29 Aralık 2015 Salı

ACABA ŞİMDİ NE HALDESİNİZ?


Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.

Rabbimiz bu dünyayı imtihan yeri ve bizleri de imtihanla görevli olarak seçmiştir. Bizlerden önce de niceleri şu imtihan diyarına gelip, göçmüşlerdir. Şimdi sıra ise bizlerdedir. Rabbimizin “her nefis ölümü tadacak” emrinin muhatabıyız. Bu gün değilse yarın, yarın değilse yarınlarda bir gün, nefislerimiz ölümü tadacak.

Kaçışın, saklanışın, ertelemenin, pazarlığın olmadığı bir ölüm bizleri bekliyor, ya biz onu bekliyor muyuz? Bilmek ayrı bir şey, bunu hissetmek apayrı… Bazıları ‘evet, hepimiz öleceğiz’ diyor yarım ağızla, çay-çorba içerken. Belki de iç âleminde ölüme kızgın, ama ne çare ki ölüme söz geçiremiyor.

Nice iktidar sahipleri iktidarını, nice zenginler zenginliğini, nice sağlıklılar belki de sağlığını verirlerdi, birazcık daha yaşayabilmek için. Ama nafile, ölüme laf anlatılmıyor.

Ne yaparsak yapalım, bir gün hepimiz öleceğiz. Bu birçoklarını rahatsız ediyor. Hatta onlardan birisi mezarlığın girişine yazılan bu ayetin mealine “sinir bozucu” diyor.

Neden sinir bozucu? Dünyada hesap vermeyecek gibi yaşayanların hesap verecekleri bir yere gidecek olmaları gerçeği onların huzurunu kaçırıyor. Ölüme engel olamıyorlar. Ellerinden gelse ölümden bahsedilmesini de yasaklayacaklar. Ne kadar kaçmaya çalışsalar da kaçamayacakları bir hakikate direnmek akıllılık alameti değil. Ama akıllarına toz konduramayalar bu hakikatin bir taşa yazılmasına dahi hazmedemiyorlar. Hazmedemedikleri binlerce şey gibi.

Ey ölümden kaçan biçareler! İsteyerek gelmediğiniz bu dünyadan isteyerek gitmeyeceğiniz ölüm kapısı ahirete açılıyor. Ne kadar direnirsen diren, ne kadar debelenirsen debelen, ağız dolu sözlerle ne dersen de, senin değişmeyecek gerçeğin ahirete açılıyor.

Ey ölümlünün oğlu ölümlü! Ey babasını gömen, ey çocuğu tarafından gömülenler! Ne oldu, ne oluyor derken biten bir hayatın ardından, ebediyete göçenler, dünyanın mahiyetini artık bilmektesinizdir!

Ey Allah’a karşı büyükleneler! Ey Allah’ın hükümlerine kafa tutanlar! Ey Allah’ın kitabına “gökten indiği sanılan kitap” diyenler, acaba şimdi ne haldesiniz?

Sevdikleriniz, sevgilileriniz, şakşakçılarınız, akrabalarınız hepsi arkanızda kaldı. Mallarınızı, mülklerinizi, yatlarınızı, katlarınızı götüremediniz. Allah için olmayan, hatta Allah’ın dinine karşı kullanılan emanetlerin azabı ise size kaldı.

‘Ölüm yok’ demekle yok olmadığı gibi, ahiret yok demekle de ahiret yok olmaz. Bilakis ölümün var olduğu gibi, ahiret de vardır. Ölümü inkâr edenin aklından sorunu olduğu gibi, ahireti inkâr edende akıllı olduğunu söyleyen delidir.

Ey ahiret yok diyerek bir hayatı çürütenler! Acep şimdi ahireti inkâr edebiliyor musunuz?

İnsan, nimetlere karşı kör varlık! Yokken var edicisini, her daim nimetler vericisini tanımayan nankör varlık! “Nimetler benden” diyebilen, aklı kıt, zihni bulanık varlık! Ne kendini sen var ettin, ne anneni babanı sen… Ne çocuğunu var edebilirsin, ne de torunu nu sen…

Yaratıcına itaat etmektir sana düşen. O’nun emir ve yasaklarıyla O’nu razı etmektir değişmeyen vazifen. Büyüklük insanın neyine gerek! Hiçbir hücresine gücün yetmeyen, her şeye gücü yeten karşısında nasılda kibirlenebilmekte? Şu emanetler yurdunu nasılda sahiplenebilmekte!

Varılacak yeri ve o yerin sahibini inkâr etmekle kurtulabileceğini sanmak ne büyük akılsızlıktır. Bu büyük akılsızlıklara ‘büyük adam’ diyenler ne kadar da kafasızdır.

Ey büyük adam denen büyük akılsızlar! Ey değerleri değersizlik olup, tüm doğruları kendi nefsinden alanlar! Ölümden sonraki alemde, acaba şimdi ne haldesiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder