1 Ocak 2016 Cuma

HADİS ELDE ETMENİN YOLLARI

İMAM HAFIZ EL-MÜNZİRÎ 'nin TERGİB ve TERHİB ( Hadislerle İslam ) Adlı Eserinden 

HADİS ELDE ETMENİN YOLLARI 

Hadis dinleme, tahammül ve zabt şekilleri: 

İcazet:
1 - Şeyhin belli bir kişiye belli bir şeyi rivayet etmesine izin vermesi. Şeyhin talebesine; "Sana Buharî' yi rivayet etmene izin verdim veya fihristimin kapsadığı şeyleri rivayet etmen için sana icazet verdim" demesi gibi.

2 - Şeyhin muayyen olan bir kişiye muayyen olmayan şeyleri rivayet etmesine izin vermesi. Mesela şeyhin talebesine "Sana duyduklarımı rivayet etmene icazet verdim" demesi gibi. Cumhur bu rivayeti caiz görmüş ve bununla amel etmenin vacib olduğunu söylemişlerdir.


3 - Şeyhin umum vasfını taşıyan muayyen olmayan kişilere icazet vermesidir. Şeyhin, "Müslümanlara veya herkese veya benimle aynı zamanda yaşayanlara icazet verdim" demesi gibi.

 4 - Şeyhin, belli olmayan şeyleri rivayet etmeye izin vermesidir.

Mesela Şeyh "Sünen kitabını rivayet etmene izin verdim" der. Halbuki şeyhin rivayet ettiği birçok sünen kitabı vardır. Hangisinden söz ettiği bilinmemektedir.

Münavele:
Münavele iki kısımdır:

1 - İcazet ihtiva eden münavele.

Bu anlamdaki münavele, şeyhin talebesine işittiği hadislerin asıl kitabını verir ve "bu benim işittiklerim" veya "bu benim falandan rivayetimdir. Rivayet et" veya, "benden rivayet etmene izin verdim" der. Sonra kitabı ya talebesine temelli verir, ya istinsah veya benzeri hususlar için muvakkaten verir. Yahut şeyh işittiklerini kendisin den rivayet etmesi için talebesine arz eder.

2 - İcazet ihtiva etmeyen münavele .

Bu kısımda şeyh, talebesine kısa olarak "Bu benim işittiğim ha dişlerdir" der, fakat "icazet verdim" gibi kelimeleri kullanmaz. Bu çeşit münavele ile rivayet caiz değildir.


Mükâtebe:

Mükâtebe, şeyhin uzaktaki veya yanındaki talebesine kendi yazısıyla veya emriyle işittiklerini yazmasıdır.

Mükâtebe de iki kısımdır :

1 - îcazet ihtiva eden mükâtebe

2 - İcazet ihtiva etmeyen mükâtebe

Îcazet ihtiva eden mükâtebe, şeyhin talebesine "Sana, senin için yazdıklarımı rivayet etmene izin verdim" demesidir. Bu çeşit mükâtebe sıhhat ve kuvvet bakımından icazet ihtiva eden münaveleye benzer. Îcazet ihtiva etmeyen mükâtebe yi rivayet etme hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir.

Şeyh talebeye kısa olarak "bu hadis veya bu kitap benim semaımdır" diye bildirirse, hadisçiler talebenin bunu rivayet etmesini caiz görmüşlerdir.

Vasiyet:
Vasiyet, şeyhin ölümü esnasında veya yolculuğa çıkarken rivayet ettiği bir kitabı, bir kimseye vasiyet etmesidir. Doğru olan görüşe göre bu kitabı şeyhten rivayet caiz değildir.

Vicade:
Vicade, bir kimsenin, ravisinin el yazısı ile bazı hadisler bulmasıdır. Bulan kişi, bu hadisleri rivayet edemez. Sadece "falancanın el yazısı ile" veya "kendi hattıyla kitabında buldum" veya "okudum, falan bize nakletti" der, hadisin senedini ve metnini verir.

25 - Hadis yazmak ve zabt etmek.

26 - Hadisin ne şekilde rivayet edileceği.
 

27 - Muhaddisin âdabı.
Hadis ilmi şerefli bir ilimdir. Bu ilimle uğraşan kimsenin ahlâk ve âdetinin güzel olması gerekir. Hadis ilmi âhiret ilimlerindendir. Bu ilimden mahrum olan büyük hayırdan mahrum olmuştur.

Kime bu ilim verilmiş ise büyük fazilete ermiş olur. Böyle olunca, bu ilimle meşgul olan düzgün niyetli olmalı ve kalbini dünyevî gaye ve maksatlardan temizlemelidir. Muhaddisin hangi yaşta hadis rivayet etmemesi gerektiği konusunda ihtilaf edilmişse de doğrusu, hangi yaşta olursa olsun bildiği hadise ihtiyaç duyulduğu zaman rivayet ettiği hadisi dinlemek için yanına gitmek gerekir. İhtiyarlık bunaklık ve körlük gibi sebeplerle bir karışıklığın meydana gelmesinden korkarsa hadis rivayet etmemesi daha uygundur. Bu konu insanların durumuna göre değişiklik gösterir.

Muhaddisin, yaş, ilim veya başka yönlerden kendisinden daha üstün bir kişinin huzurunda hadis rivayet etmemesi daha iyidir, "bir memlekette kendisinden daha üstün biri varsa onun hadis rivayet etmesi mekruh olur" diyenler de vardır. Kendisinden daha üstün bir kişinin yanında bildiği şeyi söylememesi istenirse, söylemesi uygun olur. Zira din nasihatten ibarettir. Ravi, bir kişinin niyeti doğru değil diye ondan hadis rivayet etmemezlik yapmamalı, belki de niyeti doğrudur. Bol ecir ve sevap almak için hadisi yaymakta hırslı olmalıdır.

Hadisçinin hadis rivayet edeceği toplantılara katılması istenirse güzelce temizlenmesi, koku sürünmesi, sakalını taraması ve ağırbaşlı olarak oturması müstehabtır. Bir kişi yüksek sesle konuşursa ona münasip bir şekilde engel olur. Yüzünü toplantıya katılanların hepsine çevirir, önce sesi güzel birisi Kur'an-ı Kerim okur. Sonra toplantıya Allah-u Taâlâ' ya hamd ederek, Resulullah (s.a.v.) 'a salavat getirerek ve duruma göre dua ederek açar ve kapar. Hadisi serdederken karışıklığa meydan vermez, herkesin anlayabileceği bir yol takip eder. Hadisçi, hadis yazdırmak için de bir meclis düzenler. Yazanlar çok olduğu zaman kendisine dikkatli bir "müstemlî" yardımcı tayin eder. Bu kişi yüksek bir yerde duymayanlara hadisemin sözlerini tebliğ eder. Toplantıya katılanları susturur, önce güzel sesli biri tarafından biraz Kur an-ı Kerim okunur. Sonra besmele çeker, Allah Taâlâ' ya hamd eder, Resulullah (s.a.v.)'a salat ve selam getirir ve bütün dikkatini konuya verir. Bir sahabenin adını söylerse "raziyellâhü anh" sahabi çocuğu ismi söylendiğinde "radiyallâhu anhüma" der. Rivayet ederken selefin yaptığı gibi şeyhinden layık olduğu şekilde sitayişle bahseder.

28 - Hadis talebesinin şahsiyeti:
Hadis talebesi niyetini düzeltmeli, hadis talep ederken ihlâslı olmalı ve bunu dünyevî gaye ve maksatlara alet etmekten sakınmalıdır. Allah -Taâlâ' dan muvaffakiyet, doğruluk ve kolaylık dilemelidir. Güzel ahlâk ve âdâb kurallarına riayet etmeli, sonra senet, ilim, şöhret, din ve benzeri hususlarda ülkesinin en ileri gelen şeyhlerinden dinleyerek hadis tahsil etmek hususunda bütün gücünü sarf etmelidir. Onlardan hadis dinledikten sonra meşhur hafızların âdetince hareket etmeli ve dinlediği ibadet ve âdaba dair hadisleri rivayet etmelidir. Zira bu, hadisin zekâtı, hıfzetmesinin hikmetidir.

Şeyhine ve ondan hadis dinleyenlere hürmet etmelidir. Zira bu şekilde davranmak hadis ilmini yüceltmeye ve ondan faydalanmaya sebep olur. Şeyhini memnun etmeye çalışmalı, onu gücendirmemeye itina göstermelidir, işlerinde ve uğraşları hakkında onun fikrini sormalı, ondan bir hadis işitirse onu başkasına da öğretmelidir. Çünkü işittiği hadisi gizlemek iyi değildir. Bu hataya cahil talebeler düşerler. Hadis, başkasına anlatmakla veya yaymakla bereketlenir ve ne malaşır. Soy, yaş veya benzeri hususlarda kendisinden daha aşağı olan kimselerden ilim almak ve hadis tahsil etmeye çalışmasına, utanma ve kibir engel teşkil etmemelidir. Şeyhinin cefasına katlanmalı, önemli şeylere itina göstermeli, sadece şeyhlerin isimlerini çok göstereceğim diye vaktini zayi etmemelidir. Anladıkları hadislerin sıhhatini, zayıflığını, hükmünü, manalarını lügatını, irâbını, ravilerinin isimlerini inceleyerek hıfz ve kitabet yönünden bir müşkül varsa o müşkülü halletmeye itina göstererek ve sahih hadis kitaplarına müracaat ederek öğrenmelidir.

29 - Âli ve Nazil İsnad :
1 - Bu isnadların en üstünü, sahih ve güzel bir senetle Resulullah (s.a.v ) 'a en yakın olanıdır.

2 - Daha sonra hadis imamlarından birine en yakın olanı gelir. Ondan sonra Resulullah (s.a.v.)'a kadar aradaki ravilerin çokluğu önemli değildir.

3 - Daha sonra beş kitaptan veya bunların dışında güvenilir kitaplardan birinin rivayetine nisbetle ravisi az olmak suretiyle Resulullah (s.a.v.)'a daha yakın olan isnadlar gelir.

30 - Meşhur hadis :
Meşhur hadis, ilmen doğru olarak kabul etmek zorunda kaldığımız bir topluluğun kendileri gibi kişilerden rivayet ettikleri hadistir.

Bu da iki kısımdır.

1 - Sahih ve sahih olmayan hadisler.

2 - Özellikle hadisçiler arasında ve bunlarla diğerleri arasında meşhur olan hadis. Fıkıh ve usûlü fıkıhta bilinen mütevatir hadis bu kısma girer. Bunu muhaddisler zikretmezler.

31 - Garib ve aziz hadis:
Garib hadis, rivayetinde veya metin veya senedindeki bir ziya delik, bir kişi tarafından rivayet edilen hadistir. Mesela Zuhri ve ben zeri hadisi toplanan kişilerden yalnız başına bir adam hadis rivayet ederse bu hadise garib hadis denir. Şayet yalnız iki veya üç kişi rivayet ederse o hadise aziz adı verilir. Eğer bir topluluk rivayet etmişse meşhur diye adlandırılır.

Hadisin metninde az kullanıldığı için kapalı ve zor anlaşılan bir lafız varsa buna da Garibü'l-hadis tabir edilir.

32 - Müselsel hadis:
îsnadındaki ravilerin, bazen ravilerin, bazen de rivayetin sıfat ve hallerini aynen devam ettirerek naklettikleri hadise müselsel hadis denir. Ravilerin sıfatlarından maksat onların söz ve fiilleridir. Bunun, başka birçok çeşitleri de vardır. Mesela ellerin parmaklarını birbirine çatmak ve onları saymak, baştan sona bütün ravilerce aynen devam ettirilmiştir. Ravilerin isimleri, sıfatları ve soylarında ittifak edilmesi de ravilerin sıfatlarındandır. Mesela "rivayet etmiş olduğumuz hadislerin bütün ravileri Şam 'lı dırlar" demek gibi. Fukahanın müselselleri de bu gruba girer.

Rivayetin sıfatlarına gelince "semi'tu" veya "Ahberana" şeklinde rivayet edilmesidir.

33 - Nasih ve Mensuh hadisler:
Nesih, Şâri' nin önceki hadisin hükmünü, sonraki hadisin hükmü ile kaldırması demektir. Nesih, bazen Resulullah' in (s.a.v.) açık olarak beyan etmesiyle bilinir. Mesela Hz. Peygamber' in: (s.a.v.) "Ben size kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Bundan böyle ziyaret edebilirsiniz" buyurması gibi. Bazen nesih sahabi sözüyle bilinir. Sahabe 'nin: "Resulullah (s.a.v.)'in iki şekildeki tatbikatının sonuncusu ateşte pişirilmiş bir şeyin yenmesinden dolayı abdest bozulmaz" demeleri gibi .

Bazen nesih, birbirine zıt iki hadisin vürut tarihlerinin bilinmesi ile de anlaşılır. Bu takdirde önce varit olan hadis sonra varit olan hadisle nesh edilmiş olur.

Bazen de nesih icmaın delaletiyle bilinir. Ancak icma neshetmez, nesih de edilmez. Fakat hangi hadisin nesh ettiğine delalet eder. Mesela Resulullah: (s.av.) "Şarap içen kişi dördüncüsünde öldürülür" buyurmuştur. Ancak bu hüküm icma ile tatbik edilmemiştir.

34 - Muhtelefü'l-Hadis ve Hükmü:
îki hadisin zahiri olarak birbirine zıt manalarda vüruduna muhtelefü'l-Hadis denir. Bu iki hadisin araları birleştirilerek müşkül halledilir. Aralarını birleştirmek mümkün olmazsa ikisinden biri tercih edilir. Bu işi, hadis ve fıkıh ilimlerini toplayan imamlarla, manaların inceliklerine vakıf olan usûlcüler hakkıyla yapabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder