle Kapanmış Olma Durumu:

Âlimler sarılan bölgenin hepsini veya bir kısmını mesh edilecek konusunda ihtilaf etmişlerdir. Zahir olan -Allah doğrusunu en iyi bilendir- imkânı olan her yeri mesh etmesidir. Namaz abdestinde sadece
yıkaması farz olan yerleri mesh eder. Çünkü bu yıkamaya en yakın olandır. Ve aynı zamanda sarılan bölgenin hepsini mesh edilmesinde de bir meşakkat yoktur. (Haşiye Ed-Dusuki, 1/163; Buluğe Es-Salik, 1/76; Mevahibu El-Celil, 1/531; El-Bahr Er-Raid, 1/326; El-Muğni, 1/356; El-Mecmu, 2/370.)

Mücahidin Bedeninden Bir Uzvun Kopmasından Sonraki Taharet:

Bedenden Kopan Uzuvlar İçin 3 Durum Vardır:

Birinci Durum: Kollarda dirsekten sonrasının, ayaklarda ise topuklardan sonrasının kesilmesi durumu;
İslam âlimleri ittifakla bu bölgeleri yıkamanın farz olmadığını söylemişlerdir. Çünkü yıkanması gereken yer yoktur. İnsaf kitabının sahibi şöyle dedi: Kopan azalar yıkanması farz olan yerin üstünde ise tartışmasız bunlardan sonrasını yıkamak vacip değildir. El-İnsaf, 1/164; El-Muğni, 1/174.

İkinci Durum: Kollarda dirsekten aşağı ayaklarda da topuktan aşağısının kesilmesinin durumu; İslam âlimleri ittifakla yıkanması farz olan azalarda kalan kısmının
yıkanmasının farz olduğunu söylemişlerdir. (Mevahib El-Celil, 1/277; El-Mecmu lin-Nevevi, 1/416; El-İnsaf, 1/164.)

Üçüncü Durum: Kollarda dirsekten ayaklarda da topuktan kesilmesi durumu; İslam âlimleri, kopan bu uzuvların uçlarının yıkanıp yıkanmamasında ihtilaf etmişlerdir. Tercih edilen görüş -Allah en doğrusunu bilendirkopan bu azaların uçlarının yıkanması vacip olmasıdır. (Beadiu Es-Senai, 1/68; El-Camiu li-Ahkami Kur’an lil-Kurtubi, 6/84; El-Muğni, 1/173; El-İnsaf,
1/164.)

Düşman Korkusu Olduğu Vakit Mücahidin Teyemmümü:

İslam âlimleri ittifakla, kişi düşmanın zararından korktuğu vakit teyemmüm almasının caiz olduğunu söylemişlerdir. Çünkü o su bulamayan gibidir. (Tuhfet El-Fukaha, 1/38; Bedaiu Es-Senai, 1/170; El-Mecmu, 2/298; El-Umm, 1/46; El-Muğni, 1/315; Haşiye Er-Ravde, 1/306.)

Mücahidin Tozla Teyemmümü:

İslam âlimleri ittifakla toz içeren toprakla teyemmümün caiz olduğunu söylemişlerdir. Duvar, elbise gibi eşyaların üzerindeki toprakla teyemmüm edilmesinde ihtilaf etmişlerdir. Fıkıhçıların geneli toz ile teyemmümün caiz olduğunu söylemişlerdir. (Et-Temhid li-İbni Abdilber, 19/290; El-İcma li-ibni El-Munzir, S.14; Beadiu Es-Senai, 1/182; El-Mecmu lin-Nevevi, 2/253; El-Umm, 1/50; El-Muğni, 1/263.)

Ebu Cuheym el-Ensari dedi ki: Resulullah g Cemel kuyusuna doğru giderken yolda bir adama rastladı. Ona selam veren bu adamın selamını almadan orda bulunan bir duvara doğru ilerledi elini ve yüzünü mesh ettikten sonra adamın selamını aldı. Ve Allah şöyle buyuruyor: “Su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin.” Nisa, 43.

Ayette geçen “saiden” (Temiz) kelimesinin anlamı: Yeryüzüne çıkan toprak, kum vb şeylerdir. (İbni Kesir Tefsiri, Nisa Suresi 43. Ayetin Tefsiri.)
Korku Anında Mukim Olan Bir Mücahidin Namazlarını Birleştirmesi.
İslam fakihleri bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Fakat tercih edilen görüşe
göre bunun caiz olmasıdır. Allah en doğrusunu bilendir. (El-İnsaf, 2/359; Keşafu El-Kina, 1/489; El-Mubdi, 1/118; Ez-Zahira, 2/375; El-Mecmu, 4/263;
Ravda et-Talibin, 1/401.)

İbn-i Abbas h dedi ki: “Peygamber Efendimiz g öğle ile ikindi namazını korku ve sefer olmadan birleştirerek kıldı.” Başka bir rivayette: “korku ve yağmur olmadığı halde” demektedir. Müslim, 705.

Emin olduğu halde bir mukimin namazlarını cem etmesi caiz ise; korku halinde birinin cem etmesi evleviyetle caiz olması gerekir. Korku anındaki cem ihtiyacı yağmur anındaki cem ihtiyacından daha önemlidir. (Müslim Şerhi, 5/226.)

Binek ve Araçların Üzerinde İşaretle Namaz Kılmak
Fakihler, korku anındaki mücahidlerin hayvanlara binerek namazlarını kılabileceklerinde ittifak etmişlerdir. (Günümüzdeki araçlar o dönemin binekleri mesabesindedir.) İster kıbleye dönük olsunlar ister olmasınlar Rükû ve secdelerini işaret ederek kılarlar. Güçleri yettiği şekilde namazlarını kılarlar. (Feth El-Kadir, 2/64; Ez-Zahira, 1/441; El-Umm, 1/221; El-Muharrer fi el-Fıkh, 1/138; El-Muğni,
3/316.)
Bunun delili şu Ayet-i Kerime’dir. “Eğer korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak kılın.” Bakara, 239.

Harbi Kâfirin Tanımı:

Âlimler, harbi kâfiri şu şekilde tarif etmişlerdir: Müslümanlarla eman, söz ve zimmet ahdi olmayan kâfirlerdir. Bu tanıma göre ister bizimle savaşsın ister savaşmasın, kâfirliğinden ötürü kâfirlerde asıl olan onların harbi olmasıdır. Buna göre aramızda herhangi bir eman, söz ve zimmet ahdi olamayan bir kâfir, silahını bize doğrultmasa dahi böyle bir kâfirle karşılaştığımızda o kâfiri harbi kâfir sayarız. Malı ve kanı bize helaldir.

Öldürülmesi Caiz Olan Kâfirler İle Caiz Olmayan Kâfirler:

1- Öldürülmesi Caiz Olan Kâfirler:
Savaş ehli olan tüm kâfirlerin öldürülmesinin caiz olduğu konusunda âlimler ittifak etmişlerdir. (El-Mebsut, 10/5; Bedaiu Es-Senai, 6/46; Bidayet El-Müctehid, 1/386; Ez-Zahira, 3/399;
El-Muğni, 13/179.)

İster savaşa katılsınlar ister katılmasınlar buluğ çağına ermiş ve savaş etmeye gücü yeten her kâfirin öldürülmesi caizdir. Çünkü kâfirleri öldürmekle ilgili gelen Ayet-i Kerime’ler geneldir. Bunlardan biri Allah’ın şu sözüdür: “Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün.”Tevbe , 5. biride Allah Resulü sözüdür: “Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin.”
(Ebu Davud, 2504; Nesai, 3096; Ahmed bin Hanbel, 10/398; Darimi, 2/213; Hâkim
Müstedrek’inde 2427 numarayla rivayet etmiş, Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahih
olduğunu söylemiştir. Zehebi ona bu konuda muvafakat etmiştir. İbn Hibban sahih olduğu
söylemiştir. El-İhsan bi-Tertibi Sahihi İbn-i Hibban, 4688 numaralı hadise bakınız.)

2- Öldürülmesi Caiz Olmayan Kâfirler:
a- Çocuklar:
b- Kadınlar: Çünkü Nebi, çocuk ve kadınları öldürmeyi yasakladı. (Buhari, 3014; Müslim, 1774.)
c- Savaşamayacak Derecedeki Yaşlılar: Çünkü bunlar savaş ehli değillerdir. Bunlar kadınlar gibi öldürülmezler.
d- Zayıflar: Ayağa kalkamayacak derecede zayıf olanlar.
e- Körler:
f- Deliler: Zayıf, kör ve deli, savaşamayacak deredeki yaşlıya kıyas edilir.
Çünkü bunlar savaşamama özelliğinde ortaktırlar.
g- Rahipler: Ebu Bekir h Yezid bin Ebi Sufyan’a vasiyetinde şunları söyler: Sizler kiliseleri olan bir kavimin yanından geçeceksiniz. Nefislerinizi orda tutun ve sapıklıkları üzere ölene kadar onlara karışmayın. İmam Malik, 2/447-448; Said bin Mansur, 2/148.

Uyarı:
Bu sayılan grupların öldürülmemesi, onların savaşa katılmaması veya savaşla ilgili bir görüş beyan etmedikleri durumlar için geçerlidir. Âlimlerin icmasıyla, eğer bunlar savaşa katılır veya savaşla ilgili bir görüş beyan ederlerse öldürülürler. Çünkü savaşta görüş beyan etmek savaşın en büyük yardımlarından sayılır. Hatta bazen savaşmaktan bile daha önemlidir.

Bu gruplardan savaşa katılanların öldürüleceğine dair delil, Rubahe bin Rabii’den rivayet edilen hadistir. Rubahe dedi ki: “biz Peygamber Efendimiz’le beraber bir gazvedeydik, Peygamber Efedimiz insanların bir şeyin üzerinde toplandıklarını görünce onlara bir adam gönderdi. Ve ona “Onların neyin üzerinde toplandıklarına bak dedi.” Adam gitti ve “öldürülen bir kadının etrafında toplanmışlar” dedi. Nebi g “Bu kadınsavaşmıyordu...” diye buyurdu. (Ebu Davud, 2669; Nesai El-Kubra, 8628; İbn-i Mace, 2842; Ahmed bin Hanbel, 25/370-371,
bunun senedi sahihtir.)

Bu sözden anlaşılıyor ki; eğer savaşmış olsa öldürülmesi caiz olacaktı. (Hattabi’nin Mealimu Es-Sunen’ine bakınız, 2/280.)
Savaşa görüşüyle iştirak edenlerin (taktik, akıl vs. verenlerin) öldürülmesinin caizliğinin delili ise: Dureyd bin Simme, Huneyn günü savaşmaya gücü yetmeyen bir yaşlı olduğu halde öldürüldü. Bu
adamın görüşlerine başvurdukları ve onu uğurlu saydıkları için savaşa getirmişlerdi. Nebi g onun öldürülmesini kötü görmedi. (Buhari, 4323; Müslim, 2498.)

Esir Olmadan Önce Müslüman Olanlar:

Esir alınmadan önce Müslüman olan bir erkek veya kadın malını ve kanını korumuş olur.
Peygamber Efendimizin şu sözü buna delildir: “Ben insanlarla Allah’tan başka hak ilahın olmadığına... Şahitlik edene kadar savaşmakla emr olundum... Bunu söylediklerinde mallarını ve canlarını benden korumuş olurlar.” Buhari, 1399; Müslim, 22.

Uyarı:
Müşriklerle savaşın gayesi onların Müslüman olmaları içindir. Esir alınmadan önce kelime-i şahadeti söyleyen Müslüman olur lehte ve aleyhte bize karşı bir sorumluluğu kalmaz. Peygamber Efendimizin
şu sözü buna delildir: “Ben insanlarla Allah’tan başka hak ilahın olmadığına... Şahitlik edene kadar savaşmakla emr olundum... Bunu söylediklerinde mallarını ve canlarını benden korumuş olurlar.  Buhari, 1399; Müslim, 22.

Başka bir delil ise: Usame bin Zeyd’ten h şöyle dedi: “Resululllah g bizi Harakat denen yere seriyye olarak gönderdi. İnsanlar bizden korkup kaçtılar. Onlardan birini yakaladık ve tam öldürecekken Allahtan başka hak ilah yoktur dedi. Biz onu ölünceye kadar vurduk. Bu olay kalbimde bir şüphe
uyandırdı ve onu Resulullah’a g anlattım. Resulullah g bana, ‘Kıyamet günü o Lailaheillallah’ı ne yapacaksın’ dedi. Dedim ki; ey Allah’ın Resulü o ancak silah ve öldürülmekten korktuğu için bunu söyledi. Resulullah; ‘Onun kalbini mi yardın ve bunu niçin söylediğini öğrendin? Kıyamet
günü o Lailaheillallah’ı ne yapacaksın’ dedi. Ve bunu öyle tekrarladı ki kendi kendime keşke bugün Müslüman olsaydım dedim. (Es-Sünen El-Kubra, Muhammed Abdulkadir Telifi, 8/19.)

Mürtedin öldürülmesi had ile cezalandırıldığı içindir. Kelime-i şehadeti söylese dahi bu onun kanını muhafaza etmez. Çünkü Nebi’nin bu konudaki emri geneldir. “Kim dinini değiştirirse onu öldürün” (Buhari, 18/367.)

Ebubekir Es-Sıddık’ın h bu konudaki uygulaması da buna delildir. Onun sözü: “Vallahi namazla zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zekât malın hakkıdır. Vallahi Resulullah’a verdikleri bir oğlağı bana vermekten vazgeçseler, bunu vermedikleri için onlarla savaşacağım.” Ömer h dedi ki:
Allah’a yemin olsun ki; gördüm ki Allah b zekât vermeyenlerle savaşması konusunda Ebubekir’in göğsünü açmıştı. (ona bu konuyu ilham etmişti) ve anladım ki onun tutumu haktır. Buhari, 18/259.

Mürted birisi ancak güç yetirilmeden önce tevbe ederse öldürülmez. Allah b şöyle buyuruyor: “Ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna; biliniz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Maide, 34.

Mücahidlerin Zekât Malından Alması:
Mücahidler ister fakir olsun ister zengin olsun, onlar için bir maaş olmadığı sürece, zekât mallarından almalarının caizliği konusunda İslam âlimleri icmaa etmişlerdir. (Bedaiu Es-Senai, 2/154; Tebyin El-Hekaik, 1/298; El-Kafi fi Fıkhı Ehli El-Medine, 1/326; ElCami li-Ahkam El-Kur’an, 8/170; Ravda Et-Talibin, 2/321; Keşşaf El-Kina, 2/107.)

Bunun delili Allah’ın b şu sözüdür: “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, zekât toplayan memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.” Tevbe, 60.

Mücahid savaşa çıktığında; binek, silah, nafaka, elbise, gidiş geliş müddeti ve küfür veya düşman beldesinde uzun süre kalsa bile kaldığı sürece ona yetecek kadar zekât malı verilir.

Ramazan Ayında Mücahidin İftar Etmesi: 
Mücahidin iftar etmesi şu şekilde olabilir.

1- Mücahidin Seferde Olması: Bu durumda; âlimlerin ittifakıyla mücahidin iftar etmesi caizdir. (Tebyin El-Hekaik, 1/333; El-Mecmu, 6/265; Ravda Et-Talibin, 2/265; El-Muğni, 4/345; Haşiye
Er-Ravd El-Murabba, 3/372.)

Bunun delili Allah’ın c şu sözüdür: “Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin.”Bakara, 185.

2- Mücahidin Mukim Olması: Bu durumda mücahidin iftar etmesinde âlimler ihtilaf etmişlerdir. Sahih olan, eğer oruç mücahidi zayıf düşürüyorsa onun iftar etmesi caizdir. Bu İbn-i Teymiyye ve İbn
Kayyıım’ın tercih ettiği görüştür. Çünkü mukim olan mucahidin iftar etmesi, sırf seferde olduğu için iftar eden misafirin iftar etmesinden daha evladır. (El-İnsaf, 3/286; Zadul Mead, 2/53; Haşiye Er Ravda El-Muraba, 3/380; Feth El-Kadir, 2/272; Haşiye, İbn Abidin, 3/402.)

Hem de Allah’ın şu sözünden ötürü mücahid iftar edebilir. Allah şöyle buyuruyor: “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” Enfal, 60.

Şunu da özellikle belirtmek gerekir ki; eğer mücahid ramazan ayının gündüzünde herhangi bir özürden ötürü iftar ederse daha sonra bunukaza yapması ona vaciptir.

Düşmanın Canlı Kalkan Kullanması:
Düşman, mücahidlerin darbelerinden korunmak için canlı kalkan kullandığı zaman onlarla savaşmaya devam etmek caiz midir?

Bu iki durumda değerlendirilir:
1- Kâfirler, Kadınlarını ve Çocuklarını Canlı Kalkan Olarak Kullanması İki Açıdan Buna Bakılır:
a- Savaşın kızıştığı ve müslümanlara bir zararın dokunma ihtimali olduğu bir anda kafirlerin kadınlarını ve çocuklarını kalkan olarak kullanmaları; Bu durumda, İslam âlimleri ittifakla kâfirlerin çocuk ve kadınları ölse bile onlarla savaşa devam edilmesinin caiz olduğunu söylemişlerdir.
İmkân dâhilinde çocuk ve kadınları öldürmekten sakınmaları gerekir. (El-Mebsut, 10/64; Bedaiu Es-Senai, 6/63; Feth El-Kadir, 5/198; Ravda Et-Talibin, 10/244; El-Muğni, 13/141; Keşşaf El-Kina, 2/378.)
Bunun delili İbn Ömer’den rivayet edilen hadistir. “Peygamber Efendimiz Mustalık oğulları üzerine gece baskını yaptı. Onlar gafil bulunuyorlardı...” (Buhari, 2541; Müslim, 1730.)

b- Savaşın kızışmadığı ve Müslümanlara bir zararın dokunma ihtimalinden korkulmayan bir anda kafirlerin kadınlarını ve çocuklarını kalkan olarak kullanmaları;
Âlimler bu durumda çocuk ve kadınların öldürülmesinde ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda tercih edilen görüş; imkân dâhilinde çocuk ve kadınları öldürmekten sakınmakla beraber, gerektiğinde onların
öldürülmesinin caiz olduğudur. Allah en iyisini bilendir. (El-Mebsut, 10/65; Feth El-Kadir, 5/198; El-Muğni, 13/141; Keşşaf El-Kina, 2/378; El-Havi El Kebir, 14/178; Ravda Et-Talibin, 10/244.)

Allah yolunda cihad emrinin genel oluşuna itibar edilir. Hem Peygamber Efendimiz g savaşın kızıştığı anlarda atışların kime değeceğini gözetmezdi. Aynı zamanda kafirler çocuk ve kadınlarını canlı kalkan yaptıklarında onlarla savaşı durdurmamız onları güçlendirir. Saflarını düzeltir ve onlara yardım ulaşır.

2- Kâfirler Esir Alınan Müslümanları Canlı Kalkan Yaparlarsa:

Bu İki Durumda İncelenir:
a- Savaşın kızıştığı bir anda onları canlı kalkan yapıp Müslümanlara saldırmaları ve Müslümanların onların zararından korkmaları hali: İslam fukahası, ittifakla canlı kalkan yapılan Müslümanların
öldürülmesinin caiz olduğunu söylemişlerdir. (El-Mebsut, 10/65; Bedaiu Es-Senai, 6/63; Feth El-Kadir, 5/198; eEl-Umm, 4/244; Keşşaf el-Kina,2/378; El-Muğni, 13/141.)

İmkân dâhilinde canlı kalkan yapılan bu Müslümanları öldürmekten sakınması da vaciptir.
Çünkü bunlara atış yapılmadığı zaman Müslümanlara zarar gelmektedir. Bu zarar onları öldürmekten daha şiddetlidir. İki zararın en büyüğü defedilerek en hafifi tercih edilmektedir. Aynı zamanda onlara atışın yapılmaması demek cihadın tatil edilmesi, düşmanın Müslümana saldırısı anında onlara sırt dönmek demektir. Bu da caiz değildir.

b- Savaşın kızışmadığı ve onların zararından korkulmadığı bir anda Müslümanların canlı kalkan yapılması: İslam âlimleri bu durumda ihtilaf etmişlerdir. Tercih edilen görüş ise; zaruret olmadıkça onlarla savaşmak caiz değildir. Allah en iyisini bilendir.

Zaruret halinde şu şartlar dâhilinde caiz olur.
• Canlı kalkanlara atış edilmeden kâfirlere ulaşmanın imkânsız olduğu durumlarda.
• İmkân dâhilinde canlı kalkana atış etmekten sakınması gerekir.
• Atış ettiği zaman kâfirleri hedef alarak atış etmesi gerekir.
• Kesin olarak veya galip zanla beklenilen maslahatın oluşacağını bilmesi gerekir.
• Beklenilen maslahata o anda ulaşılabileceği tahmin edilmesi, geciktirildiğinde maslahatın kaybolacağı düşünülmesi gerekir.
Kâfirlere ulaşmanın veya güçlerini başka türlü kırmanın mümkün olmadığı durumlarda; top, havan gibi genelin öldürüldüğü silahlarla atışlar yapılabilir. (El-Mebsut, 10/64; Bedaiu es-Senai, 6/63; Feth El-Kadir, 5/198; El-İnsaf, 4/129.)

 Bütün bu şartları toplayan delil Allah’ın şu ayetidir: “Gücünüz yettiğince Allah’tan korkun.”Tegabun, 16.

Allah yolunda cihad eden mücahidin bu konuda Allah’tan korkması, ihtiyatlı olması, Müslüman kanı dökmemek için elinden geldiği kadar gayret göstermesi, imkân dâhilinde bunu en aza indirmesi gerekir. Çünkü bu zarurettir. Zaruretin gereği gibi davranmak ve bu konuda haddi aşmamak gerekir.

Ateşle Yakmak Veya Suda Boğmak:
İslam âlimleri ittifakla; Kâfirlere başka türlü güç yetirilmediği, onların zararından korkulduğu ve içlerinde Müslüman esirlerin olmadığı savaşlarda, onları ateşle yakmanın veya suda boğmanın caiz olduğunu söylemişlerdir. (El-Mebsut, 10/31; Feth El-Kadir, 5/197; Bedaiu Es-Senai, 6/62; Ez-Zahira, 3/408; El-Umm, 4/243; El-Havi El-Kebir, 14/183; Ravda et-Talibin, 10/244; El-Muğni, 13/139; Keşşaf El-Kina, 2/377; El-Mubedda, 3/321.)

Kâfirleri yakmadan veya suda boğmadan onlara güç yetirilebilecek durumlarda bunun yapılmasında İslam âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Tercih edilen görüşe göre zaruret veya kısas olmaksızın bunun caiz
olmadığıdır. Bu konuda delil ise Ebu Hureyre’den rivayet edilen hadisi şeriftir. Ebu Hureyre h şöyle dedi: Allah’ın Rasulü bizi bir yere gönderdiğinde bize şöyle dedi: “Eğer falan ile falanı görürseniz onları ateşle yakınız.» yola çıkacağımız vakit ise şöyle söyledi: « Ben size falan ile falanı
bulduğunuzda yakmanızı emretmiştim. Ateş ile ancak Allah azap eder. Onları bulduğunuz vakit öldürün.”Buhari, Hadis No:3016.

Bu hadisin delil olması da bu vecihledir: Hadiste zikredilenler yakılmadan da onlara güç yetirilebilen şahıslardır. Bu durumda onların yakılması caiz değildir. Yakılmadan öldürülmeleri gerekir. Su da boğmak da buna kıyas edilir. Allah en iyisini bilendir.

Şehirlerin Ve Ekinlerin Yakılması, Ağaçların Kesilmesi Ve Benzeri Şeyler:
İslam âlimleri ittifakla; Mücahidler ihtiyaç duyduklarında, kâfirleri engellemek veya onların başarıya ulaşmamaları için bunları yapmanın caiz olduğunu söylemişlerdir.

Mücahidlerin ihtiyaç duymadığı zamanlarda bunu yapmanın caizliğinde ihtilaf edilmiştir. Fakat bunla kâfirlere kızgınlık veya zarar verilecekse sahih olan bunun caizliğidir. Çünkü Allah şöyle buyuruyor: “Kâfirleri kızdıracak bir yeri işgal etmek ve düşmana başarı kazanmak karşılığında, onların yararlı bir iş yaptıkları mutlaka yazılır.”Tevbe, 120.

Bu konu imam’ın iznine bağlıdır. Eğer İmam bir maslahata binaen buna izin verirse caizdir. Aksi halde caiz değildir.(El-Mebsut, 10/31; Feth El-Kadir, 5/197; Şerh Es-Siyer El-Kebir, 1/33; El-Kâfi fi Fıkh Ehl-i ElMedine, 1/467; Ravda Et-Talibin, 10/258; El-Ahkâm es-Sultaniyye S.108; Meşari El-Eşvak, 2/1024; El-Muğni. 13/146; El-İnsaf, 4/127; El-Mehalla bil-Asar, 5/345.)

Şehidin Hükümleri:

Şehidler Üç Kısma Ayrılır:
1-Allah’ın dinini yüceltmek ve yeryüzünde şeriatle hükmetmek için kâfirlerle savaşıp savaş alanında şehid olanlar hem dünyevi hem de uhrevi şehidin hükümlerini alırlar.
2-Maksadı Allah’ın dinini yüceltmek olmayan ve savaş meydanında ölenler dünyevi şehidtirler. Çünkü biz zahire göre onlarla muamele etmek zorundayız. Onların ahirette bir payları yoktur.
3-Maksadı Allah’ın dinini yüceltmek olan bir mücahid, kâfirlerle yaptığı savaşta yaralanıp belli bir süre yaşadıktan sonra vefat ederse bu uhrevi şehidtir. Dünyada buna şehid ahkâmı uygulanmaz.

Uyarı:
Askeri eğitim ve hazırlıkta kendi kendisini hatayla vuran veya arkadaşı tarafından savaş meydanı olmayan bir yerde hatayla öldürülen veyahut cihada çıkmış fakat savaş meydanı dışında bir yerde öldürülenler üçüncü kısımdaki şehidler gibi değerlendirilir. Yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Ona dünyevi şehidin muamelesi yapılmaz.

Savaş Bittikten Sonra Mücahidin Vefat Etmesi:
Savaş bittikten sonra ölü bulunan veya yaralı bulunmuş daha sonra onun etkisiyle ölen mücahidler, savaş meydanı şehidi sayılıp yıkanmayan, kefenlenmeyen, kendi elbiseleriyle defnedilen ve
namazı kılınmayanlardan mı sayılır? Yoksa savaş meydanı şehidi sayılmazlar mı?

Bunun iki durumu vardır:
1-Savaştan sonra ölü bulunanlar: Bunların üzerinde ya yara, darp ve benzeri izler vardır ya da yoktur.
Eğer üzerlerinde yara ve darp izi varsa bu savaş meydanı şehididir ve buna dünyevi şehidin ahkâmı uygulanır. Bu bütün âlimlerin ittifakıyladır. Çünkü bu savaşta herhangi bir savaş aracıyla öldürülmüştür. Üzerinde yara veya darp izi olmadığı halde savaş sonrası ölü bulunan mücahidlerin savaş meydanı şehidi sayılıp sayılmayacağı konusunda İslam âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Doğru olan görüş bunların savaş meydanı şehidi olması ve bunlara dünyevi şehid ahkâmının tatbik edilmesidir. Allah en iyisini bilendir.

Allah Resulü ve ondan sonra gelen sahabesinin gazvelerini araştıran biri görecek ki; savaş meydanında ölü bulduklarını kendi elbiseleriyle defnetmiş, yıkamayıp namazlarını kılmamışlardır. Üzerinde yara izi olup olmadığına bakmamışlardır. Üzerinde herhangi bir yara olmadığı halde
kâfirlerin eliyle öldürülme ihtimali kuvvetli bir ihtimaldir. Özellikle öldürme araçlarının çoğaldığı asrımızda bazı kimyevi maddeler vücutta iz bırakmadan insanı öldürmektedir.

1-Savaş meydanında yaralı bulunan ve bu yaranın etkisiyle ölenler:
Bunların İki Durumu Vardır:

a) Savaş meydanında az bir hayat belirtisi olduğu halde bulunan, ister savaş meydanın taşınsın ister taşınmasın daha sonra ölenler âlimlerin ittifakıyla savaş meydanı şehididirler.

b) Savaş meydanında yaralanmış fakat normal istikrarlı bir şekilde yaşıyorken bulunan ve daha sonra ölenler, âlimlerin sözlerinden anlaşılan bunların savaş meydanı şehidi olmadığıdır. Bunlara dünyevi şehid ahkâmı tatbik edilmez. Ancak Allah’ın izniyle bunlar ahiret şehididirler.

• Bir Mücahidin Savaşta Bir Müslüman Tarafından Hatayla Öldürülmesi:

Âlimler bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Fakat doğru olan; bir mücahid savaşta bir Müslüman tarafından hatayla öldürülürse savaş meydanı şehidi sayılır. Her ne kadar kâfirler tarafından direk öldürülmemişse bile kâfirle savaşması onun ölümüne sebep olmuştur. Aynı zamanda kâfirlerle savaşırken savaş meydanında öldürülmüştür. Kâfirler tarafından öldürülen diğer Müslümanlardan farklı değillerdir.

• Bir Mücahidin Savaş Esnasında Kendisini Hatayla Öldürmesi:

Âlimler bu konuda da ihtilaf etmişlerdir. Fakat doğruya en yakın olan görüş; savaş esnasında hatayla kendi kendisini vuran bir mücahidin savaş meydanı şehidi olmasıdır. Çünkü Amir bin Ekva h Hayber günü Marheb ile mübarezeye girdi. Ve ona aşağıdan bir kılıç darbesi vurmak isterken kılıcı ona döndü ve kendisine isabet etti. Müslim, Hadis No:1806, 1807.

Bu hadisin delil oluşu: Amir h şehidlere yapılan hiçbir uygulamada farklı bir muameleye tabi tutulmadı. Bu da ifade ediyor ki; kâfirlerle savaşırken kendisini yanlışlıkla vuran savaş meydanı şehididir. (El-Muğni, 3/474; Şerh-u Müslim li-Nevevi, 12/427.)

• Şehidin Üzerindeki Zırh, Demir, Mest Ve Benzeri Şeylerin Çıkarılması:

İslam fukahası ittifakla; şehidin üzerinden silah, zırh, kılıç ve benzeri şeyler çıkarılır demişlerdir. Silahın dışındaki deri, kürk ve mest gibi şeylerin çıkarılması hakkında ihtilaf etmişlerdir. Tercih edilen görüş bunların çıkarılmasıdır. Çünkü bunlar maldır ve ihtiyaç olmadığı halde bu eşyaları defnetmek bunları zayi etmektir.

• Şehid Ne İle Kefenlenir?

Dört mezhep imamları ve bunların dışındaki âlimler, kâfirlerle savaşırken savaş meydanında şehid olan biri, şehid edildiği elbisesiyle kefenlenir demişlerdir. Cabir’den rivayet edilen hadisi delil almışlardır. Nitekim Cabir: “Bir adam göğsüne veya boynuna isabet edilen bir okla vefat etti ve olduğu gibi elbiseleriyle defnedildi. Ve bizde Resulullah’ın g yanındaydık. (Ebu Davud, 3131; Beyhaki, Sünen El-Kübra, 6811; İbn-i Mace, 1515; Ahmed bin Hanbel 12/32; İmam Nevevi, bu hadisi Ebu Davud sahih bir senetle Müslim’in şartlarına uygun rivayet etmiştir, demektedir. Bkz el-Mecmu, 5/224.)

Birden Çok Şehidin Bir Kabirde Defnedilmesi

Asıl olan, zaruret olmadıkça birçok şehidin bir kabirde defnedilmemesidir. Mesela şehidlerin sayısının çok olması ve her biri için bir kabrin kazılmasının zor olması gibi zaruret durumlarında birden çok şehidin bir kabirde defnedilmesi caizdir. En faziletleri kıble tarafına en öne
konur. Bunun delili: Cabir bin Abdullah: Nebi Uhud şehidlerinden iki kişinin arasını
birleştirerek defnediyordu. (Buhari, Hadis No:1343.) Allah en iyisini bilendir.

•Şehid Kabrinin Açılması:

Şeri bir zaruret olmadıkça şehid veya sıradan bir ölünün kabrinin açılması haramdır. Şehidin çıplak defnedilmesi, kıblenin dışındaki bir tarafa doğru defnedilmiş olması, kabirde değerli bir malın unutulmuş olması gibi şeri bir zaruret olması halinde kabir açılabilir. Bu durumlarda cumhur ulema ölü bozulmamışsa kabrin açılması caizdir demişlerdir. Çünkü zaruretler haramları mubahlaştırır.

• Cihadın Haccın Önüne Geçirilmesi:

Bu ancak üç şekilde gerçekleşir:
Birincisi: Cihad günümüzde olduğu gibi farz-ı ayn olursa cihad haccın önüne geçirilir. (Meşari El-Eşvak, 1/205; Haşiye Ed-Dusuki 2/10; Seyl El-Cerrar 2/158.)

İkincisi: Cihad farzı kifaye, hac da tetavvu haccı olursa cihad yine de haccın önüne geçirilir. Çünkü cihad, hacdan daha faziletlidir. Ayrıca birçok faydası olan cihad daha az sayıda faydası olan ibadetlerin önüne geçirilir. (Mecmei Ez-Zevaid, Kitab El-Cihad fi El-Bahr, 5/281; El-Muğni 13/10; Mecmu El-Fetava, 28/353.)

Üçüncüsü: Cihad farz-ı kifaye, hac da farz-ı ayn olursa, hac cihadın önüne geçirilir. (Ez-Zehira, 8/174; El-Muğni, 13/10; Haşiye, İbn-i Abidin, 6/196.)

• Mücahidin Kur’an’la Düşmanın Topraklarına Gitmesi:

Fıkıh âlimleri, kâfirlerin eline geçmesinden korkulması halinde Kuran’la düşman topraklarına gitmenin caiz olmadığında ittifak etmişlerdir. Kâfirlerin eline geçmesinden korkulmaması halindeki durum için de ihtilaf etmişlerdir. Doğru olan kâfirlerin eline geçmesinden korkulmasa dahi yine de caiz değildir. Çünkü bu konudaki nehy geneldir. (El-Mebsut,10/69; Bidaye El-Müctehid, 1/393; Feth El-Bari, 6/165; Meşari El-Eşvak, 2/1068; ElMuğni, 13/37.)

• Kâfirlere Akşam Saldırmak:

Kâfirlere akşamları saldırmak ve onları öldürmek caizdir. (El-Mebsut, 10/31; El-Bahr er-Raik 5/128; Ez-Zahira 3/402; El-Muğni 13/139.)

Bunun Delili: Saab bin Cessame el-Leysi Resulullah’ın, müşriklerin
beldelerine beyatta (geceleyin insanların birbirilerinden ayırt edilemediği
vakitte) kâfirlere saldırılıp kadınlarının ve çocuklarının saldırıda isabet
alınmasını sorduklarında şöyle dediğini işittim. Resulullah dedi ki: onlar
da onlardandır.
Hafız İbn-i Hacer şöyle dedi: ‘Hadiste geçen “Beyat”tan kasıt; kâfirlere,
geceleyin insanların birbirilerinden ayırt edilemeyecek bir durumda baskın
yapılmasıdır.’ Feth El-Bari, 6/147.

Ahmed bin Hanbel şöyle dedi: ‘Kâfirlere “Beyat” yani geceleyin insanların
birbirilerinden ayırt edilemeyecek bir vakitte baskın yapılmasında bir sakınca
yoktur. İlim ehlinden hiç kimsenin bunu kerih gördüğünü de bilmiyoruz.’ El-Muğni, 13/140.

• Savaştan Kaçmak:

Allah yolunda cihad eden mücahidlerin düşmanlarla karşılaşması iki durumdadır:

Birinci Durum: Düşman sayısının veya silahlarının sayısı mücahidlerin sayısının iki katı veya daha az olması halinde düşmana karşı sebat etmek vaciptir. Kaçmak ise haramdır. Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu bundan müstesnadır.
İslam fukahasının geneli bu görüştedir. (Şerh Es-Siyer El-Kebir, 1/89; El-Kâfi fi Fıkh el-Medine, 1/467; El-Umm, 4/169; El-Muğni, 13/186; Keşşaf El-Kina, 2/374.)

Bunun delili ise şu Ayet-i Kerime’dir: “Ey iman edenler! Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin (savaştan kaçmayın). Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!” Enfal, 15-16.

Ebu Hureyre’den h rivayet edildiğine göre nebi: “İnsanı helak eden 7 şeyden sakınınız.” Dedi. Bunlar nedir ey Allah’ın Resulü dediler? Nebi dedi ki: “Allah’a şirk koşmak, Sihir, Allah’ın haram kılmış olduğu bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş gününde geri kaçmak, temiz ve iffetli kadınlara zina iftirası atmak.” (Buhari, Hadis No:2766; Müslim, Hadis No:89.)

İkinci Durum: Düşman sayıları veya silahları Müslümanların iki katından fazla olduğu durumlarda, eğer mücahidler galip zanlarınca sebat ettikleri vakit düşmana karşı zafer kazanacaklarına inanıyorlarsa düşmanların sayısı ne kadarda çok olursa olsun düşmana karşı sebatı emreden ayet ve hadislerden ve ümmetin genel maslahatı gereği yine de sebat etmeleri üzerlerine vaciptir. (El-Muğni, 13/189; El-Havi El-Kebir, 14/182.)

Eğer galip zanlarınca helak olacaklarına inanıyorlarsa kaçmaları caizdir. (El-Kafi fi Fıkh El-Medine 1/467; El-Umm 4/169; Ravda Et-Talibin 10/248; El-Muğni, 13/187;
Keşşaf El-Kina, 374.)

Bunun delili ise şu Ayet-i Kerime’dir: “Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.”Enfal, 66.

Sebat edip şahadete ermeleri de caizdir. Bu durumlarda sebat ettikleri vakit çoğunlukla zafer kazanmışlardır. Çünkü Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.”Bakara, 249.

Önemli Bir Uyarı:
Az önce bahsetmiş olduğumuz ilk iki durum da saldırı cihadı olduğu vakit geçerlidir. Eğer savaş, savunma cihadı ise hiçbir şekilde kaçmak caiz değildir.

İbn-i Kayyım şöyle demektedir: “Savunma cihadı, saldırı cihadından daha geniş ve farziyet olarak da
daha geneldir. Bundan ötürü savunma cihadı her bireye farz-ı ayn’dır. Bu savaşta köle efendisinden ister izniyle isterse izni olmadan savaşır, çocuk anne babasının izni olmadan savaşır, borçlu alacaklının izni olmadan savaşır. Bu savaş, Müslümanların Uhud ve Hendek savaşı gibidir. Bu savaşta, düşmanların sayısının Müslümanların iki katı veya daha az olması şartı gözetilmez. Çünkü düşmanlar Uhud ve Hendek günü Müslümanların sayısından çok fazlaydılar. Bu durumda cihad
zaruret ve savunma cihadı olduğu ve tercih hakları olmadığı için bu cihad herkese farzdı.” (El-Furusiyye, 188.)

• Kâfirlerin Ölülerine Müsle (Azalarını Koparmak Eziyet Etmek) Yapmak:

Âlimler, kâfirlerin ölülerine müsle yapmanın haramlığında ittifak etmişlerdir. Müsle (Müsle: Biri öldükten sonra vücudundaki azalarının kesilmesi, parçalanması ve değişik şekillerle eziyet edilmesidir.) yapmakta bir maslahat varsa veya onların yaptıklarına karşılık yapılırsa bu caizdir.

Bunun Delili:
Semure bin Cundup h şöyle demektedir: Nebi g bizi sadaka vermeye teşvik eder ve bizi müsle yapmaktan nehyederdi. (Ebu Davud, 2667; Ahmed bin Hanbel, 33/202; İmran bin Hasin, Hafız İbn-i Hacer’in bu hadisin isnadının güçlü olduğunu söylediğini söylemektedir. Bkz. Feth El-Bari, 7/459.)

Şayet kâfirlerin ölülerine müsle yapmak mücahidlerin maslahatına ise veya onların yaptıklarına karşılık yapılıyorsa yani eğer onlar Müslümanların ölülerine müsle yaptıkları için ona karşılık
yapılıyorsa, bu durumlarda maslahat gereği müsle yapmak caizdir. Çünkü Allah b şöyle buyuruyor: “O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın.”Bakara, 194.
 ve şöyle buyurmaktadır: “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın.”Nahl, 126.

• Kâfirlerin Kafasını Kesmek Caiz Midir?

Kâfirlerin kafalarının koparılması caizdir. Çünkü Allah b şöyle buyurmaktadır: “(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.”(Muhammed, 4.) ve şöyle buyurmaktadır: “Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına”(Enfal, 12.)

Ayrıca İbn-i Mesud h bu ümmetin firavunu olan Ebu Cehil’in kafasını kestiği halde nebi g buna herhangi bir şey söylememiştir.(Buhari, 4/1464, Hadis No:3963.)

Ayrıca Abdullah bin Uneys şöyle demektedir: Resulullah şöyle dedi: “Ebu Sufyan bin Nebih El-Huzeli insanları benimle savaşması için topladığı haberleri bana ulaştı. O Urena’dadır. Git ve onu öldür...”(Müsned, Ahmed bin Hanbel, Hadis No:16047.)

• Bir Mücahid Galip Zanla Öleceğini Bildiği Bir Yere Tek Başına Saldırması:

Bunun İki Durumu Vardır:

Birinci Durum: Bu saldırısında Müslümanların maslahatı ve kâfirleri kahretme varsa bu caizdir. 

Bunun Delili:

Enes bin Malik şunları rivayet eder: “Resulullah g Uhud günü ensardan 7 kişi ve Kureyş’lilerden 2 kişi ile yalnız kalıp müşrikler ona saldırınca dedi ki: “Bunları bizden kim püskürtürse ona cennet vardır.” veya “o benim cennetteki arkadaşımdır.” Ensardan biri şehid olana kadar öne çıktı. Sonra müşrikler bir daha peygamber efendimize saldırdılar. Peygamber Efendimiz dedi ki: “Bunları bizden kim püskürtürse ona cennet vardır.”veya “o benim cennetteki arkadaşımdır.” Ensardan başka biri bu sefer öne çıktı o da şehid olana kadar savaştı. Ensardan 7 kişi bu şekilde şehid olana kadar bu devam etti. Sonra Peygamber Efendimiz iki Kureyşli sahabesine şöyle dedi: “Arkadaşlarımıza insaf etmedik.” (Yani ensardan 7 kişi öne atıldığı halde Kureyş’ten iki kişi öne atılmadı.) Müslim, Hadis No:1789.

Bu hadisin delil olması şu açıdandır: Bir kişinin bir topluluğun saldırısını karşılaması kendisini helak etmesidir. Ancak bunda düşmanların Müslümanlardan uzaklaştırılması gibi Müslümanların maslahatı olduğu için bu caizdir.

İkinci Durum: Bu saldırısında Müslümanların maslahatı veya kâfirleri kahretme gibi bir durum yoksa Allah’ın b “Nefislerinizi öldürmeyin” Nisa, 29. ayetinin umumuna binaen bu caiz değildir.

• Cihad İçin Ücret Almak:

Özellikle cihad farz-ı ayn olduğu zaman, mücahidin Allah yolundaki cihadı için ücret alması caiz değildir. Ama masraflarını karşılamak için yardım alması caizdir.


• Mücahidin Cihada Çıkmadan Önce Vasiyet Etmesi:

Allah yolunda cihada çıkan biri, diğerleri gibi borç ve emanet gibi üzerindeki hakları vasiyet etmesi vaciptir. Bu konuda âlimlerin icması vardır.

Bunun delili ise Abdullah bin Ömer, Resululllah’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Vasiyet edecek bir şeyi bulunan herhangi Müslüman bir kimseye vasiyeti yanında yazılı bulunmadıkça iki gece geçirmesi asla caiz olmaz.” Buhari, Hadis No:2738.

Hayırlı amelleri de vasiyet etmesi müstehaptır. Bunların dışındaki şeylerle vasiyeti çoğaltmaması gerekir.


• İstişhadi Operasyonların Caizliği:

İstişhad operasyonları birçok delile binaen caizdir.

Kur’an’dan Deliller:

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.  Bakara, 207.

Sahabe bu ayeti, tek başına kendi nefsini çok sayıdaki düşmanın içine atan ve kendisini feda edenlere indirgemiş ve onlar için kullanmışlardır. “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda
savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler.”  Tevbe, 111.

İbn-i Kesir şöyle demektedir: çoğunluk, bu ayetin Allah yolunda cihad edenler hakkında indiğini söylemiştir. “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanlarını ve kendi düşmanlarınızı korkutursunuz.”  Enfal, 60.
İstişhadi operasyonlar kâfirleri korkutan bir kuvvettir.


Sünnetten Deliller:

1. Delil:
Uhdud ashabı kıssasındaki çocuğun krala kendisini nasıl öldüreceğini söylemesidir ki; çocuk hükümdara şunu söyledi:
- Sana emredeceğim şeyi yapmadıkça, sen beni öldüremezsin! Hükümdar:
- Nedir o? diye sordu.
- Halkı bir yere toplarsın ve beni bir ağaca asarsın. Sonra torbamdan bir ok al! Bu oku yayın ortasına koy. Sonra bu çocuğun Rabbi olan Allah’ın ismiyle diyerek bana at. Bunu yaparsan beni öldürürsün, dedi. Müslim, Hadis No:3005.

Bu kıssanın delil olma yönü şu şekildedir: bu mücahid çocuk kendi nefsini feda etti ve Müslümanların maslahatı için kendi ölümüne sebep oldu. Onu nasıl öldüreceklerini onlara öğretti. Hatta onlar çocuğun gösterdiği yolun dışında başka hiçbir yolla çocuğu öldürmeye güç yetirememişlerdi. Kendi ölümüne kendisi sebep oldu. Ama bu yaptığı amel cihad konusunda olduğu için affedildi. Müslümanların ve mücahidlerin maslahatı için kendi nefsini istişhadi operasyonlarda
öldürenler de tıpkı bu çocuk gibidirler.

2. Delil:
Yemame savaşında Bera bin Malik’in yaptıkları: Müslümanlar onu kalkanların üzerine koyup mızraklarıyla kâfirlerin içine atmışlar ve o da kapıyı açana kadar onlarla savaşmıştı. Hiçbir sahabe onun bu amelini kötülememiş ve karşı çıkmamıştı. Beyhaki, Sünen el-Kübra, Hadis No:17921.

3. Delil:
Seleme bin Ekva, Ahrem el-Esedi ve Ebi Katade’nin tek başlarına Uyeyne bin Hısn ve beraberindekilere saldırması ve Resullulah’ın g “Seleme en hayırlı yiğitlerimizdendir.” buyurmasıdır.

4. Delil:
Enes bin Nadr’ın Uhuddaki olayıdır ki; “...Enes bin Nadr daha sonra (müşriklere doğru) ilerledi. Bu sırada Enes ibnu’n-Nadr’a Sa’d ibn-u Muâz rast geldi. Enes ibnu’n-Nadr ona:
- Ya Sa’debne Muaz! Ben cennet istiyorum. Ve Nadr’ın Rabbine yemin ederim ki, ben cennetin kokusunu Uhud’un berisinden hissedip buluyorum! Dedi.” Ve daha sonra müşriklerin arasına dalarak öldürülene kadar savaştı. Buhari, Hadis No:2805; Müslim, Hadis No:1903

Bu konuda sünnette varid olan hadisler sayılamayacak kadar çoktur. İslam fukahası, bir şahsın Allah yolundaki cihadda nefsini feda etmesinin caizliğinde ittifak etmişlerdir. (Şerh En-Nevevi ala Müslim, 12/187)


• İstişhadi Operasyonları Gerçekleştirmenin Şartları:

1 Günümüzde olduğu gibi, Müslümanların ister saldırı isterse savunma cihadı döneminde olması gerekir.
2 Bu amelle, Allah’ın kelimesinin en yüce olması ve kâfirlerin kelimesinin ise en alçak olmayı kast etmesi gerekir.
3 Bu amelinde Allah için ihlâslı olması gerekir.
4 Bu amelle, kâfirleri kahretmesi ve yaralarını derinleştirmeyi kastetmesi gerekir.
Allah en yüce olan ve en iyi bilendir...



iÇiNDEKiLER
Mukaddime........................................................................................3
Cihadın Tanımı..................................................................................5
Cihad’ın Farz Olmasının Hikmetleri.................................................6
Cihadın Farziyetinin Merhaleleri......................................................8
Cihadı Hükmü ve Kime Vacip Olduğu..............................................11
Cihadın Durumları Ve Her Durumun Hükmü...................................14
Cihadla Alakalı Bazı Meseleler.........................................................17
İmamın İzni Olmadan Cihad Etmenin Hükmü..................................................17
Emire İtaat........................................................................................................17
Anne-Babanın İzni............................................................................................18
Borçlunun Cihada Çıkması..............................................................................19
Askeri Emirden İzin Almadan Muaskerden Çıkmak.......................................19
Mücahid Yaralı İken Su İle Temizlenmesi........................................................20
Mücahidin Bedeninden Bir Uzvun Kopmasından Sonraki Taharet...............21
Düşman Korkusu Olduğu Vakit Mücahidin Teyemmümü..............................22
Mücahidin Tozla Teyemmümü.........................................................................22
Korku Anında Mukim Olan Bir Mücahidin Namazlarını Birleştirmesi.........23
Binek ve Araçların Üzerinde İşaretle Namaz Kılmak......................................23
Harbi Kâfirin Tanımı........................................................................................23
Öldürülmesi Caiz Olan Kâfirler İle Caiz Olmayan Kâfirler............................24
Esir Olmadan Önce Müslüman Olanlar..........................................................26
Mücahidlerin Zekât Malından Alması.............................................................27
Ramazan Ayında Mücahidin İftar Etmesi........................................................27
Düşmanın Canlı Kalkan Kullanması..............................................................28
Ateşle Yakmak Veya Suda Boğmak...................................................................31
Şehirlerin Ve Ekinlerin Yakılması, Ağaçların Kesilmesi Ve Benzeri Şeyler....32
Şehidin Hükümleri............................................................................................32
Savaş Bittikten Sonra Mücahidin Vefat Etmesi...............................................33
Bir Mücahidin Savaşta Bir Müslüman Tarafından Hatayla Öldürülmesi......34
Bir Mücahidin Savaş Esnasında Kendisini Hatayla Öldürmesi.....................34
Şehidin Üzerindeki Zırh, Demir, Mest Ve Benzeri Şeylerin Çıkarılması........35
Şehid Ne İle Kefenlenir.....................................................................................35
Şehid Kabrinin Açılması...................................................................................35
Cihadın Haccın Önüne Geçirilmesi.................................................................36
Mücahidin Kur’an’la Düşmanın Topraklarına Gitmesi..................................36
Kâfirlere Akşam Saldırmak..............................................................................36
Savaştan Kaçmak..............................................................................................37
Kâfirlerin Ölülerine Müsle (Azalarını Koparmak Eziyet Etmek) Yapmak.....39
Kâfirlerin Kafasını Kesmek Caiz Midir...........................................................40
Bir Mücahid Galip Zanla Öleceğini Bildiği Bir Yere Tek Başına Saldırması........40
Cihad İçin Ücret Almak....................................................................................41
Mücahidin Cihada Çıkmadan Önce Vasiyet Etmesi........................................41
İstişhadi Operasyonların Caizliği....................................................................42
İstişhadi Operasyonları Gerçekleştirmenin Şartları......................................44

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder