Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, yalnızca Allah'adır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Allah'ın Sıfatlarına İnanmanın Mü'min'in Kalbinde Bıraktığı Tesirler:
İlahi Sıfatların Herbirinin Mü'minin Kalbinde Bir Tesiri Vardır:
Bazı cahil inkarcıların önemsiz saydıkları veya bilinmemesiyle zararı bulunmadığı gibi bilmekle de fayda vermediği, zannettikleri sıfatları bir gözden geçirelim: a) Allah'ı (c.c.) ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz: Allah Kur'ân-ı Kerîm'in en âzim âyetinde kendisini nitelendiriyor. Buhari ve Müslim'de rivayet olunduğu gibi, "O'nu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz." Nitekim Allah'u Sübhânehu ve Teâlâ da şöyle buyuruyor: "Allah, O Allah'tır ki, kendinden başka hiç bir ilâh yoktur, O ezelî ve ebedî hayat ile bizâtihi kendiliğinden diridir, herşey O'nunla kâimdir. O'nu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz." (38) Allah'ın, Zâtı'ndan onun daha ednâsı olan uyuklamayı nefyetmesi şüphesiz herşey onunla kâim olduğuna, hayatının kemâl'ine noksanlık ve dalgınlığının kendisinde söz konusu edilmediğinin ve edilemiyeceğinin delilidir. Yine Allah'u Teâlâ'nın Musa'nın diliyle "Râbb'im hata etmez ve unutmaz." (39) dediği gibi. Bu meyânda Allah Rasûlü (s.a.v.) ise şöyle buyuruyorlar: "Allah uyumaz, uyuması da O'na yaraşmaz, tartıyı indirir ve yükseltir." (40) Şayet birisi dese ki: "Âyet ve hadislerde bunların zikredilmesinin, ne gibi bir fâidesi var? Biz de ona deriz ki: "Allah Sübhânehu ve Teâlâ ile herşeyin kâim olduğunu, hayatının mükemmelliğinin Zâtı'nda, bozukluğun, unutkanlığın ve dalgınlığın söz konusu olmadığını beyân etmek içindir." Buna inanmanın da şüphesiz mü'minin kalbinde bir tesiri vardır. Öyle ki O, Allah hakkındaki beyanlara şehadet etmesiyle neticede Allah'ı, tazim eder. Gizli işlediklerine mûttâli olduğunu gece ve gündüzün hangi saatinde O'na dua ederse, işittiğini, yapmış olduğu hiç bir amelinin iyiside kötüsüde O'ndan gâib olmayacağını bilir. Ve durum böylelikle devam eder.
El Sıfatı: İnkarcıların kalblerinin bilerek kabul etmedikleri ve eskiden de zındıkların inkar ettikleri sıfatlardan birisi Allah'u Sübhânehu ve Teâlâ; Zâtı'nın iki eli olduğunu vasfettiği sıfattır ki zaten Cenâb-ı Hâkk kitabında birçok âyet-i kerîmelerde bununla kendisini medh etmiş ve Nebi (s.a.v.) de birçok hadis-i şerîflerde bununla Rabb'ini medh etmiştir. Âyetlerden şu örnekler verilebilir: "Bütün mülk ve saltanat elinde olan Allah, her türlü noksanlıktan münezzeh olup yücelmiştir, O her şeye gücü yeter." (41) "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler, halbuki kıyamet günü yer küresi avucunda, gökler de sağ elinde dürülüdür, müşriklerin koştukları, ortaklardan O yüce ve münezzehtir." (42) Yine Allah nefsini medh edip nimetini ve Adem'e (a.s.) verdiği üstün mertebeyi beyân ederek İblis'e şöyle demişti: "İki elimle yarattığıma (Adem (a.s.)) seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (43) gibi âyetler. Yahudiler Allah'u Teâlâ'yı cimrilikle ve infâk etmeyişiyle ittihâm ettikleri vakit, "Dediler ki Allah'ın eli kapalıdır." (44) (el açıklığın zıttıdır, yani cimridir). Allah'ın onlara; "Bilakis iki elide açıktır, istediği gibi infâk eder." (45) diyerek cevap vermesi de bu kâbil âyet'lerdendir. Allah'ın kendisini bu sıfatla medh edip bir çok ihsanlarını, kudretini ve azâmetini beyân ettiği birçok hadislerde rivâyet edilmiştir. Bunlardan Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği; Nebi (s.a.v.)'in Ebu Hureyre'den nakledilen şu sözüdür; Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle dedi; "Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu" Kendine infâk et, infâk et." (46) Ve yine buyurdu ki; "Allah'ın sağ eli doludur (cömerttir) gece ve gündüzün devrânı O'nun nafakasını eksiltemez. (46) Ve dedi ki, "Allah'ın, gökleri ve yeri yarattığından beri, neler infâk ettiğini gördünüz mü? Elinde olanı hiç bitmemiştir (boşalmamıştır). Arş'ıda suyun üstündeydi. Tartı elindedir (istediği gibi) onu indirir ve yükseltir." (46) Bütün bunlar Allah'ın, ihsanının büyüklüğü, faziletinin genişliği ve Cenâb-ı Hâkk'ın cömert elinin vergisi ve infâkının devamlı olduğunun beyânıdır. (Burada el sıfatının isbatı ile, cömertlik ayrı ayrı olarak açıklanmaktadır.)
Nebi (s.a.v.)'in: "Hangi birisi helâlden bir sadaka tasadduk ederse ki, Allah ancak helâl olanı kabul eder, muhakkak Rahman (Allah) onu sağ eliyle almıştır. Eğer o bir semere ise Rahman'ın avucunda dağdan daha büyük oluncaya kadar kat kat büyür, tıpkı birinizin (bir yaşına girmiş) tayını inek veya deve, yavrusunu büyüttüğü gibi" (47) sözü de buna benziyor. Bu hadiste Allah Sübhânehu ve Teâlâ'nın kef (avuc) sıfatının isbatı, O'nun fâdlının (nimetinin) ve ihsanının büyüklüğü ve kullarının sadakalarını kabul edip büyüttüğü ve o büyüklüğüne göre hesap gördüğü beyan edilmektedir. Şüphesiz bununla, mü'minin kalbinde Allah sevgisi ve rızasının tesiri bulunmaktadır.
Allah Sübhânehu ve Teâlâ'nın kuvveti Cebbar'lığı ve azapla yakalaması hakkında, Abdullah İbni Ömer'den Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar: "Kıyamet günü Allah yer küresini avucuna alıp gökleri de sağ elinde tutarak, akabinde, "Melik Benim" der. (48) Diğer bir rivayette de "Arzı ve göğü bir avucuna alır sonra çocuğun yuvarlak bir şeyi attığı gibi ikisini atar." (49) Bütün bu rivayetlerde, Allah'ın azâmeti (büyüklüğü), kudretinin mükemmelliği ve kıyâmet günü gökler ve arz küresinin sağ elinde olacağı beyân ediliyor. Yine Buhari ve Müslim'in Abdullah İbni Mes'ud'dan rivayet ettiği bir hadiste bir Yahudi Nebi (s.a.v.)'e gelerek: "Yâ Muhammed! Allah gökleri bir parmağında, yaratıkları da diğer bir parmağında tutarak akabinde "Melik Benim" demektedir" der. Bu söze Allah Rasûlü (s.a.v.) öyle güldüler ki mübârek azı dişleri göründü sonrada. "Allah'ı hakkıyla bilip takdir edemediler, kıyamet günü yer küresi avucunda, gökler de sağ elinde dürülüdür. Allah müşriklerin ortak koştuklarından yüce ve münezzehtir." (50) âyetini okudu. (51) Hiç şüphe götürmez ki, bu sıfata imanın etkisi, mü'minin kalbinde çok büyüktür. Çünkü Allah heybeti kalbte O'ndan korkmayı, emrini ve şanını yüceltmeyi, melikleri kahreden Melik O olduğu, O'nun kabzetmesinden kaçışın olamayacağı ve O'ndan ancak O'na iltica edileceği duygusunu doğdurur.
Bu Sıfatlar Karşısında Hakimiyet Davetçileri Nerede?
DİPNOTLAR
(37) Süneni İbni Maceh; Kitabul-Fiten, Bab. 33, Hadis rakam: 4077, S.1360, C.2, Müsned İmamı Ahmed; S.324, C.5, Hadisin lafzı İmam Ahmed'in Müsned'indeki lafızdır. Müslim Kitabul-Fiten, Bab. 19, Hadis rakam: 2931, Sahife 2245, Cilt 4, Tirmizi; Kitabul-Fiten, Bab. 56, Hadis rakam: 2235, Sahife 508, Cilt 4
(38) Bakara Sûresi âyet 255
(39) Taha Sûresi âyet 52
(40) Müslim; İmam Babı Hadis rakam: 293, C.1, S.162, İbni Mace; Mukaddime, Hadis 195, Cilt 1, Sahife 70, Ahmed Müsnedde Cilt 4, Sahife 395
(41) Mülk Sûresi âyet 1
(42) Zümer Sûresi âyet 67
(43) Sâd Sûresi âyet 75
(44) Maide Sûresi âyet 64
(45) Maide Sûresi âyet 64
(46) Buhâri; Kitabu-t-Tevhid, Cilt 9, Sahife 150, Hadis rakam: 7411 Müslim; Kitabuz-Zekât, Bab. 11, Hadis rakam: 993, Cilt 2, Sahife 691
(47) Buhâri; Zekat, Bab. 1, S. 113, C.2 Müslim; Zekat, Bab. 19, S.702, Cilt 2
(48) Buhâri; Tevhid, Cilt 9, Sahife 150
(49) Bak. Fethulbari, Sahife 396, Cilt 13'de senedsiz olarak zikredilmekle beraber bu rivayeti Abdullah İbni Vehbin naklettiği belirtilmiş. Bu rivayeti senediyle içeren kaynak elimize ulaşmadığından inceleme imkanı olmadı. Hadiste gelen bu ziyadeliye muteber sayılan hadis mecmualarında rastlayamadık.
(50) Zümer Sûresi âyet 67
(51) Buhâri; Tevhid, Cilt 9, Sahife 150 Müslim; Sıfatü'l-Kıyameh vel-Cenneti ve'n-Nar, Cilt 4, Sahife 2147, Hadis rakam: 2786
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder