16 Aralık 2015 Çarşamba

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK-5- (Şüphelere Cevaplar)

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Edenler Kafir Olmuşlardır!!! 

Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Eden Kişinin Kafir Olduğuna Dair
ŞÜPHELERE CEVAPLAR

Birinci Suphe Hatib b. Ebi Beltea Hadisesiyle Ilgili Suphe: Batil ehli, muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur olmadigini ispat etmek icin Hatib b. Ebi Beltea (r.a)’nin, Rasulullah (s.a.s)’in Mekke’ye gelecegini haber vermek icin Mekke musriklerine mektup yazdigi hadiseyi delil gosterdiler.


Bu meseleyle ilgili rivayet soyledir: Ali (r.a)’den (fetih gazvesinde) soyle dedigi rivayet olunmustur: “Rasulullah (s.a.s) beni, Zubeyr’i ve Mikdad’i gorevlendirdi ve soyle dedi: “Hah’da bulunan agaclik yere gidin. Orada bir cariye ve o cariyede bir mektup bulunmaktadir. Onu ondan alin ve bana getirin.” Ali (r.a) soyle devam etti: “Hemen atimiza binip agaclik yere hizlica gitmek icin yola ciktik. Oraya varinca cariyeyi bulduk ve ona “mektubu cikart” dedik. Cariye: “Bende mektup yoktur” dedi. Biz ona: “Eger mektubu cikartmazsan mektubu aramak icin elbiselerini cikartiriz” dedik. Bunun uzerine cariye mektubu sac orgusunun icinden cikartti. Mektubu alarak Rasulullah (s.a.s)’a geldik. Mektubu actigimizda Ebu Beltea’nin oglu olan Hatib’in, Mekke’ de bulunan musriklere Rasulullah (s.a.s)’in (fethetmek uzere) Mekke’ye ciktigini haber verdigi bir mektupla karsilastik. Bunun uzerine Rasulullah (s.a.s) Hatib b. Ebi Beltea’ya soyle dedi: “Ey Hatib! Bu nedir?” Hatib (r.a), Rasulullah (s.a.s)’a soyle cevab verdi: “Ey Allah’in rasulu! Benim hakkimda acele hukum verme. Ben Kureys kabilesine mensup olmayan ancak onlara tabi olan bir kimseyim. Seninle beraber hicret eden muslumanlarin Mekke’de bulunan hanimlarini ve cocuklarini koruyabilecek Kureys’den kafir akrabalari vardir. Benim ise hanimimi ve cocuklarimi koruyabilecek Kureys’den bir akrabam yoktur. Bu nedenle hanimimi ve cocuklarimi korumami saglayacak birsey yapmak istedim. Ben bunu kufur olarak veya dinden irtidat ettigim icin ya da musluman olduktan sonra kufre riza gosterdigim icin yapmadim.” Rasulullah (s.a.s) sahabelerine: “Bu size dogru soyluyor” dedi.

Bunun uzerine Omer b. Hattab (r.a) Rasulullah (s.a.s)’a soyle dedi: “Ey Allah’in rasulu! Izin ver de bu munafigin kellesini keseyim.” Bir baska rivayette soyle gecmektedir: “Ey Allah’in rasulu! Bu adamin kellesini keseyim. Cunku kafir olmustur.”

Bunun uzerine Rasulullah (s.a.s) soyle dedi: “Hatib Bedir savasina katilmistir. Ey Omer! Ne biliyorsun ki belki Allah Bedir’e katilanlarin kalplerine bakti ve soyle dedi: “Dilediginizi yapin. Ben sizi affettim.” (Buhari, Muslim ve baskalari rivayet ettiler.)

Dalalet, saptirma ve kandirma ehli bu hadiseyi kendilerine delil alarak soyle dediler: “Hatib b. Ebi Beltea Mekke kafirlerine yardim etti. Buna ragmen Rasulullah (s.a.s) onu tekfir etmedi. Bu gosteriyor ki; muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek ve onlari desteklemek kufur degildir.

Bu Supheye Cevap: Batil ehlinin kendi iddialarini ispat etmek icin gosterdigi her delil aslinda onlarin soylediklerinin batilligini ve sapikligini gosteren birer delildir. Bu yuzden kendi leyhlerine zannettikleri Hatib b. Ebi Beltea meselesinin aslinda aleyhlerine bir delil oldugunu kendilerine soyle ispatliyorum:

1 - Hatib b. Ebi Beltea hadisesi, muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur oldugunu gosteren apacik bir delildir. Bu hukum, rivayetteki uc yerden anlasilmaktadir.
a) Omer b. Hattab (r.a)’in sozunden... Omer (r.a) bu rivayetlerin birinde: “Izin ver de bu munafigin kellesini keseyim” demis, bir digerinde: “Ey Allah’in rasulu! Bu adamin kellesini keseyim. Cunku kafir olmustur” demistir. Bu meseleyle ilgili rivayetlerin bir digerinde ise Rasulullah (s.a.s)’in, Hatib (r.a) icin: “Bu Bedr’e katilanlardan degil mi?” diye Omer (r.a)’e sormasi uzerine Omer (r.a): “Evet, Bedr’e katilanlardan idi. Fakat verdigi bu sozu bozmustur. Cunku sana karsi dusmanlarina yardim etti” demistir. Omer (r.a)’in soylemis oldugu sozlerden anlasiliyor ki; hem Omer (r.a)’in inancinda hem de diger sahabelerin inanclarinda muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek ve onlari desteklemek kufurdur, Islam’dan irtidattir.
Omer b. Hattab (r.a)’in soyledigi bu sozler ancak zahiren kufur gordugu bir amelden dolayidir. Yoksa dusunmeden ya da rastgele soyledigi sozler degildir. 
b) Rasulullah (s.a.s)’in Omer (r.a)’e karsi cikmamasindan... Rasulullah (s.a.s), Omer (r.a)’in soyledigi sozlere ve sahib oldugu inanca karsi cikmadi. Bilakis muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur oldugu inancini dogruladi. Fakat Hatib (r.a)’in ozrunu zikretti. Zira Hatib meselesinde ozel bir durum soz konusuydu.
c) Hatib b. Beltea (r.a)’nin soylemis oldugu sozlerden... Hatib (r.a) soyle dedi: “Ben bunu kufur olarak veya dinimden irtidat ettigim icin ya da musluman olduktan sonra kufre riza gosterdigim icin yapmadim.” Ebi Ya’la ve Ahmed b. Hanbel’in rivayetinde Hatib b. Ebi Beltea (r.a)’nin soyle dedigi gecmektedir: “Ben bunu Rasulullah (s.a.s)’i kandirmak veya nifaktan dolayi yapmadim. Ustelik ben Allah (c.c)’in, rasulunu muzaffer edecegine ve nurunu tamamlayacagina kesin olarak inaniyordum.”

Bir baska rivayette Hatib b. Ebi Beltea (r.a) soyle dedi: “Ey Allah’in rasulu! Allah (c.c)’a yemin ederim ki kalbimdeki iman hic degismedi.” (Mecma-ez Zevaid c: 9 s: 306)

Bu rivayetler gosteriyor ki Hatib b. Ebi Beltea (r.a) da muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin, onlari desteklemenin kufur ve irtidat oldugu, kufre riza demek oldugu, nifak ve Rasulullah (s.a.s)’i kandirmak manasina geldigi inancini tasiyordu. Iste bu sebeble Rasulullah (s.a.s)’a verdigi cevabta yaptigi isin gercegini anlatmak istedi.

2 - Hatib (r.a), dusmanlarina karsi Rasulullah (s.a.s)’a butun gazvelerde hem nefsiyle, hem maliyla, hem diliyle, hem de gorusuyle yardim etti. Bedir savasina ve Hudeybiye’ye katildi. Bedir’e katilanlarin ve Hudeybiye’de beyat edenlerin cennete girecekleri ise kesindir. Ayrica Rasulullah (s.a.s)’a Mekke fethinde de yardim etti. Cunku Mekke’yi fethetmek icin Rasulullah (s.a.s) ve musluman askerleriyle birlikte nefsiyle ve maliyla musriklere karsi bu gazveye katildi. Muslumanlara karsi kafirlere nefsiyle, maliyla ve diliyle asla destek olmadi. Onun gecmisinin cok iyi oldugunu hayatini bilen herkes bilirdi. Oyleyse Mekke musriklerine Rasulullah (s.a.s)’in Mekke’yi fethetmek icin yola ciktigini haber vermesi, Hatib (r.a)’in muslumanlara karsi kafirleri destekledigi manasina gelmez. Cunku Rasulullah (s.a.s) ile beraber onlara karsi savasacakti ve Rasulullah (s.a.s)’in zafere ulasacagindan suphesi yoktu. Buna ragmen mektup yazdigindan dolayi Omer b. Hattab (r.a) onu nifakla itham etti. Rasulullah (s.a.s) bu amelinden dolayi ona hesap sordu. Hatib (r.a) ise, kendisinin kufre girmedigini ve irtidat etmedigini soyledi. Allah (c.c) da onun hakkinda kiyamete kadar okunacak su ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Benim de dusmanim, sizin de dusmaniniz olanlari dostlar edinmeyin! Siz onlara karsi sevgi gosteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakki inkar etmislerdir. (Ayrica) Rabbiniz (olan) Allah’a iman etmeniz sebebiyle rasulu ve sizi (yurtlarinizdan) cikariyorlardi. Sayet siz benim yolumda cihad etmek ve benim rizami kazanmak amaciyla ciktinizsa (nasil olur da) onlara karsi hala (icinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de aciga vurduklarinizi da bilirim. Sizden her kim onu yaparsa, elbette o dogru yoldan sapmis olur.” (Mumtahine: 1)

Butun bunlar gosteriyor ki; muslumanlara karsi kafirlere, nefsiyle veya maliyla veya diliyle veya gorusuyle ya da herhangi birseyle yardim eden kimse Islam dininden cikar, murted olur. Bundan Allah (c.c)’a siginiriz.

3 - Hatib (r.a)’in Mekke musriklerine gonderdigi mektup, muslumanlara karsi kafirlere yardim ve destek kapsamina girmez.

Hatib. b. Ebi Beltea (r.a)’nin Mekke musriklerine yazdigi mektup soyleydi: “Ey Kureys kabilesi! Rasulullah (s.a.s), gece gibi her tarafi kaplayan, sel gibi akan bir orduyla size geliyor. Allah (c.c)’a yemin ederim ki size tek basina bile gelse mutlaka Allah (c.c) ona verdigi sozu yerine getirir ve onu size karsi muzaffer kilar. Siz basinizin caresine bakin. Vesselam.” (El-Fetih c: 7 s: 520, Yahya b. Selam Tefsiri, Suheyli)

Bu mektuptan, Hatib b. Ebi Beltea (r.a)’nin muslumanlara karsi kafirlere yardim ettigi, onlari destekledigi asla anlasilmaz. Fakat Hatib (r.a) yazdigi bu mektupla Rasulullah (s.a.s)’a karsi gelmis ve bundan dolayi buyuk gunah islemistir. Bu gunahini ise Bedir’e katilmasi gibi daha once yapmis oldugu iyi ameller silmistir.

4 - Hatib (r.a), sozkonusu olan bu mektubu, muslumanlara zarar vermeyecegine ve kafirlerin Rasulullah (s.a.s)’in Mekke’ye cikacagindan haberleri olsa bile Allah (c.c)’in mutlaka dinini ve rasulunu musriklere karsi muzaffer kilacagina inanarak yazdi. Bu amelini ise, kendisini kufre veya gunaha sokmayacak bir amele te’vil etmistir.

Hatib (r.a) hakkinda rivayet edilen hadiste Hatib (r.a)’in Rasulullah (s.a.s)’a ozur beyan ederek soyle dedigi gecmektedir: “Ben Allah (c.c)’in, rasulunu muzaffer edecegine ve nurunu tamamlayacagina kesin olarak inaniyordum.” Buhari (r.a), Hatib (r.a) hakkindaki rivayeti te’vilciler hakkindaki rivayetler bolumunde zikretmistir. Yani Buhari (r.a), Hatib (r.a)’in yaptigi ameli te’vil ederek yaptigini soylemek istemistir.

Hafiz Ibni Hacer el-Askalani bu hadisin serhinde soyle dedi: “Hatib (r.a)’in mazereti; bu yaptiginin muslumanlara ve Rasulullah (s.a.s)’a zarar vermeyecegini dusunerek yaptigi tevildir.” (Fethu’l-Bari c: 8 s: 634)
Hatib b. Ebi Beltea (r.a) kafirlere bilgi verirken kafirler icin Rasulullah (s.a.s)’a karsi savaslarinda fayda vermeyecegini dusunerek bunu yapmasi ile fayda verecegini dusunerek yapmasi arasinda buyuk farklar vardir elbette.

İKİNCİ ŞÜPHE

Ikinci Suphe: Ebu Cendel b. Suheyl Hadisesiyle Ilgili Suphe: Bu konuda suphe olarak ortaya atilan Hudeybiye anlasmasinda vuku bulan Ebu Cendel b. Suheyl kissasi sahih hadis kitaplarinda uzun bir rivayet olarak soyle gecmektedir: “Suheyl b. Amr (o zaman musrik idi) Rasulullah (s.a.s)’a soyle dedi: “Senin dinin uzere olsa bile bizden sana birisi gelirse bize iade edeceksin.” Bunun uzerine muslumanlar soyle dediler: “Subhanallah! Musluman olarak gelen kisi musriklere nasil iade edilir?” O sirada Ebu Cendel b. Suheyl b. Amr zincirlere baglanmis bir vaziyette onlarin yanina geldi. Ebu Cendel, Mekke’den kacarak muslumanlarin yanina gelmisti. Suheyl onu gorunce Rasulullah (s.a.s)’a soyle dedi: “Iade edecegin kisilerin ilki iste budur!” Rasulullah (s.a.s) ona soyle dedi: “Henuz anlasmayi bitirmedik.” Suheyl soyle dedi: “Eger onu bana iade etmezsen kesinlikle aramizda baris yapabilecegimiz birsey kalmaz.” Rasulullah (s.a.s) Suheyl’e: “Onu bana bagisla!” dedi. Suheyl: “Hayir, bagislamam” dedi. Rasulullah (s.a.s) tekrar: “Onu bagislamani istiyorum” dedi. Suheyl tekrar: “Hayir, bagislamam” dedi. Bunun uzerine Ebu Cendel soyle dedi: “Ey muslumanlar toplulugu! Musluman olarak size geldigim halde musriklere mi iade edilecegim? Musriklerin yaninda ne cektigimi gormuyor musunuz?”

Hadisi serifte soyle bir rivayet vardir: “Rasulullah (s.a.s) Hudeybiye anlasmasini yaptiktan sonra Medine’ye dondu. Kureys’ten, musluman olmus Ebu Basir adinda bir adam Medine’ye geldi. Bunun uzerine Kureys kabilesi onu geri almak icin iki adam gonderdi. Kureysliler Rasulullah (s.a.s)’a: “Aramizdaki anlasma geregi onu bize iade etmen gerekir.” dediler. Bu nedenle Rasulullah Ebu Basir’i Kureys’ten gelen iki musrige teslim etti. Bu iki musrik Ebu Basir’le beraber Ze’l Halife adinda bir yere varinca istirahat etmek ve yanlarinda bulunan hurmadan yemek icin durakladilar. Istirahatte iken Ebu Basir musriklerden birisine: “Ey filan! Vallahi tasidigin kilicin cok guzel oldugunu goruyorum.” dedi. Adam kilicini kinindan cekerek: “Evet. Senin dedigin gibidir. Onu cok kullandim. Cok guzel oldugunu gordum.” dedi. Bunun uzerine Ebu Basir ona soyle dedi: “Gorebilir miyim?” Adam kilici gormesi icin Ebu Basir’e verdi. Ebu Basir kilici eline gecirir gecirmez oldurunceye kadar musrige vurdu. Bunu goren diger musrik ise korkarak Medine’ye geri dondu ve kosarak mescide girdi. Rasulullah (s.a.s) onun halini gorunce: “Bu adam korkunc birsey gormustur.” dedi. Adam Rasulullah (s.a.s)’in yanina geldi ve soyle dedi: “Vallahi! Ebu Basir benim arkadasimi oldurdu, beni de oldurmek istiyor.
Ebu Basir Rasulullah (s.a.s)’in yanina geldi ve soyle dedi: “Ey Allah’in nebisi! Sen musriklere verdigin sozu yerine getirdin ve beni onlara iade ettin. Fakat Allah (c.c) beni onlardan kurtardi.”

Bunun uzerine Rasulullah (s.a.s) soyle dedi: “Annesinin ondan dolayi cekecegi var. Onunla beraber adamlari olsaydi harp cikarirdi.” Ebu Cendel, Rasulullah (s.a.s)’in sozlerini duyunca kendisini tekrar musriklere iade edecegini anladi. Onun icin hemen Medine’den cikarak sahile geldi. Rivayete gore Ebu Cendel b. Suheyl musriklerin elinden kacarak Ebu Basir’in yanina geldi. Kureys’ten musluman olan herkes Ebu Basir’in yaninda toplanmaya basladi. Boylece Ebu Basir’in etrafinda kalabalik bir grup olustu. Bunlar Kureys’ten Şam’a giden bir kafile duyduklarinda hemen ona saldirip adamlarini oldurur, mallarini ise ganimet olarak alirlardi. Iste bu sebeble Kureys kabilesi Rasulullah (s.a.s)’a haber gonderdi ve akrabalik bagini ileri surerek bu olayi engellemesi icin ona yalvardi. Bunun uzerine Rasulullah (s.a.s) Ebu Basir ve onunla beraber olan muslumanlari Medine’ye cagirdi. Bu sekilde “musriklerin tarafindan musluman olarak Rasulullah (s.a.s)’a gelenlerin iade edilmesi” sarti ortadan kalkti.”

Batil ehli iste bu rivayeti kendilerine delil alarak soyle bir suphe ortaya attilar: “Rasulullah (s.a.s) musluman bir kimseyi kafirlere teslim etti. Bu ise; muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin caiz oldugunu gostermektedir.”

Bu Supheye Cevap: Bu supheye Allah (c.c)’in izniyle soyle cevap veriyorum: “Ebu Cendel b. Suheyl ve Ebu Basir’le ilgili hadiseler aslinda onlarin leyhlerine degil aleyhlerine olan apacik bir delildir. Soyle ki :

1 - Rasulullah (s.a.s)’in kafirlere bir muslumani iade etmesi Rasulullah (s.a.s)’a has olan birseydir ve ayni seyi bir baskasi yapamaz. Bu hadisenin Rasulullah (s.a.s)’a has oldugunun delili ise soyledir:

“Enes (r.a)’den soyle rivayet edilmistir: “Rasulullah (s.a.s) Ebu Cendel’i kafirlere iade ettigi zaman sahabeler bunun nedenini Rasulullah (s.a.s)’a sorunca onlara soyle demistir: “Kim bizi terkedip kafirlerin tarafina gecerse Allah (c.c) onu bizden uzaklastirmis demektir. Musriklerden kim musluman olup bize gelmek isterse ve biz de onu kafirlere teslim etmissek elbette ki Allah (c.c) ona bir kurtulus ve cikis yolu acacaktir.” (Muslim)

Rasulullah (s.a.s)’in bu rivayetteki: “Musriklerden kim musluman olup bize gelmek isterse ve biz de onu kafirlere teslim etmissek elbette ki Allah ona bir kurtulus ve cikis yolu acacaktir” sozu gaybden kesin bir haberdir ve ancak vahiyle bilinir. Bu ise, bu durumun Rasulullah (s.a.s)’a has olan bir durum oldugunu, bir baska kimsenin bunu yapamayacagini gosteriyor. Cunku Rasulullah (s.a.s)’tan baska hic kimse kafirlere teslim ettigi kisiyi Allah (c.c)’in kurtarip kurtarmayacagini bilemez.

Bu hadisi delil alarak muslumanlari kafirlere teslim etmenin caiz oldugunu one surenlere Ibn Hazm soyle reddiye yapmistir: “Rasulullah (s.a.s) Hudeybiye anlasmasinin gecerli oldugu surede kendisine musluman olarak gelenlerden sadece dinlerinde ve dunyalarinda fitneye dusmeyeceklerini ve mutlaka kafirlerden kurtulacaklarini Allah (c.c)’in bildirdigi kisileri iade etmistir.”
Sonra Ibni Hazm, Enes (r.a)’den rivayet edilen yukaridaki hadisi zikretti ve soyle devam etti: “Allah nebisini vasfederek soyle buyuruyor: “O, hevadan konusmaz. Muhakkak ki o, ancak vahyedilen bir vahiydir.” (Necm: 3-4) Bu ayetten kesin olarak anlasilan su ki; Rasulullah (s.a.s)’in musriklerin tarafindan musluman olup gelen sonra musriklere iade ettigi kimseye Allah (c.c)’in mutlaka bir kurtulus ve cikis yolu acacagini bildirmesi ona Allah (c.c) tarafindan gelen bir vahiydir ve bu haber mutlaka gerceklesecektir. Rasulullah (s.a.s)’in boyle bir haber vermesi, musriklerin tarafindan musluman olup gelen kimseye, musriklerin elinden kurtuluncaya kadar gerek dunya ile, gerekse ahiretle ilgili hic bir zarar dokunmayacagini gosterir. Bunun boyle olacagindan hicbir musluman asla suphe etmez. Boyle gaybi bir bilgiyi ancak Rasulullah (s.a.s) bilebilir. Ondan baska hicbir insan bilemez. Onun icin Hudeybiye anlasmasinda Rasulullah (s.a.s)’in kabul ettigi bu sart (“kafirlerin tarafindan musluman olup gelenler iade edilecektir” sarti) gibi bir sarti hicbir musluman kabul edemez. Kabul etmis olsa bile uygulayamaz. Cunku Rasulullah (s.a.s)’in sahip oldugu vahiyden kaynaklanan gaybi bilgiye sahip degildir.” (El-Ihkam c: 5 s: 26)

Ibni Arabi soyle dedi: “Hudeybiye anlasmasinda kafirlerin tarafindan musluman olup gelenlerin iade edilmesi sarti sadece Rasulullah (s.a.s)’in kabul edebilecegi bir sarttir. Allah (c.c)’ in boyle bir sarti kabul etmesini ona caiz kilmasinin sebebi; gaybi olarak bir hikmet ve maslahatin oldugunu bilmesidir. Allah (c.c) Rasulullah (s.a.s)’in bu sarti kabul etmesi sebebiyle bir takim maslahat ve iyi sonuclar meydana getirdi. Boylece bu sartin kabul edilmesi cok faydali oldu. Hatta kafirler, verdigi zarar sebebiyle bu sartin degistirilmesini bizzat kendileri istediler ve bu sarti iptal ettirmek icin aracilar gonderdiler.” (Ahkamu’l Kur’an c: 4 s: 1789)

2 - Rasulullah (s.a.s) Hudeybiye anlasmasinda kosulan sarti kabul edip uygularken; musrikleri korkutan ve onlara saldiran Ebu Basir, Ebu Cendel ve beraberinde bulunanlar gibi kimseleri yok etmek icin veya onlarla savasmak icin asla bir anlasma yapmadi. Ayrica Ebu Basir ve onunla beraber olanlardan beri de olmadi. Bilakis onlari destekledi ve Allah (c.c)’in onlarin sikintilarini giderecegini haber verdi. Onlar icin devamli dua ederdi. Musriklerden beri olmaktan bir an olsun vazgecmedi. Onun yaptigi bir tek sey vardi o da; Mekke musriklerinden musluman olup kendisine gelenleri anlasma geregi Medine’ye almamakti. Fakat bu kimselere karsi musriklere asla yardim etmedi.

3 - Ebu Basir kendisini almak isteyen elciyi oldurmekle Hudeybiye anlasmasinin su iki sartini ihlal etti:
a) Savasmama ve onlardan hickimseyi oldurmeme sartini...
b) Elcinin oldurulmemesi sartini... Oysa milletlerarasi hukukta “elci oldurulmez” kaidesi vardi ve Islam bunu kabul etmekteydi. Ebu Basir boyle yapmasina ragmen Rasulullah (s.a.s) onu kinamadi, ona karsi gelmedi ve bu amelden beri olmadi. Ebu Basir’i teroristlikle ya da devletlerarasi kanunlari bozmakla da suclamadi. Cunku Kureys ile Rasulullah (s.a.s) arasindaki Hudeybiye anlasmasinin sartlari Ebu Basir’i baglamiyordu.

4 - Rasulullah (s.a.s) Kureys’in Ebu Basir’den kacan diger elcisine yardimci olmadi. Muslumanlara Ebu Basir’i tutuklayip Mekke’ye iade etmelerini de emretmedi. Bu meselenin halledilmesini Ebu Basir’le Kureys’e birakti. Butun bunlar Rasulullah (s.a.s)’in muslumanlara karsi kafirlere yardim etmedigini gostermektedir.

5 – Rasulullah (s.a.s) Ebu Basir hakkinda soyle dedi: “Annesinin ondan dolayi cekecegi var. Onunla beraber adamlari olsaydi harp cikarirdi.” Ibni Hacer el-Askalani bu hadis hakkinda soyle dedi: “Bu soz Ebu Basir’in musriklere iade edilmemesi icin kacmasina bir isaretti. Ayrica haberi duyan Mekke muslumanlarinin ona katilmasi icin de bir isaretti.” (Fethu’l Bari c: 5 s: 350)

6 - Ebu Basir, Ebu Cendel ve onlarin durumunda olan muslumanlar Sahil’de toplandilar ve Kureys kafirlerinden her gorduklerini oldurup mallarini ganimet olarak almaya basladilar. Rasulullah (s.a.s) bunlarin yaptiklarini kinamadi ve onlara karsi da gelmedi.

7 - Rasulullah (s.a.s) hicbir zaman Ebu Basir ve onunla beraber olanlari tutuklamak icin anlasma yapmadi veya onlarin aleyhine hicbir zaman hicbir seyle Kureys kafirlerine yardim etmedi.

8 - Rasulullah (s.a.s)’in bu tutumu Ebu Basir ve beraberinde olanlarin Kureys musriklerine karsi yaptiklarina rizasi oldugunu gosterir. Soyle ki:
a) Ebu Basir’i Kureys’in elcisini oldurmesinden dolayi kinamadi ve ona karsi gelmedi. Rasulullah (s.a.s)’in Ebu Basir’in yaptigina rizasi olmasaydi mutlaka onu kinar ve ona karsi gelirdi.
b) Rasulullah (s.a.s)’in Ebu Basir’e: “Annesinin ondan dolayi cekecegi var. Onunla beraber adamlari olsaydi harp cikarirdi.” demesi ondan rizasi oldugunu gosterir. Ibni Hacer el-Askalani’nin bu konudaki sozleri daha once gecmisti.
c) Kureys kafirlerinden cok kisiyi oldurmelerine ve cokca mallarini ganimet almalarina ragmen onlari cagirmadi veya yapmakta olduklarindan onlari nehyetmedi. Sayet onlarin yaptiklarini hatali gorseydi elbette onlari bundan nehyederdi. Rasulullah (s.a.s) onlari bundan nehyetseydi veya yaptiklarinin Islam’a uygun olmadigini kendilerine soyleseydi hic tereddut etmeden bu yaptiklari amele son verirlerdi. Ebu Basir ve onunla beraber olanlar Kureys kafirlerini oldurdukleri, mallarini ganimet olarak aldiklari halde Rasulullah’in onlari kinamamasi ve yaptiklarinin Islam’a aykiri oldugunu soylememesi onlarin yaptiklarindan razi oldugunu gosterir.

Ibn Hazm soyle dedi: “Ebu Basir, Ebu Cendel ve onlarla beraber olan muslumanlar Rasulullah (s.a.s)’la baris anlasmasi olan musriklerin kanlarini doktuler ve onlarin mallarini ganimet aldilar. Buna ragmen yaptiklari haram kilinmadi ve bundan dolayi Allah (c.c)’a asi olmus sayilmadilar. Suphesiz ki Rasulullah (s.a.s)’in onlari engellemeye gucu yeterdi. Onlara sadece “yapmayin” demesi yeterliydi. Fakat boyle yapmadi.” (El-Ihkem c: 5 s: 126)

Seyh Abdurrahman b. Hasen al’es-Seyh Ibni Nebhan’a reddiyesinde soyle dedi: “Hangi delile dayanarak cihadin sadece imamin arkasinda yapilabilecegi soylenir? Bu, dine yapilan bir iftiradir ve mu’minlerin yolundan ayrilmaktir. Bu gorusun batilligini gosteren deliller oyle meshurdur ki onlari zikretmek bile gerekmez. Bu delillerden bazilari soyledir:

Cihad emrinin genel olmasi, cihada devamli tesvik eden ve cihadi terketmekten korkutan ayetlerin cok olmasidir. Allah (c.c) soyle buyuruyor: “Eger Allah insanlardan bir kismini diger bir kismiyla defetmeseydi yeryuzunde fesat cikardi. Fakat Allah, alemlere karsi fazilet sahibidir.” (Bakara: 251)

“Sayet Allah’in insanlarin bazisini bazisiyla defetmesi olmasaydi, manastirlar, kiliseler, havralar ve icinde Allah’in isminin cokca zikredildigi mescidler elbette ki yikilirdi. Allah, dinine yardim edene muhakkak yardim eder. Muhakkak ki Allah Kavi’dir, Aziz’dir.” (Hac: 40)

Her kim Allah (c.c) yolunda cihad yaparsa Allah (c.c)’a itaat etmis ve Allah (c.c)’in onun uzerine farz kildigini yerine getirmis olur. Imam ancak cihad yaparsa imam olur. Bu sebeble “imamsiz cihad olmaz” degil, “cihad etmeyen imam olmaz” demek gerekir.
Bil ki! Hak, senin soylediginin tam aksidir. Senin yazdiginin batilligini ispat eden Kur’an’dan, sunnetten, siyerden ve alimlerin sozlerinden deliller coktur. Normal insanin bilebildigi deliller bile vardir. Ebu Basir’in kissasini bilen bu meseleyi iyi bilir. Ebu Basir Hudeybiye anlasmasindan sonra Kureys’ten Medine’ye hicret etti. Kureys, Rasulullah (s.a.s)’tan anlasma sartlari geregi Ebu Basir’i kendilerine geri iade etmesini istedi. Rasulullah (s.a.s) Ebu Basir’i onlara iade edince yolda onlardan kacti. Yolda onu almak isteyen Kureys elcilerinin birini oldurdu. Bunun uzerine Rasulullah (s.a.s)’in kendisi hakkinda soyledigi: “Annesinin ondan dolayi cekecegi var. Onunla beraber adamlari olsaydi harp cikarirdi” sozunu duyunca Sahil’e kacti ve onun durumunda olanlarla birlikte Kureys kervanlarina saldirmaya basladi. Kureys’in adamlarini olduruyor, mallarini ise ganimet olarak aliyorlardi. Rasulullah (s.a.s)’tan ayri olarak tek baslarina musriklere savas acmislardi. Cunku Rasulullah (s..a.s) o zaman Kureys musrikleriyle baris anlasmasi yapmisti. Rasulullah (s.a.s) Ebu Basir ve onunla beraber olanlara: “Sizinle beraber olan bir imaminiz olmadigi icin Kureys’e savas acmaniz dogru degildir” diye soyle di mi acaba? Allah (c.c)’i her turlu noksan sifatlardan tenzih ederim. Cehalet, sahibine ne kadar da cok zarar veriyor. Cehalet ve batil yoluyla hakka karsi cikmaktan Allah (c.c)’a siginirim.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 8 s: 199- 200)

Ebu Cendel, musrikler tarafindan cok siddetli bir iskenceye tabi tutulmustu

ÜÇÜNCÜ ŞÜPHE

Ucuncu Suphe: Cehalet ve Te’vilden Dolayi Mazeretli Olma Meselesiyle Ilgili Suphe: Batil ehli muslumanlara karsi kafirlere yardim eden kimse cehaleti veya yaptigi te’vil sebebiyle mazeretli olur mu diye bir soru ortaya atmislardir.

Bu Supheye Cevap: Allah (c.c)’in yardimi ile bu soruya cevap olarak soyle diyorum:

1 - Tagutu reddedip tekfir etmeyen, ona bugz etmeyen, musriklere ve kafirlere dusman olmayan kisinin kafir olduguna dair cok ayet ve sahih hadisler vardir. Bunlardan bazilari soyledir. Allah (c.c) soyle buyuruyor: “Andolsun ki her ummete: “Allah’a ibadet edin ve taguttan kacinin” diye (soylemeleri icin) bir rasul gonderdik.” (Nahl: 36) “Kim tagutu inkar edip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasaglam bir kulpa tutunmustur. Muhakkak ki Allah Semi’dir, Alim’dir.” (Bakara: 256) “Ibrahim ve beraberinde olanlarda sizler icin guzel bir ornek vardir. Onlar kavimlerine soyle demislerdi: “Biz sizden ve sizin Allah’tan baska taptiklarinizdan uzagiz. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranizda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir dusmanlik ve kin baslamistir...” (Mumtahine: 4)
Rasulullah (s.a.s) soyle demistir: “Kim La ilahe illallah der ve Allah (c.c)’tan baska tapilanlari reddederse mali ve kani haram olur.” (Muslim)

2 - Muslumanlara karsi kafirlere yardim etmemek tagutu red ve onu tekfirin asillarindandir. Ibrahim (a.s)’ in hanif dininin ise temellerindendir. Cunku muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek iki tehlikeye delalet eder.
a) Muslumanlara karsi yapilmasi gereken dostlugun kalkmasi. Cunku mu’minlerin oldurulmesine ve zelil edilmesine yardimci olan kisinin muslumanlara karsi asla dostlugu olmaz.
b) Kafirlerden beri olmanin kalkmasi. Muslumanlara karsi kafirlere yardim eden kisi kafirlere dostluk gostermis, onlarin yucelmesini istemis, mu’minlerin zelil olmasina karsilik kafirlerin muzaffer olmasini arzulamistir. Boylelikle kafirlerin muslumanlara karsi izzetli olmasini istemistir. Bu ise kafirlere dostluk gostermek ve onlardan beri olmamak demektir. Bunun icindir ki her kim muslumanlara karsi kafirlere yardim ederse zikrettigimiz bu iki temeli yikmis olur. Bu iki temelde (yani muslumanlara karsi dostluk gostermek ve kafirlerden beri olmak meselesinde) cehalet ve te’vil mazeret degildir.
Ebu Batin Ibni Teymiye’den soyle nakletmistir: “Yalnizca Allah (c.c)’a ibadet etmek, butun ortaklardan beri olmak, yahudilerden, hristiyanlardan ve musriklerden beri olup onlara dusman olmak, zina, faiz, icki, kumar gibi her musluman tarafindan Islam dininde haramliligi apacik bilinen meseleleri rededen kimse hemen tekfir edilir.(yani cehalet ve te’vil bu konularda mazeret degildir).” (Ed-dureru’s-Seniyye c: 10 s: 372-373)
Seyh Abdullatif b. Abdurrahman, Ibni Teymiye’nin sozlerini soyle acikladi: “Ibni Teymiye tevhidi ve imani bozan, Rasulullah (s.a.s)’in risaletine zit olan amelleri isleyen kisinin kafir oldugunu, tevbeye cagirdiktan sonra tevbe etmezse oldurulecegini, bu konuda cehaletinin mazeret olmadigini kitaplarinda degisik yerlerde beyan etmistir.” (Minhac’Et-Tesis s: 101, Ed-Dureru’s-Seniye c: 10 s: 432-433)

Bu sozlerden anlasiliyor ki kafirlere bugz etmek, onlara dusmanlik gostermek ve muslumanlara dost olmak tevhidin temellerindendir. Ibni Teymiye’nin dedigi gibi bu temeli bozan tevhidi bozmus olur ve boyle yapan bir kimse cehaleti veya yaptigi te’vili sebebiyle mazeretli sayilmaz.

Seyh Abdurrahman b. Hasan al’es-Seyh soyle demistir: “Alimler (Allah onlara rahmet etsin) dogru yolda yuruyerek murtedin hukmunu belirtmislerdir. Murtedin hukmunu belirtirlerken onlardan hicbirisi: “Bir kimse sehadeti bozan kufur bir sozu veya kufur bir ameli cehaleti sebebiyle islese kafir olmaz” diye soylememistir.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 11 s: 478–479)
Bu sozden anlasiliyor ki; muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek sahadeti bozan amellerdendir. Buna gore bu konuda ne te’vil ne de cehalet mazerettir. Cunku te’vil cehaletten kaynaklanir.

Seyh Suleyman b. Abdullah soyle dedi: “Manasini bilmeden, gerektirdigi tevhidi saglamadan, butun sirkleri terketmeden ve tagutu reddedip tekfir etmeden sahadet kelimesini soylemek icma ile sahibine bir fayda saglamaz.” (Teysir’el-Aziz el-Hamid)
Bu sozlerden su anlasilir: Muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek taguta iman etmek demektir. Taguta iman tagutun reddine zittir ve varligi Allah (c.c)’a imani kaldirir.

Muhammed b. Abdurrahman’in iki oglu olan Hasan ve Abdullah soyle dediler: “Her kim: “Bu musriklere dusmanlik gostermem” der veya dusmanlik gosterdigi halde onlari tekfir etmez veya: “Kufur ve sirk isleseler, Allah (c.c)’in dinine dusman olsalar bile ‘La ilahe illallah’ diyenler hakkinda kotu bir sey soylemem” der ya da: “ Sirk yuvalarina karsi cikmam” derse iste o kimse musluman degildir. Allah (c.c) boyle kimseler hakkinda soyle buyuruyor: “Bir kismina iman ederiz, bir kismini da inkar ederiz” diyenler ve bunlar (iman ile kufur) arasinda bir yol tutmak isteyenler... (Iste onlar yok mu?) Iste onlar, gercekten kafir olanlardir!” (Nisa: 50-51) Allah (c.c) musriklere dusman olmayi, onlara karsi cikmayi ve onlari tekfir etmeyi farz kilmistir.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 10 s: 139)

Seyh Abdurrahman b. Hasan soyle dedi: “Musriklerden uzak durmadiklari ve onlara dusman olmadiklari muddetce muvahhidlerin tevhidi tam olmaz.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 11 s: 434)
Bu sozlerden su anlasiliyor: Kim muslumanlara karsi kafirlere yardimci olursa o da onlardan olur. Cunku boyle yapmakla onlara dusmanlik gostermemis ve onlara bugz etmemistir. Bilakis zahiren onlarin zaferini istemis, muslumanlara karsi onlara yardim etmistir. Boyle bir kisinin tekfiri konusunda te’vil ve cehalet mazeret degildir.

Ibni Kayyim soyle dedi: “Allah (c.c), kafirlere dost olan kimsenin onlardan olacagina hukum verdi. Iman ancak onlardan beri olmakla tamamlanir. Onlarla dost olmak onlardan beri olmaya zittir. Bir seyden beri olmak ile o seye dost olmak ayni anda hic bir zaman bir sahista bulunmaz.” (Ahkamu Ehli’z Zimme c: 1 s: 242)

Imam el-Menavi, Ez-Zemahseri’nin soyle dedigini soyledi: “Dosta dost olmak ile dosta dusman olana dost olmak birbirine zittir.” (Feydi’l Kadir c: 6 s: 111)

Imam Beydavi tefsirinde soyle dedi: “Birbirine dusman olanlara ayni anda dost olunmaz."

3 - Ebu Bekir (r.a)’in hilafeti zamaninda murtedlere karsi yapilan savasta sahabelerin murtedlere karsi gosterdigi tavir bizim icin apacik bir delildir. Oysa ki cahil halktan murtedlerle birlikte savasan ve onlari destekleyen kandirilmis kimseler de vardi. Buna ragmen sahabeler bilerek irtidat eden ile cehaletinden veya yaptigi te’vilden dolayi murtedleri destekleyen ve onlarla beraber savasanlarin arasinda bir ayrim yapmadilar. Bu kimselerin hepsi icin oldurulmeleri, tekfir edilmeleri, kadinlarinin cariye ve cocuklarinin ise kole edinilmesi hukmunu verdiler. Ayrica onlardan olen kimselerin cehennemlik olduklarina hukmettiler. Ebu Bekir (r.a)’in murtedlere takindigi tavir bunu apacik gostermektedir. Muhammed b. Ebdul Vehhab murtedlerden gerek Museyleme’ye gerek digerlerine tabi olanlar hakkinda soyle dedi: “Cahil olsalar bile murtedlere tabi olanlara murted hukmu verilmesi konusunda butun alimler ittifak etmislerdir.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 8 s: 118)

4 - Muslumanlara karsi kafirlere yardim edenlerin kafir olduklarini isbat eden daha once tarihten zikretmis oldugumuz deliller. Bu olaylardan sunlar anlasilir: Muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur oldugu hukmu sahislara verilmistir. Cunku bu isi yapan belli sahislardir. Onun icin muslumanlara karsi kafirlere yardim edenlerin arasinda ayrim yapmadan hepsine tek tek kafir hukmu verilmistir. Bu gosteriyor ki bu konuda cehalet ve te’vil mazeret degildir. Ayrim gozetmek gerekseydi yani cehalet ve te’vil mazeret olsaydi boyle bir durumda ayrim yapilmadikca belli sahsa kufur hukmu verilmezdi. Tevbeye cagirmak meselesi de boyledir.
Bir kimse hakkinda; “tevbeye cagirilir” denildiginde ona irtidat ve kufur hukmu verilmis olunur. Zira tevbeye ancak belli sahislar cagrilir. Muslumanlara karsi kafirlere yardim etme konusunda cehalet ve te’vil mazeret olmaz diyen alimlerden bazilari sunlardir:

a) Ibni Kesir, Allah (c.c)’in: “Kalplerinde hastalik olanlarin: “Bize bir kotuluk isabet etmesinden korkuyoruz” diyerek onlara kostuklarini gorursun...” (Maide: 52) ayetini soyle acikladi. “Kalplerinde hastalik olanlar” sozunden kastedilenler; kalplerinde sek, suphe ve nifak olanlardir. “Onlara kostuklarini gorursun” sozunden kasit ise; batinen ve zahiren kafirlere karsi dostluk ve sevgi gostermek icin kosuyorlar demektir. “Bize bir kotuluk isabet etmesinden korkuyoruz” diyerek...” sozunden kasit; onlarin kafir kimseleri hem zahiren hem batinen dost edinmeleri ve onlara sevgi gostermeleri, kafirlerin muslumanlara karsi zafer elde etmeleri durumunda onlara gosterdikleri dostlugun kendilerine fayda verecegini ummalari sebebiyledir. Bu kimseler kafirlere karsi sevgi gostermelerini iste bu sekilde te’vil etmislerdir.” (Ibni Kesir Tefsiri c: 1 s: 69)

b) Seyh Suleyman b. Abdullah al’es-Seyh ile Seyh Hamd b. Atik, musrikler Necd diyarina saldirdiklari zaman Necd ve sehirlerinde bulunanlardan bazi kimseler musriklere yardim ettikleri icin o kimselerin kufur ve irtidatlarina dair fetva verdiler. Bu kimselerin cehalet ve te’villerini ise mazeret gormediler ve bu konuda her biri birer kitab yazdilar.

c) Ahmet Sakir Islam diyarinda muslumanlara karsi ingilizlere yardim eden muslumanlarin irtidadi konusunda fetva vererek soyle dedi: “Ister az, ister cok olsun herhangi bir yardimla Ingilizlere yardim etmek acikca irtidata girmektir. Bu ise apacik bir kufurdur. Bu konuda cehalet, tevil ve hic bir mazeret fayda vermez.” (Kelimetu’l Hak s: 136)
Bu alimlerin isimlerinin zikredilmesi bu konuda gorus sahibi olan baska alimlerin olmadigini gostermez. Iyice bilinsin ki bunlardan baska daha cok alim vardir ve bu meselede alimler arasinda ihtilaf yoktur.

5) Muslumanlara karsi kafirlere yardim etme konusunda cehalet veya te’vilin mazeret oldugunu soyleyenlere son olarak sunu deriz: “Bu konuda delil getirmeniz gerekir. Cunku bu soylediginiz sey asla ve am olan hukme ziddir.”

Bu supheye benzer tehlikeli bir suphe daha ileri surulmektedir. O da; “muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur olabilmesi icin islenen amele kalben inanilmasi gerektigi suphesidir.” 

Boyle soylemek Kur’an’i Kerim’e, sahih sunnete, sahabelere ve onlara tabi olanlarin imanina ziddir. Bu inanc butun selefi salih alimlerinin tekfir ettigi murcienin asiri gidenlerinden olan cehmiye taifesinin inancindan daha bozuktur.
Hukum, islenen amele ve zahire bagli oldugu halde hukmu itikade baglamak murcienin asiri taifesi olan cehmiyenin pis ve sapik inancidir. Bu inancin batilligina delalet eden Kuran-i Kerim’den cok ayetler, sahih sunetten cok hadisler, sahabe sozlerinden ve ona tabi olan alimlerin sozlerinden cok deliller vardir. Bu delillerin bazilarini zikrettik. Bazilarini da hatirlatma babinda simdi zikredecegiz.

Bedir gazvesinde Abbas (r.a) ve bazi muslumanlar musriklerin safinda onlarin sayisini cogalttiklarinda Rasulullah (s.a.s) kafirlerle beraber savasa katilanlarin inanclarini arastirmamistir veya yaptiklarina inanip inanmadiklarini sormamistir. Bilakis onlarin hukumlerini zahiri amellerine gore vermis, hatta Abbas (r.a)’ a soyle demistir: “Senin hakkinda zahirine gore hukum verecegim. Sen bize savas acan, saldiran kafirlerin askerleriyle beraber idin. Yani zahiren bize karsiydin...”

Zamanimizda da bunun benzeri tehlikeli bir suphe tagut alimleri ve onlarin dalkavuklari tarafindan yayilmaktadir. Bu kimselere gore; muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur olabilmesi icin Islam’in sevilmemesi veya kafirlerin dininin sevilmesi sebebiyle yardim ediliyor olmasi gerekir. Sayet boyle bir sebeb olmaksizin kafirlere yardim yapiliyorsa bu durumda kufur olmaz. Iste bu gorus hem naslara zittir hem de apacik sekilde batildir.
Oysa Allah (c.c) bu konuda soyle buyuruyor: “Sizden kim onlari dost edinirse, suphesiz o da onlardandir.” (Maide: 51) Bu ayette verilen hukum islenen fiile baglanmistir. O fiil ise kafirleri dost edinmek (tevelli)dir. Tevelli ise gorunen (zahiri) bir fiildir. Bu sebeble hukmu inanca veya ondan sayilan bir meseleye ya da kufurleri sebebiyle Islam’a bugzetmek gibi sebeblere baglamak Allah (c.c)’in ayette verdigi hukme zittir ve onu Allah (c.c)’in baglamadigi bir seye baglamaktir.

Ayrica bu konuda alimlerin, hukmu zahire gore verdiklerini gosteren sozleri coktur. Alimlerin hepsi icma ile bu meseledeki hukmu itikade baglamamislardir. Ve bu ameli yapana: “Senin inancin nedir?” diye sormamislardir.
Hatta muslumanlara karsi, Islam’a bugzettikleri veya kafirlerin kufru icin veya fasit bir inanctan dolayi degil, iyi bir niyetle kuvvetli olan kafirlere yardim etseler yine de icma ile kufre girerler.

Seyh Muhammed b. Abdulvahhab soyle diyor: “Soyle bir sey farz edelim: Musluman bir hakimin (Suudi Arabistan’in) bati ahalisine mallari ve topraklari konusunda buyuk bir zulum yapmasi halinde oranin ahalisi bu hakimin zulmunden, topraklarini istila etmesinden ve saldirilarindan ancak frenk kafirlerinden yardim istemekle kurtulabileceklerine inanirlar ve boylece onlardan yardim isterlerse, frenk kafirleri de yardim etmek icin kendilerine: “Hem dininiz, hem de dunyaniz konusunda biz sizinle beraberiz, hak sizinle beraberdir, zalim musluman hakimin dini batildir, sizin dininiz ise haktir” demelerini ve gece gunduz devamli bu hal uzere olmalarini onlara sart kosarlarsa, onlar da kendilerinin Islam’i terketmediklerini, o kimselerin dinine girmediklerini, sadece baslarina gelen buyuk zulmu ortadan kaldirmak icin zahiren bu sarti kabul ettiklerini soyleyecek olurlarsa acaba bu kimselerin murted olacaklarindan hangi musluman suphe eder?
Elbette hicbir musluman suphe etmez. Cunku onlar, musluman hakimin dininin hak din oldugunu bildikleri halde onun batil oldugunu, frenk kafirlerinin dinlerinin batil oldugunu bildikleri halde onun hak oldugunu soylediler.” (Tarihi Necd s: 267)

Kafirlerden yardim isteyenlerin niyetleri zalim sultandan zulmu kaldirmaktir. Fakat kafirlerden yardim isterken onlari ovmeleri ve kafirlere; “siz adaletlisiniz, sizde hayir coktur, siz demokratiksiniz (demokrasi zamanimizde frenk dinidir)” diye soylemeleri sebebiyle alimlerin icması ile tekfir edildiler.
Muhammed b. Abdulvahhab bir baska yerde soyle diyor: Sam ahalisi (Muaviye ve baglilari) Ali(r.a.)’a karsi geldikleri icin Ali (r.a)’nin asiri giderek kendisini ilahlastirmalari ve boylece sirk kosmalari sebebiyle yaktigi kimseleri savunurlar, mudafaa ederler ve onlarla birlik olup Ali (r.a)’a karsi savasirlarsa, bu yaptiklari sebebiyle bunlarin kufre gireceklerinde acaba hangi sahabe suphe eder?
Osman (r.a)’i oldurenlere kisas uygulansin diye Ali (r.a)’yi ilahlastiranlarin tarafina gecen ve onlarin inandiklari gibi inanmayan, hatta inanclarina karsi cikan buna ragmen Ali (r.a) ile savasmak icin onlarla birlik olan kimselerin yaptiklari bu amel sebebiyle kufre girdikleri konusunda acaba hangi sahabe suphe eder? Elbette hic bir sahabe bu konuda supheye dusmez. Bu ornegi cok iyi dusun! Zira bu, fitnecilerin butun attiklari supheleri ortadan kaldirir. Bundan ise ancak Allah (c.c)’in fitneye dusmesini diledigi kisiler ibret almazlar.” (Tarihi Necd s: 338)

DÖRDÜNCÜ ŞÜPHE

Dorduncu Suphe: Kafirlere Yardim Iki Kisimdir Suphesi: Muslumanlari kandirmak, aldatmak ve meseleyi saptirmak icin atilan suphelerden bir tanesi de muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin iki turlu oldugu suphesidir.
Bu supheyi ortaya atan kimseler, muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin iki turde oldugunu soylediler:

1 - Kufur Olan Yardim: Bu; muslumanlara karsi kafirlere, kafirlerin kufurleri ve muslumanlarin Islam’i sebebiyle muslumanlara karsi yardim etmektir.

2 - Kufur Olmayip Mubah Olan Hatta Yapilmasi Gereken Yardim: Bu ise; kafirlere zulmeden muslumanlara karsi adaleti yerine getirmek icin kafirlere yardim etmektir.

Bu Şüpheye Cevap: Gecersiz olan bu supheye de Allah (c.c)’in yardimi ile soyle cevap veriyorum:

1 - Muslumanlara karsi kafirlere yardim etmeyi bu sekilde iki kisma ayiran kimse; ser’i hicbir delile dayanmayan, selefi salihin yapmadigi bir seyi kendi kafasindan uydurarak suphe olarak ortaya atan bir kimsedir.

2 - Muslumanlara karsi kafirlere yardim etme meselesini iki kisma ayiran kimse tipki Allah (c.c)’in seriati disinda bir seriate (taguta) muhakeme olunmasinin hukmu kendisine sorulan ve bu konuda soyle diyen kimseye gibidir: “Bu mesele iki kisimdir.

a) Sayet bu kimse Allah (c.c)’tan baskasina ibadet etmek niyetiyle Allah (c.c)’in seriati disinda bir seriate (taguta) muhakeme olursa kafir olur.

b) Sayet Allah (c.c)’tan baskasina ibadet etme niyeti olmaksizin Allah (c.c)’in seriati disinda bir seriate (taguta) muhakeme olursa bu ise mubahtir. Her musluman bilmelidir ki muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek Allah (c.c)’in seriati disinda bir seriate (taguta) muhakeme olmak gibidir. Boyle yapan kimse, niyeti her ne olursa olsun kafir olur. Allah (c.c) bu konu hakkinda soyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanlari dostler edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlari dost edinirse, suphesiz o da onlardandir. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez. Kalplerinde hastalik olanlarin: “Bize bir kotuluk isabet etmesinden korkuyoruz” diyerek onlara kostuklarini gorursun. Umulur ki Allah, katindan bir fetih veya bir emir getirir de onlar nefislerinde gizledikleri seyden dolayi pisman olurlar.” (Maide: 51-52)

Allah (c.c) bu ayette kafirlere yardim eden kimselerin yardim etme sebeblerinin ilerde baslarina bir eziyet gelmesinden cekinmeleri oldugunu soylemistir. Bu kimseler buna ragmen kafir olmuslardir. Ayette kafirlere yardim edip destek olmanin sebebinin kafirlerin kufru oldugunu zikretmemistir.

3 - Bu supheyi ortaya atan kimsenin soyledigi her iki gorus de batil olup Islam’a uygun degildir. Bunu su sekilde isbatlayacagim:

A) Bu goruslerden birincisini ortaya atmak, yani; muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin kufur olma sebebinin sadece kafirlerin kufru ve muslumanlarin ise Islam’i nedeniyle oldugunu soylemek apacik bir sekilde batildir. Bunun sebebi soyledir:
a) Bir soz veya amelle olmasa bile zaten kafire kufurleri sebebiyle meyletmek bizatihi kufurdur.
b) Bu gorus, daha once apacik bir sekilde bir kismini zikrettigimiz Kuran ve sahih sunnete zit olan bir gorustur. Zira ayetlerde kufur sebebinin sadece kafirleri dost edinme oldugu belirtilmistir. Yani kafirlere yardim (tevelli), her ne sebeble gerceklesirse gerceklessin, gerceklestigi anda kufur olur. Sayet bu dostluk,kafirlerin kufurleri sebebiyle gosterilmisse bu durumda iki kat kufur islenmis olunur. Bu kufrun temeli ise kafirleri sevmeye dayanir, kafirlere yardima dayanmaz.
c) Bu gorus, Islam tarihinde olmus ve hakkinda Islam alimlerinin fetva verdigi sabit olaylara ziddir. Cunku tarihte sirf kafirlerin kufurleri sebebiyle muslumanlara karsi kafirlere yardim eden olmamistir. Muslumanlara karsi kafirlere yardim eden bir kimse, bunu ya onlardan korktugu icin ya da mevki makam, mal elde etmek icin yapmistir. Buna ragmen o zaman ki Islam alimleri boyle yapan bir kimsenin kafir oldugunda ittifak etmislerdir. Bunu daha iyi anlamak icin Ibni Teymiye’nin muslumanlara karsi tatarlara yardim edenler hakkinda verdigi fetvayi oku! Bu fetvada; boyle yapan kisinin ikrah altinda oldugunu soylese bile irtidadina hukum vermistir. (Fetvalar c: 28 s: 539, El Furug c: 9 s: 163)

Ayrica Suleyman al’es-Seyh ile Seyh Hamd b. Atik’in; “kafirlere bugz etmesine ve muslumanlari sevmesine ragmen muslumanlara karsi musriklere yardim edenlerin hakkindaki” fetvalarini oku. Bu kitapta bunlara degindik.
d) Islam alimleri muslumanlara karsi kafirlere yardim etmenin bizatihi kufur oldugu konusunda ittifak etmislerdir. Bu konudaki yardimin kufur olabilmesi icin kafirlerin kufrunden dolayi olmasi sartini hic bir alim soylememistir. Daha once naklettigimiz gibi bazi alimler kafirlere bugz etse ve muslumanlari sevse bile muslumanlara karsi kafirlere yardim edenin kafir olacagina hukum verdiler.

Seyh Muhammed b. Abdulvahhab soyle dedi: “Salih muslumani sirk kostugu veya sirk kosmayip sirf muslumanlara karsi musriklere yardim ettigi icin tekfir eden delillerin Allah (c.c)’in kelami, Rasulullah (s.a.s)’in sunneti ve butun alimlerin sozlerinde cokca oldugunu bilin.” (Ed-Dureru’s-Seniye c: 10 S:

Seyh Abdullatif b. Abdurrahman soyle dedi: “Kisi sirki sevmeyip ona bugz edebilir, tevhidi de sevebilir. Buna ragmen musriklerden beri olmamasi ve tevhid ehlini dost edinip onlara yardimci olmamasi sebebiyle akidesi bozulur. Boylece heva ve hevesine tabi olmus, Islam’i bozulmus, sirke girmis ve tevhidin bazi asil ve kollarini terketmis olur. Bu terk ettigi asil ve kollar olmaksizin kendisinden razi oldugu ve sectigi imana sahip olmasi asla mumkun olmaz. Bu kimse Allah (c.c) icin sevmedigi, Allah (c.c) icin bugz etmedigi ve Allah (c.c) icin dusmanlik gostermedigi muddetce tevhidi dosdogru olarak yerine getirmis olmaz. Bu hukumlerin hepsi La ilahe illallah’in manasindan anlasilmaktadir.” (Ed-Dureru’s-Seniyye c: 8 s: 396)

Seyh Hamd b. Atik soyle dedi: “Muslumanlara karsi musriklere yardim etmek, muslumanlarin gizli hallerini onlara soylemek veya musrikleri dille savunmak ya da bulunduklari duruma riza gostermek kufur olan amellerdendir. Muslumanlardan kim ikrah durumu olmadigi halde kafirlere bugzetse ve muslumanlari sevse bile bunlardan herhangi birisini yaparsa murted olur.” (Ed-Difa an Ehli’s-Sunne ve’l-Etba s: 31)

B) Bu goruslerden ikincisini ortaya atmak yani; kafirlere zulmeden muslumanlara karsi adaleti yerine getirmek icin kafirlere yardim etmek mubahtir, hatta vaciptir seklinde soylemek de apacik batildir. Bu iddia su yonlerden batildir;
a) Anlasmali veya zimmi bir kafiri ugradigi zulumden kurtarmak icin bir muslumanin Islam seriatine gore yardim etmesi Islam’da mesrudur ve boyle yapmasini ona islam emretmistir. Fakat hicbir alim bu yardimi muslumanlara karsi kafirleri desteklemek olarak isimlendirmemis ve bu sekilde vasiflandirmamistir. Bu sebeble her kim muslumanlar tarafindan zulme ugrayan anlasmali ya da zimmi olan bir kafiri ugradigi zulumden kurtarmaya calismayi, muslumanlara karsi kafirlere yardim etmek olarak isimlendirirse iste o kimse insanlarin en cahilidir.
b) Bir musluman tarafindan zulme ugrayan antlasmali veya zimmi bir kafirin hakkini o muslumandan ancak bir musluman alabilir. Bu sebeble kafir kimsenin, hakkini kendisi veya bir baska kafir yardimi ile almasi caiz degildir. Cunku kafir her zaman muslumandan daha dusuk mertebelidir ve muslumanin hukmu altindadir. Eger kafir hakkini kendi eliyle veya baska kafirin yardimiyla muslumandan alacak olursa iste o zaman muslumandan daha ustun konuma gelir. Halbuki Allah (c.c) muslumanin kafirden daha ustun olduguna hukum vermistir.

Son olarak: Rabbimiz bizi Islam dinine yardim eden, Allah (c.c)’i ve mu’minleri veli edinenlerden eylesin. Butun tagutlardan ve onlarin yardimcilarindan beri olanlardan kilsin. Allah (c.c) yolunda sehit olmamizi nasib etsin. Allah (c.c) yolunda ileriye giden, geriye donmeyen ve sabirli olanlardan kilsin. Bizi nebiler, siddiklar, sehitler ve salihlerle beraber hasretsin. Son duamiz sudur ki; Alemlerin rabbi olan Allah (c.c)’a hamd olsun. Nebisi Muahmmed’e, ahalisine, sahabesine ve kiyamete kadar ona tabi olanlara salat ve selam olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder