28 Aralık 2015 Pazartesi

DİN VE DİNDARLAR İLE ALAY ETMEK -4-

ALTINCI BÖLÜM 

ALAY VE İSTİHZA EDENLER KARŞISINDA MÜSLÜMANIN KONUMU 


Pek çok kişi, özellikle davetçiler, insanlar bizimle alay ediyorlar, istihza ediyorlar, ne yapalım, nasıl davranalım? diyerek davet yolunda karşılarına çıkan bu hastalıktan şikayet ederler. Buna cevap vermek için şunları derim, başarı Allah'tandır:

1- Allah yolunda eza ve cefaya sabretmek, Allah'a davetin değişmeyen sâbitelerinden biridir. Sabırsız davetin arkasından bir sonuç alınması beklenemez. Nasıl beklensin ki Allah Teala peygamberi Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem hitap ediyor:
"O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır." (Hûd, 11/49)


Allah Teala peygamberi Muhammed'e vahyetti ve Mûsâ'nın aleyhisselam kavmine söylediği şeyleri şöyle haber verdi:

"Mûsâ kavmine dedi ki: Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır. Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. Mûsâ: Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar, dedi." (A'raf, 7/128-129)

Sabırla birlikte samimiyetle sadece Allah'a dayanıp güvenmek gerekir. Allah Teala şöyle buyuruyor:

"Kafirlere ve münafıklara boyun eğme, onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter." (Ahzab, 33/48)

Allah'a tevekkül etmek, sadece O'na dayanmak ve sadece O'nun katındakini arzu etmek, bu uzun yolun yolcusunun en sağlam dayanağıdır. Eskiden şöyle denilirdi: "Sabretmek ve kesin olarak inanmak kişiyi dinde imamlığa/önderliğe ulaştırır."

2- Bizden daha hayırlı olan kimselerden ibret almak. Kavimlerinin kendileriyle alay ettikleri peygamberlerin haberleri bize geldi. Bu alay ve istihza onları yüklendikleri misyondan ve gönderildikleri dinden vazgeçirdi mi? Asla. Nuh aleyhisselam gemiyi yaparken kavmi onunla alay ediyordu, arkasından, önünden çekiştirerek, gülerek ve istihza ederek ona eziyet ediyorlardı. Bu, onun yolunu aydınlatmaktan, Rabbinin ona vâdettiği şeye daha fazla inanmasını sağlamaktan başka bir şey yapmadı.

Lût kavmi de onunla, onun ve beraberindeki müminlerin temizliğiyle alay ediyordu ve: "Bunlar çok temiz insanlarmış" diyerek dalga geçiyorlardı. Bu, onun hakka sebatını ve:

"Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?" (Hûd, 11/81) âyetindeki ilahi haberin doğruluğuna olan inancını artırmaktan başka bir şey yapmadı. Allah Rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile alay ettikleri ve o beyinsizlerin eza ve cefaları şiddetlendiği zaman yüce Rabbi ona şöyle hitap etti:

"Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey kuşatıvermişti." (En'am, 6/10)

Bunun bir benzeri Enbiya suresi 41. ayettir. Bir başka âyette Allah Teala şöyle buyurdu:

"Senden önceki peygamberlerle de alay edildi de ben inkar edenlere mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Bak, azabım nasılmış?!" (Ra'd, 13/32)

3- Genel olarak müminler, özel olarak da davetçiler Allah'ın şu âyetine muhatap olmaya en lâyık kimselerdir:

"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. Eğer siz bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da benzeri bir yara almıştır. Allah'ın, gerçekten inananları ortaya çıkarması ve içinizden şâhitler edinmesi; Allah'ın inananları arıtması ve inkâr edenleri yok etmesi için, insanlar arasında bugünleri (bazan lehte, bazan aleyhte) döndürür dururuz. Allah zulmedenleri sevmez. Yoksa içinizden Allah cihat edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Âli İmran, 3/139-142)

Mümin, gevşeklik yapmaz ve üzüntüye kapılmaz; o, Allah'ın yardımının, hidayetinin ve desteğinin kendisiyle beraber olduğunu bilir. Nasıl bilmesin ki, Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

"Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet/güç ve kuvvet Allah'ındır. O, işitendir, bilendir." (Yunus, 10/65)

Mümin, kıymeti, şerefi, yöntemi ve konumu en yüce olandır. İnsanlar asil ve şerefli bir kimseyi sabahleyin överler (onu övmekte ve takdir etmekte gecikmezler). İnsanlar takva sahibini ölünce (de) överler. Alaycı ve adi kimseleri Allah zaten aldanma gününde (kıyamette) utandıracaktır.

4- Alaycı müstehzilerle dostluk yapmak. Çünkü Allah'a iman ancak bu düşmanlardan uzak durmakla sahih olur.

Rabbimiz Teala şöyle buyurdu:

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer müminlerden iseniz." (Maide, 5/57)

Bu ümmetin mübtela olduğu en büyük afetlerden birisi yahudileri ve hristiyanları dost edinmeleridir. Onlar bizim dinimizi kötülüyorlar, peygamberimizde sallallahu aleyhi ve sellem kusur buluyorlar ve bizimle alay ediyorlar. Bizim içimizden basit ve değersiz kişiler de onlarla dostluk ve arkadaşlık ilişkisi kuruyorlar. Bu, Allah'ın hak yoluna aykırı bir durumdur. Allah’ın yolu öyle bir yoldur ki, bu yolda önce küfürden ve kafirlerden uzaklaşılır, sonra Allah'a iman edilir. (Önce küfür ve şirk reddedilir, sonra tevhit ispat edilir.) Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır." (Bakara, 2/256)

Çağımızda ehl-i kitap Allah ile O'nun dini ile ve O'nun mümin kulları ile alay etmek için her yola başvuruyorlar. Bu, onların sözlerinde, yayınlarında, plan ve projelerinde, hatta ve hatta ürettikleri şeyle de açıkça görülüyor. Bir ayakkabının üstüne bile Allah'ın ismini yazıyorlar -Allah onların bu terbiyesizliğinden uzaktır ve mukaddestir- Allah'ın ismini kadın ve erkek iç çamaşırlarına varıncaya kadar yayıyorlar. Durum o hale gelmiştir ki Kur'an âyetlerine bile hakaret ediyorlar. Buna rağmen gafil müslümanlar doğrudan olmasa bile bu ürünleri satın almak suretiyle onlara iyilik yapıyorlar. Halbuki bu şirketler bizim dinimize saldırıyor, Rabbimizle alay ediyor, müslümanlığımızın saygınlığını zedeliyorlar. İçimizden duyarlı bir kimse çıkıp da insanlara bu imanî görevi hatırlattığı zaman da, onunla alay ediliyor, eğlenceye alı,nıayor şırılıkla, gericilikle, insanlık düşmanlığıyla, melankolik olmakla ve Allah'ın mücrimler diye adlandırdığı kimselerin muvahhit müminler aleyhine kullandığı küfür lugatindeki diğer başka vasıflarla vasıflandırılıyor. Şikayetimiz Allah'adır. O bize yeter, O ne güzel vekildir.

5- Onlardan yüz çevirmek ve ilişki içerisinde olmamak. Allah Teala şöyle buyurdu:

"Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünüzde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma. Takva sahiplerine, inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki korunurlar diye bu bir hatırlatmadır. Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'an ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helâke uğratılmışlardır. Onlar için inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır." (En'am, 6/68-70)

Allah Teala bu alaycı müstehzilerle sosyal ilişkiler içerisinde bulunan kimseyi, onlardan uzaklaşmadığı ve onların yanından kalkıp gitmediği müddetçe onlardan alacağını ve onların tadacağı azabı tadacağını söyleyerek tehdit etti. Yüce Allah şöyle buyurdu:

"Allah size Kitap (Kur'an)'da: Allah'ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz, diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır." (Nisa, 4/140)

Bu konudaki ihmal ve dikkatsizlik -maalesef- çoğalmıştır. Alaycı müstehzileri dost ve arkadaş edinenleri, hatta onları ve gayelerini savunanları görmekteyiz. Sanki Allah Teala'nın şu sözleri unutulmuş gibidir:

"Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hâinliği meslek edinmiş günahkarları sevmez." (Nisa, 4/107) "Sakın hainlerin savunucusu olma!" (Nisa, 4/105)

Hakikat ehlinin ve kesin inanç sahiplerinin dini eğlenceye alan alaycılarla oturup kalkmayı kendilerine yakıştırmamaları gerekir. Tâ ki alemlerin Rabbinin rızasını kazansınlar ve peygamberlerin efendisinin sancağı altında toplansınlar.

6- Gerçeği bütün açıklığıyla söylemek Peygamberimize sallallahu aleyhi ve sellem uymak demektir. Çünkü Peygamberimize yapılan alay ve istihzalar çoğalınca Allah Teala ona şöyle buyurmuştu:

"Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir! Seninle alay edenlere karşı biz yeteriz." (Hıcr, 15/94-95) "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen gerçekten mecnunsun! Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bizlere melekleri getirmeliydin." (Hıcr, 15/6-7)

sözlerini Allah'ın Rasûlüne söyleyenler Kureyşliler değil midir? Onların yakıcı, kincil ve alaycı bakışları her yerde Allah'ın Rasûlünü izlemiyor muydu:

"O inkar edenler zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. Hâlâ da (kin ve hasetlerinden): Hiç şüphe yok o bir delidir, derler. Oysa o Kur'an, alemler için ancak bir öğüttür." (Kalem, 68/51-52)

Bütün bunlar olmuştur. Fakat bunlar sadece Peygamber'in hak yolu daha çok aydınlatmasını sağlamıştır. Davet faaliyetine başlayıp da sonra alaycı bir sözle veya bozuk bir bakışla bundan vazgeçenler bu daveti taşımaya ehil değildirler. Çünkü iman sadece dil ile söylenen bir söz değildir. Ancak o yükümlülükleri, güvenilirliği, zorlukları ve cihadı olan büyük bir hakikattir. Alay ve istihza bir kimseyi yakından çevirirse, bir takım müstehzi tavırlar onun azmini kırarsa onun bu yoldan çekilmesi ve işi ehline ve uygun birine bırakması gerekir.

Bâtılın taraftarları ve sapıklığın davetçileri bu konuda şaşırtıcı bir tutum sergilerler. Onları, batıl yollarında karşılarına çıkan her türlü engele rağmen kendi ideolojilerini şaşırtıcrı bşi ekilde sebat, ısrar ve inatla savunduklarını görürsün. Halbuki bazı imanı zayıf kişiler arkalarından çekiştirilmeleri, yüzlerine karşı alay edilmelerinden veya iğneleyici bir sözden ya da istihzadan dolayı dinlerinin bazı ilkelerinden tavizler verirler. Günahkarın metanetini ve müttekinin aczini/çaresizliğini sadece Allah'a şikayet ederiz.

Geçmiş çağlardaki davetçilerden birinin durumunu, mesela Müceddid İmam Şeyh Muhammed b. Abdu'l-Vehhab'ın durumunu dikkatlice incelersek ve tarihini okursak, onun nice zorluklarla karşılaştığını ve nice alay ve istihzaya göğüs gerdiğini görürüz. Onunla alay ettiler, insanları ondan uzaklaştırdılar. Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem sevmiyor, sahabilere buğz ediyor, ümmetin arasına tefrika sokuyor, beşinci bir mezhep ihdas ediyor, evliyayı sevmiyor diye iftira ettiler ve daha nice nice iftiralar ve yalanlar uydurdular. Peki, bütün bunlara karşı o ne yaptı?

Bu eziyetler sadece onun hakikat yolundaki cesaretini artırdı, daha açık bir şekilde saf tevhide davet etti, şirkten ve müşriklerden uzak olduğunu ilan etti ve sapıkların şüphelerini açıklığa kavuşturdu. Bütün bunları o Rabbinin yardımına güvenerek yaptı. O, Allah'a tevekkül eden bir kimse idi. Peki, sonuç ne oldu? Bugün, dün ve -inşaallah- yarın Şeyh Muhammed b. Abdu'l-Vehhab'ın anısı nerede; o düşmanların, İbn Afâlik, el-Kabbâni, el-Kevkebânî, Dahlan, İbnu Cercis, en- Necefî, en-Nebhâni, ed-Decevi ve el-Amilî gibi, atlılarını ve yayalarını/bütün taraftarlarını bu mübarek selefî davete karşı iftira ederek ve aşırılık göstererek kışkırtan onlarca maksatlı kindar insan nerede?67 Bu sıradan meçhul adamlar kaybolup gittiler ve tarihin olaylarının onları yiyip hazmetmesiyle unutuldular. Bu müceddit imamın tarihi, bütün dünya semasını aydınlatan bir ışık kaynağı olarak varlığını devam ettirdi, onun ilminden kana kana içildi, kitapları tercüme edildi ve arzın doğusundan batısından binlerce insan daveti vasıtasıyla hidayeti buldu. Allah Teala bu imamın getirip ortaya koyduğu hakkı gâlip kıldı, muhaliflerinin getirdiği bu bâtılı da yok etti:

"Köpük uçar gider, insanlara fayda veren şeye gelince, o yerde kalır." (Ra'd, 13/17)

Evet, insanlar bu düşmanların alay ve istihzalarını, hile ve tuzaklarını ve saçmalıklarını unuttular. Geriye insanlara yararlı bu hayır kaldı. Bugün neredeyse her müslümanın evinde bu büyük imama ait -hiç değilse- bir kitap mevcuttur. Allah rahmet eylesin, ona sevabını bol bol versin ve derecesini yükseltsin. Şüphesiz benim Rabbimin herşeye gücü yeter.

SONUÇ
Değerli okuyucu! sık sık maruz kalınan ve çoğu kez önemsenmeyen, bazan da kasıtsız olarak insan davranışlarından zuhur eden alay ve istihza konusunun önemine senin ve başkalarının dikkatini çekmek için bu küçük çalışmayı ve mütevazî eserimi ortaya koymuş bulunuyorum.

Allah'tan güzel bir amaca ulaşmayı ve bu ümmetin, dinlerini yıkan, akîdelerini/inançlarını bozan alay ve istihza konusunun önemine dikkatlerini çekmeyi arzu ettiğim için bu çalışmayı yaptım. Bizim dinimize ciddiyetle sarılmamız; saçmalıklardan, alay ve istihzadan uzak durmamız; kendimizi ve neslimizi ciddiyetle ve yüksek bir gaye üzere terbiye etmemiz/eğitmemiz gerekir. Bu bizi yüceltecek ve onurlandıracak şeylerdendir. Şu sözü söyleyen kişi doğru söylemiştir:

Ruhlar büyük olduğu zaman,
Bedenler onların arzularını gerçekleştirirken yorulurlar.

Allah seni korusun, bulduğun bir eksikliği ve yanlışlığı bu sırların yazarı olan kardeşine lütfen bir hediye ve nasihat olarak takdim et/ulaştır. Böyle bir durumda senin hak ve doğru olana dönmen ve arkamdan dua etmen gerekir. Bulduğun doğru ve iyilik için de yazarına dua et. Kardeşlerini ve yakınlarını alay ve istihzanın önemine, dili ve gözleri bu onur kırıcı ayıptan korumaya dikkatlerini çek. Koruması, iyilik ve ihsanı ve cömertliğiyle bizim hepimizin sahibi ve yardımcısı Allah'tır. Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir. 
(Muhammed b. Said b. Sâlim el-Kahtanî)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder