12 Aralık 2015 Cumartesi

İRAN VE İSRAİL'İN SAHTE DÜŞMANLIĞI



Tarihinde hiçbir Kafir bir devletle savaşmayan İran gerçeği!

2005 yılında; Ortadoğu’da İran ile İsrail arasında savaş senaryoları yazıldı çizildi.  Tv’lerde GAzetelerde yıllardır  hep okumusuzdur izlemişizdir….

6 yıl geçti. Birileri bu tuzağa yürüyor. Hadi bir savaş çıktı diyelim kesinlikle ve kesinlikle bu savaşın sonunda İran sınırlarını korurken, sahte mollalar rejimlerinin altyapısını güçlendirecek; batı silah ve nükleer pazarını palazlandıracak; İsrail sınırlarını genişletecek ve Türkiye ortada kalmış durumda gözükecek Allah muhafaza belkide küçülecektir.

Çünkü İran’ın Yahudi‘nin önüne taş koyan bir konumu yok. Hatta becerisi yok.  Becerisi yok derkende girişimde bulunmus iması vermesin. Onların tarihte  Kafir bir devletle savaşı dahi yok !!!
Ortadoğu’daki gelişmeleri; sinema ekranında üzerimize doğru gelen trenin gerilimini hissederek fakat “nasılsa tren ekrandan çıkamaz” şeklinde bırakmak istemediğimiz sahte bir güvenle seyrediyoruz.
Bu arada; düşünsel altyapımıza,   “ABD İran’a saldırmaya hazırlanıyor, hazırlandı, uçaklar uçuyor, şu tarihte vuracak, vurdu, ambargo koydu, koyacak vs vs vs …” şeklinde cümlelerle serilen kurguda şu zamana gelinmesine karşın laf kalabalığından başka bir ilerleme gören oldumu ?


YAHUDİ ve ŞİA’NIN BENZERLİĞİ

Yahudiler dedi ki: “Sultanlık ancak Davut (a.s) un soyuna verilir.”

Şiiler dedi ki: “Emirlik ancak Ali (r.a) nin soyuna verilir.”
Yahudiler dedi ki: “Mesih ve Deccal çıkana kadar ya da İsa (a.s) semadan inene kadar Allah yolunda cihad yoktur!”
Şiiler dedi ki: Mehdi zuhur edip sonra gökten birisi nida edene kadar Allah yolunda cihad yoktur!”
Yahudiler akşam namazını yıldızlar gökyüzünü kaplayana dek ertelerler! Aynı şekilde Şiilerde!
Ve Nebi (s.a.v) buyuruyor ki: “Ümmetim akşam namazını yıldızların gökyüzünü kaplamasına kadar ertelemedikçe hayır üzeredir, fıtrat üzeredir”
Yahudiler elbiselerin sarkıtırlar (uzun bırakırlar) ve aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler kıbleden az da olsa yüzlerini çevirirler, aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler Tevratı tahrif ettiler, aynı şekilde Şiiler Kuranı tahrif etti!
Yahudiler tüm Müslümanların kanlarını helal görmekteler aynı şekilde Şiilerde!
Yahudiler boşanmanın üç defa olduğunu kabul etmezler ve aynı şekilde Şiiler!
Yahudiler kadınlar için iddet olmadığını söylüyorlar, aynı şekilde Şiiler!
Yahudiler Cibril (a.s)’e buğz etmekte ve o bizim meleklerden düşmanızdır demektedirler. Şiiler de: Yanlışlıkla Muhammed (s.a.v)’e vahy indirdi demektedir.
İki konuda Yahudi ve Hıristiyanlar Şiilerden daha üstündürler:
Yahudilere sordular: Sizin en hayırlı milletiniz kimdir?
Dediler ki: Musa (a.s)’nın ashabı

Şiilere sordular: Sizin milletinizin en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’in ashabı
Hıristiyanlara sordular: Sizin milletinize bağlı olanların en hayırlıları kimlerdir? Dediler ki: İsa (a.s)’nın havarileri (yardımcıları)


Şiiler’e sordular: Sizin milletinize bağlı olanların en şerlileri kimlerdir? Dediler ki: Muhammed (s.a.v)’ in havarileri.

Onlara bağışlanma dilemekle emrolundular lakin bunlar onlara sövdüler ve kınından çıkarılmış kılıçlar kıyamet gününe kadar boyunlarının üzerinde olacaktır biiznillah.”( Şerh usulu itikadi ehli sunne vel cemaa: 1549 )

IRAK MESELESİ

Ortadoğu’da her zaman şu söz söylenir: Büyük güçler 50 yıl sonrasına göre politika belirler. Yani şu anda yaşananları sadece günümüz şartlarına göre değerlendirmek büyük bir hata. Bölge kendi iradesiyle yeniden şekillenmeye çalışırken Batılı güçler de buna karşı pozisyonlarını yeniden belirliyor ve farklı senaryoları yürürlüğe koyuyor.

ABD, 2001 yılında Afganistan’a, 2003 yılında Irak’a girdiğinde aslında İran’ın önünü açma süreci de başladı.Varlığı kadar lider kadrosu da pek çok soru işareti taşıyan El Kaide’yi yok etmek bahanesiyle Afganistan’a giren ABD, aynı şekilde hiçbir zaman olmayan kimyasal silahları bulmak için Irak’ı işgal etti. ABD’nin kendi açısından her iki ülkede de tek elle tutulur tek başarısı, onları çözülmesi neredeyse imkânsız hâle gelen büyük sorunlarla yüz yüze bırakmak oldu.

Terörle mücadele için Afganistan’a giren ABD, bu ülkeden çekilmeye hazırlanırken geride her gün onlarca insanın saldırılar sonucu hayatını kaybettiği iki ülke bırakıyor: Afganistan ve Pakistan.
Geçen yılın sonunda Irak’tan çekildi ve fiilen üçe bölünmüş bir Irak var artık karşımızda.!!!

Bu sonuçlar ancak ve ancak İran’ın işine yaradı. ABD işgalleri öncesi Pakistan-Afganistan ve Irak arasında âdeta sıkışan İran, işgallerden sonra bir anda bölgenin en büyük gücü hâline geldi. ABD ve Batılı ülkeler Afganistan ve Irak’ta rejimler devrildiğinde İran’ın bundan en kazançlı ülke olarak çıkacağını bilmiyor muydu? Bazı çevreler ısrarla, “Amerikan yönetimi Irak’ın İran’ın kontrolüne gireceğini öngöremedi” tezini yaysa da bölgeyi az bilen bir insan dahi Şii kimliğinin millî kimliğin önünde geldiğini bilir. Aynı şekilde, Taliban’ın Pakistan’daki sosyal ve siyasi desteği de bir sır değildi ve Afganistan’ın işgaliyle Pakistan’ın karışıp zayıflayacağı da…

Bugün artık Basra Körfezi’nin mutlak hâkimi gibi davranan İran, Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmanın eşiğine geldi. Irak’tan Suriye ve Lübnan’a, Bahreyn’den Yemen’e her yerde İran’ın adından söz ediliyor. Böyle bir İran, bölgeye istikrar gelmesine ya da Sünni ülkeler arasında güçlü bağlar oluşmasına izin verir mi? İsrail ve ABD, gelecekte kendileri için gerekli olan İran’ın yok edilmesini ya da belinin kırılmasını ister mi?

İran, Irak İşgali’nde ABD’den hiç bir yardımı esirgemedi. ABD de Irak’tan çekilirken Irak Hükümeti ve bürokrasisini İran’a teslim etti. Sünni Irak Devleti’ne Amerikan işgaliyle birlikte Şia gömleği giydirildi.

ABD’nin Irak’ı olmayan nükleer silahların bahanesi ile işgal ederken, İran’ı bunca nükleer faaliyetine rağmen sadece tehdit ederek puan kazandırması ve Irak’ta İran ile işbirliği yapması manidardır.
(alıntı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder